Prof. Dr. Recep Dikici

Prof. Dr. Recep Dikici

Mevlânâ Celâleddîn Rûmî ve Nasihati

Şeb-i Arûs, Türkçe: Düğün Gecesi anlamına gelir, Farsça şeb: gece, Arapça arûs: düğün demektir, Mevlevilikte Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin vefat ettiği gecedir. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, bu geceyi Rabbine, sevgiliye kavuşma gecesi olarak düşündüğü Düğün Gecesi olarak adlandırır. Şeb-i arûs, Mevlânâ'nın vefat gecesi olan 17 Aralıkta kutlanır. Bu kutlama, günaha yer verilmeksizin Mevlânâ’nın hoşnut olabileceği şekilde yapılmalıdır.

Bu Allah dostunun adı Muhammed, lakabı Celaleddin olup, Anadolu’ya gelip yerleştiği için, Rûmî diye anılmıştır. Mevlana diye meşhur olmuştur. Mevlânâ, efendimiz demektir. 1207 yılında Belh şehrinde doğdu, 1273 yılında Konya’da vefat etti.

Soyu baba tarafından Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk’a, anne tarafından İbrahim Edhem hazretlerine ulaşmaktadır. Babası sultanü’l-ulemâ Muhammed Behâeddin-i Veled büyük âlim ve Veli idi. Daha çocuk iken babasının kalbindeki feyizlere kavuştu. Beş yaşında iken kirâmen kâtibîn meleklerini, Evliyânın ruhlarını ve sokaktaki cinleri görürdü (Nefehat).

Onun, çeşitli din, mezhep, meşrep sahibi kimseleri kendisine hayran bırakan merhameti, insan sevgisi, tevâzuu, gönül okşayıcılığı gibi üstün vasıfları, mensup olduğu İslam dininin yüksek ahlak telakkîsinden bazı örnekleridir. Onda bunlardan başka İslam ahlakının diğer hususları da kemal derecede mevcuttur. Bunların hepsini saymak, İslamiyet’i tam olarak anlamak ve anlatmakla mümkün olur. Hazret-i Mevlânâ’yı yalnız bir mütefekkir, şâir, hümanist gibi düşünmek ve öylece anlamaya çalışmak asıl varlığı bırakıp herhangi bir özelliği içinde sıkışıp kalmaya benzer. Bu ise, en azından Mevlana’yı çok eksik ve yarım anlamaya, hatta hiç anlamamaya sebep olabilir. Nitekim Hazret-i Mevlânâ’yı, sözlerini, yolunu anlamanın anahtarını kendisi şöyle dile getirmektedir:

Ben sağ olduğum müddetçe Kur’ânın kölesiyim.

Ben Muhammed muhtârın yolunun tozuyum.

Benim sözümden bundan başkasını kim naklederse;

Ben ondan da bîzârım, o sözlerden de bîzârım.

Tasavvuf deryasına dalmış bir Hak âşığıdır. İlmi, teşbihleri, sözleri ve nasihatleri bu deryadan saçılan hikmet damlalarıdır. 47 binden ziyade beytiyle dünyaya nûr saçan Mesnevî’sine, her ülkede, birçok dillerde şerhler yapılmıştır. Türkçe şerhlerinden, Ankara vâlisi Âbidin Paşanın şerhi çok kıymetlidir.

Oğlu Sultan Veled'e nasihatlerinde şöyle buyurdu:

"Ey oğlum! Her zaman ilim, edep ve takva üzerine bulun. Her zaman din büyüklerinin eserlerini oku, Ehl-i sünnet vel-cemaat yolundan ayrılma. Fıkıh öğren, cahil sofulardan olma. Namazı her zaman cemaatle kıl. Şöhret isteme, zira şöhret âfettir. Makâm mevki düşkünü olma. Yazdığın şeylerde adını yazma. Mahkemelik işin olmasın. Kimseye kefil olma. Halkın işlediği işlere karışma. Devlet büyüklerinin çocuklarıyla arkadaşlık etme. Uzlete çekilip de yalnız kalma. Çok konuşma. Az söyle ve halkın kötülük ve eğrilerinden aslandan kaçar gibi kaç. Kadınlardan sakın. Zenginlerle oturup kalkma. Helal ye ve şüphelilerden kaç. Dünya malına kapılma. Dünya arzusu dinin yok olmasına sebep olur. Çok gülme, çok gülmek kalbin ölümüdür. Herkese şefkatli ol. Dışını süsleme. Dışın süsü; için, kalbin, ruhun harap olduğunu gösterir. Başkalarıyla mücadele etme ve hiç kimseden bir şey isteme. Kimseye hizmet buyurma. Ulemaya, evliyaya, mal ve canla hizmet et. Din büyüklerinin hâllerini, kerametlerini inkâr etme. İnkâr eden mahrum kalır.” Allahü teâlâ, Mevlânâ hazretlerini sevmeyi ve yolundan gitmeyi nasip eylesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Recep Dikici Arşivi