Suçlu Olan Rakamlar Değil

O yolda ölmeyi göze alan karıncanın hikâyesini hepimiz biliriz ama o karıncanın sahip olduğu yüreğe sahip olmadığımız için karşılaştığımız her badireyi yükleyecek birilerini buluruz. Böylesi daha kolay.

Bizim dışımızda gelişen veya bizim dışımızda geliştiğine inandığımız her olayda suçu bize değil, başkalarına yüklemeyi çok severiz. Bu başkaları, bazen kişi, bazen kurum, bazen rakam, bazen işaret veya çoğunlukla da farklı farklı sembollerdir.

Bu bizi rahatlatıyor olmalı…

Uğursuz bir gündür belki, o nedenle başımıza bunlar gelmiştir.

Yaşadığımız yere, mensubu olduğumuz topluluğa veya dine ya da kültüre göre “uğurlu-uğursuz” sembollerimiz de değişiyor elbet.

Günleri uğursuz bulan var. Aylardan birini seçip, uğursuz olduğuna inanan var. Yıllardan bir yıl seçip, onu uğursuz, ondan sonra gelenleri de uğurlu olduğunu düşünen var.

Bazen hiç suçu olmayan bir kara kedi geçer önümüzden, bütün suçu ona yükleriz, başımıza gelen her şeyden…

Sayı olarak da günlerden gün beğenenler var; kiminin 13’tür uğursuzu, kiminin başkası…

Suç, gerdanlık olsa kimse boynuna takmaz” derdi dedem. O nedenle bizim müdahil olduğumuz, bir şekilde etkilendiğimiz her olayın suçlusu bir başkasıdır. Suçlu olarak bizi bilseler bile, sebep olanlar hep başkalarıdır. Sebebin de suçu var; nedenin de, günlerin de, ayların da, yılların da, sayıların da, şekillerin de, harflerin de…

Bizim dışımızdadır bütün suç…

İnsanın doğması iradesi dâhilinde değildir. Ölmesi de çoğunlukla iradesi dâhilinde değildir ama bu ikisi arasında yapacağı her davranış, atacağı her adım, sonucu belirleyendir belki de…

Suçu sadece günlere, aylara, yıllara, harflere, rakamlara, sembollere yüklemiyoruz, bir de kadere yüklediklerimiz var. “Günah olmasın” diye, felekten de şikâyet eder dururuz mesela.

Alnımızın yazısı böyledir, deriz, aynanın karşısına geçip, orada yazanın okuyormuşçasına…

Sadece bir olay değil, hayatın her alanında her olay için benzer yaklaşımımız var. Bunu bazen bilerek, bazen bilmeden rutin bir şekilde yapıyoruz. Aklımıza gelen her şey buna dâhil. Uzaktan veya yakından “duyma, görme, hissetme” şeklinde hayatımıza giren her olay, bizim bir şekilde etkimizi de beraberinde getiriyor.

Mesela hiç kimse tek başına bir iktidarı değiştiremez. Hiç kimse tek başına bir zulmü önleyemez.Hiç kimse tek başına bir ülkenin yaptıklarına engel olamaz. Bunda da suçu atacağımız bir yer elbet var; “etimiz ne, budumuz ne?

İsrail gibi katil bir ülkeye uygulanan her boykotta, “benim alacağım bir sakızla mı İsrail yıkılacak” deriz ve bunu hepimiz söyleriz. Aksini hepimiz söylediğinde, İsrail diye bir ülkenin kalmayacağını kestiremeyiz.

***

Bu yazıyı 2023’ün son saatinde, son dakikalarında yazdım. Muhtemelen siz de bu yazıyı 2024’ün ilk dakikalarından itibaren herhangi bir saatinde okuyacak veya hiç okumayacaksınız. Belki farkında bile olmayacaksınız. Farkında olmadığımız diğer her şey gibi…

2023, bütün dünyada çoğumuz için kötüydü, bizim coğrafyada ise tamamen kötü ama sorumlusu 2023 değildi. 2023’e suç atmak en kolayıydı, biz yine onu seçtik.

Nasılsa 2024 gelir ve bütün sorunlar biterdi…

Aklımın erdiği zamandan bugüne kadar her gelen yeni yıl, önceki yılların sorunlarını tamamen bitirileceği ümidiyle karşılanırdı. Belki milyonlarca yıldır da aynı beklenti vardır. Sorun günlerde, sorun aylarda, sorun yıllarda, sorun rakamlarda değil. Sorun, değiştirebileceğimiz tüm olumsuzlukları değiştirmeye yeltenmeyen bizleredir. 

Yola bir düşebilsek; Karınca misali…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi