Dr. Mustafa Coşkun Kale

Dr. Mustafa Coşkun Kale

FELAKET OLDUĞUNU BİLDİĞİMİZ HALDE, ÖVMEYİ DE ÖVÜLMEYİ DE ÇOK SEVİYORUZ.

Bu sadece biz de değil, toplumların ekonomik- sosyo-kültürel gelişmişlik düzeyi ve "özgür birey " olmasıyla da ilgili, malesef müslüman coğrafyasında hâlâ kronik sosyal bir sorun bu...

Hem de, kültürümüz de, övme ve övülmeyi men eden o kadar güzel veciz sözlere rağmen;
- Bir adamı övmek onu boğazlamaktır.
- İnsan, genel de övülmek için över.
- Kendini övenin ipi çürük olur v.s.

Eflatun övme için; asıl fikirlerini gizliyenlerin söyledikleri bir yalandır der.

Övenin sözel olmayan bedensel hareketi de, alkıştır. Nedense çok seviyoruz alkış almayı da alkışlamayı da...
Dinleyip anlamadan otomatiğe bağlanmışcasına alkış da alkış. Adam pot kırıyor; yine alkış ! 

Bir bakın hele alkışlayanların avuçlarında ki nasırına, çalışmadan değil de sakın alkış tutmadan olmasın ? 
"N'olacak canım elleme alkışlasın ! " demeyin. Alkışlanan  da 
"Güç zehirlenmesi" yapıyor, kocaman  "Ben !" dedirtiyor. 
"En güçlü benim ! " 
"Güç bende ben ne dersem o olur !"...
Olan alkış tutanlarla birlikte tüm topluma oluyor.

Taha Akyol'un 1946 - 1960 siyasi tarihimizi aydınlatan yeni kitabı; 
KUVVETLER AYRILIĞI OLMAYINCA 
OTORİTER DEMOKRASİ
İlginç örneklerle dolu...
DP karşısın da ağır yenilgiler alan CHP'nin, 21 Mayıs 1956 12 nci kongresin de;
Elleri alkıştan nasırlı bir genç kürsüye gelir;
" Ben eğitimli değilim. Alkışlarsanız konuşmam ! Biz alkışlamanın çok zararını gördük ! " der...

Alkışlamaktan moraran, nasırlaşan eller, ne zaman iş tutan iş gören el olur ki ?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Mustafa Coşkun Kale Arşivi