Dr. Mustafa Coşkun Kale

Dr. Mustafa Coşkun Kale

Cemil Abi Nâmı Diğer Kuşçu Cemil

Köprübaşı'mızın yüreği insan sevgisiyle dolu, merhamet sahibi, büyükle büyük, küçükle küçük bir güzel İnsanıda da Kuşçu Cemil (Çitil) abimizdi elbet.

Avcılığından mıdır nedir, devamlı komando ve avcı elbisesi giyen, "avcıların gülü"" olarak bilinen "lâfı datlı" bu güzel insan; Göksun'da çok az insanın uğraştığı rengârenk güvercinlerinden dolayı O'na "Kuşçu Cemil" densede, çeşit çeşit tavukları, hint horozları, sülünü, sincabı, tavşanı, yılanı derken hiç eksik etmediği keklikleri, O'nun hayvan sevgisini ve dolayısıyla da merhamet duyğusunun gelişmişliğini daha ilk bakışta ortaya koyardı.

Kahvehanesi; her kesim insanın dur durak yeriydi. Çalğıcısı, sığırtmacı, balıkcısı, avcısı, avlakcısı, çiftçisi, esnafı, genci yaşlısı O'nu görmeden edemezlerdi.

d745d9b3-d401-450d-b159-eccb093d841f.jpg

Vakti bol olanların bir iki el oyun, tavla oynadığı, av lâflarının, kendisinin anlattığı zevkle dinlenen kahkahalı şorların, akşamları arada bir zurna seslerinin, kemanın, sazın darbukanın duyuluğu, şen-şakrak, şamatanın hiç eksilmediği, müdavimlerinin O'nu hiç bırakamadığı adeta neşe kaynağı, gönül eğlendirme yeriydi Cemil Abi'min kahvehanesi.

Sanırım kendine hiç kazanç getirmeyen, çoğu kez içilenin parasını ne kendinin isteyebildiği nede çoğu içinlercede es geçildiği, ancak şeker kutusu kapağına çetelesinin tutulup asıldığı, bunu görüpte hayli zaman sonra verenlere "bereket versin !" denildiği, ticarethaneden ziyade bir yerdi orası.

Kahvehanenin bir duvarında özgürlük simgesi çalğıcıların davulunun asıldığı, bir tarafta çalmasını bilmese de müzik dinlemeyi seven ince ruhlu bu adama ait; saz, keman, darbuka, klarnet, cümbüşün bilenlerce yer yer çalındığı yanı sıra, bir köşede kafeste öten kekliğin sesi, tüm kahvehaneye fondan gelen bir müzik melodisi olurdu.

Kahvehanede sadece keklik mi vardı ki ? Akşamdan çay parası ödemeden giden sığırtmaçlar yazıya gittiklerinde; "Cemil Â'ya boon ne hediye götürsek olâ !?" diye kayğılandıklarında; yazıda yabanda O'nun kısmetine artık ne bulurlarsa, yılan, gurbâ, tosbâ, kertenkele, bortü-böcek O'na hediye olarak getirilir, Cemil Abi'de bunları incinmesinler diye memnuniyetle kabul ettiğini söyleyerek, gelenlerin titizlikle teşhir edildiği bir yerdi O'nun kahvehanesi.

30 yıldan fazla kahvehane işleten bu güzel adam, ne tavla nede kağıt oyunlarının hiç birini bilmediği gibi, hangi kağıtla ne oynandığını da ayırt edemediğinden, kağıt oyunu oynayacaklar Cemil Abi'den oyun kağıdı isterken; "şo ince desteyi" veya "gâlınından bir deste kağıt ver hele" diye oynayacakları oyunlara göre kağıt isteklerini böyle tarif ederek O'ndan oyun kağıdı istenirdi.

Bir ara kareteye de merak saran Cemil Abime, "Karateci Cemil" de denildi. Karete filimleri geldi mi kaçırmazdı sinemayı, müdavimi olmuştu adeta. Hatta öyle ki kahvehanede ki masaları üst üste koyar, sandalye yerleştirerek üzerinden kareteci sesleriyle atlayıp "kareteci uçuşları" bile yapardı Cemil Abim

Bi defasında, cebine yılan koyarak rahmetli dişçi Burhan'a "dişim ağrıyor !" diye gidişi var. Dişçi Burhan (Aksu)'ın "göster hangi dişinse çekeyim" dediginde; cebinde ki yılanı çıkarıp "aha bunun dişini çek !" demesiyle rahmetli Burhan'ın paldır-küldür merdivenlerden inerek kaçırışını anlatılır dururlar.

Çoğu evlerde o zaman kıt olan, şimdi ki içecek keyfinin ancak "oralet" le giderilebildiği dönemlerde, camdan bakan çocuklara oralet ikramında bulunur sonrada "doğru eviize !?" diye onları tembihleyerek evlerine gönderirdi.

Çipi olduğu zamanlar, gece yarısı da olsa gelen insanları boş çevirmez, onları köylerine götürür ücret verenden alır veremeyene "canın sağolsun !" der geçerdi.

O'nun ince ruhluluğu, merhamet gibi üstün insani karakterlerinin oluşumunda daha babasını görmeden, babası rahmetli Musa Çitil'i kaybetmesinin derin izleri var. O'nu tahlil ettiğinizde bu daha iyi anlaşılacaktır. Müziğe, hayvanlara olan düşkünlüğü, merhameti zaten O'nu ele vermiyor mu ?

Kaprissiz, kibirsiz, alçak gönüllü, merhametli, barışsever, arkadaş canlısı, hatırnaz bu kibar adamı anlatabilmek, sayfalara sığdırabilmek gerçekten öyle zor ki, en iyisi bu renkli insanı daha iyi tanıyabilme adına, size; O'nun her kesimden kahvehane müdavimlerinden olan biriyle uzun bir sohbet etmenizi öğütlerim.

Ahh be Cemil Abi, ayazlı kış gecelerinde soğuktan tir tir titreyerek, senin patır-kutür yanan sobayın kenarında ısınmayı ve senin "dışıız ısındı çay içinde içiiizde ısınsın" diyerek bize güler yüzle çay ikram ettiğin o güzelim günlere ahh ! tekrar dönebilsek...

Sana ve horantana sağlıklı huzurlu ömürler diliyorum ince ruhlu, güzel Cemil Abim.

NOT: Bu yazı Dr. Mustafa Coşkun KALE'nin '"Küçük Türkiye'm GÖKSUN" Adlı henüz yayınlanmamış kitabından Alıntıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Mustafa Coşkun Kale Arşivi