Pakistan-Hindistan-Keşmir ve İndus nehri sorunu

Hindistan ve Pakistan 1947 yılında alt kıtanın bölünmesi, tüm devletlerin coğrafi yakınlık ve dini çoğunluk esasına göre komşu bölgelere göre entegre edildi.

Ancak Keşmir'in durumu benzersizdi. Nüfusunun %95'i Müslüman olmasına rağmen, 1846 Amritsar Antlaşması uyarınca İngilizler tarafından MaharajaGulab Singh ve mirasçılarına 7,5 milyon rupiye satılmış olması, sömürgeci manipülasyonun, sömürünün ve dolaylı yönetimin haksız bir uygulaması olmuştur.

Ancak bu duruma yerel Keşmirliler, Sihler ve Dograların egemenliğine asla razı olmadılar.1947'deki ayaklanmaları genel bir isyana dönüştü ve sonunda günümüzde 'Azad Jammu& Keşmir (AJK)' olarak adlandırılan küçük bir bölgeyi Hindistan tarafından kurtardılar. Diğer taraf Hindistan istilasına maruz kaldı.

Keşmir bölgesinin özerkliği ve burada ikamet eden vatandaşların sahip olduğu belli ayrıcalıkları düzenleyen Hindistan anayasasının 370 ve 35a maddeleri, modern Hindistan tarihi boyunca tartışma konusu olmuştu. Nitekim Hindu milliyetçisi Modi yönetimi uzun bir süredir söz konusu anayasa maddelerinin değiştirilmesiyle ilgili kampanya yürütmekteydi. Modi’nin lideri olduğu Hindistan Halk Partisi (BJP), yapılan statü değişikliğiyle Keşmir bölgesinde kalkınmanın önünün açılacağını iddia etse de, ayrı bir anayasaya ve muhtelif imtiyazlara sahip olma hakkını yitirecek olan Keşmirliler, özellikle de bölgede ikamet etmeyenlere mülk satın alabilme yolunun açılmasıyla kontrolün kaybedileceğini dile getiriyorlar.

Hindistan, 5 Ağustos 2019’da yarım asırdan uzun süredir Cammu Keşmir'e ayrıcalık tanıyan Anayasa'nın 370'inci maddesini iptal ederek bölgenin özel statülü yapısını ortadan kaldırdı. Böylece sorun yumağı büyüdü.

Diğer taraftan Keşmir halkının kendi kaderini tayin hakkına ilişkin uzun süredir devam eden uluslararası güvencelere rağmen, çözülemeyen çıkmaz devam ediyor ve bu durum, özellikle Hindistan yönetimindeki Keşmir'de yaşayan kadınlar ve çocuklar olmak üzere Keşmirliler için yıkıcı sonuçlar doğuruyor.

Hindistan, ABD desteğini kullanarak Pakistan'ın batı sınırlarına nüfuzunu genişletti ve Afganistan ile İran'da istihbarat üsleri kurdu, Pakistan-Afganistan ve Pakistan-İran sınırlarına konsolosluklardan oluşan barikatlar kurdu ve özellikle Belucistan ve FATA'da Pakistan'a karşı operasyonlar düzenlemesine yardımcı oldu.

Leşker-i Tayyibe'ye vekillik ettiği düşünülen ve bu saldırılardan sorumlu tutulan Direniş Cephesi (TRF) Pahalgam'da 22 Nisan da turistlere yönelik saldırıyla 20 kişinin öldürülmesi sonucunda, küresel sonuçlara yol açabilecek askeri tırmanış endişeleri arasında Hindistan ile Pakistan arasındaki gerginliği artırdı.

Hindistan, Pakistan'ı saldırı düzenlemek için sınırı geçen militanları desteklemekle suçlarken, Pakistan bu iddiayı reddediyor ve örgütü terör örgütü olarak nitelendiriyor.

Saldırının, Başkan Yardımcısı JD Vance'in Hindistan ziyaretine denk gelmesi, ABD'nin Pakistan'la ilişkilerini yönlendirirken dikkatli olması gerektiğini gösteren stratejik bir işaret olarak görülüyor.

ABD'nin bölgede güvenilir bir ortak arayışında olduğu bir dönemde, bu olayın diplomatik dinamikleri etkileme ve ABD-Hindistan ve ABD-Pakistan ilişkilerinin derinliğini test etme amacı taşıdığı düşünülüyor.

Hindistan'ın Keşmir'deki taktiklerinin tarihsel bağlamı göz önüne alındığında, bu terör saldırısının aynı zamanda çok amaçlı bir gündemle hizmet eden hesaplanmış bir sahte bayrak operasyonu olduğu görülüyor.

Dünya Bankası'nın arabuluculuğu sonucu 1960 yılında iki devlet başkanı Hindistan Başbakanı CevahirlalNehru ile Pakistan Cumhurbaşkanı Muhammed Eyüp Han arasındaİndus Su Anlaşması- IWT imzalandı.

Anlaşmanın hükümlerine göre, İndus sisteminin “Doğu Nehirleri” olan Sutlej, Beas ve Ravi’nin tüm suları Hindistan’ın kullanımına açık olacaktır. Pakistan ise “Batı Nehirleri” olan İndus, Jhelum ve Çenab’tan su alacaktır.

Ayrıca, her iki ülkeye, elektrik üretimi, tarımsal ve diğer tüketim dışı amaçlar gibi iç amaçlarla, birbirlerinin nehirlerindeki suları koşullu olarak kullanma hakkı da tanınmıştır; ancak, ''bu kullanımın diğer ülkenin nehrindeki suyun miktarını ve doğal akışını azaltmaması'' şartı koşulmuştur.

Su hakkı, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme (CEDAW), Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (CRC) ve Çocuk Hakları ve Refahına Dair Afrika Şartı (1990) gibi hukuken bağlayıcı bir dizi uluslararası antlaşmada da açıkça tanınmıştır.Ne yazık ki Hindistan, Güney Asya bölgesini etkileyen mega iklim değişikliğinin etkisini dikkate almadan, havzayı aralıklı olarak sömürüyor.

Hindistan son yıllarda Pakistan'a anlaşmayı yeniden müzakere etmesi için defalarca baskı yaptı.Hindistan, IWT'yi gözden geçirip değiştirmeye çalışırken, Pakistan, metnin ruhuna uygun olarak uygulanması konusunda ısrarcı olmuştur.

Hindistan'ın, Pakistan'a özel suları olan üç batı nehrinin suyunu manipüle etmeye başlamasından bu yana IWT'nin uygulanma mekanizması ciddi şekilde eleştiriliyor.

Nitekim Hindistan, anlaşmayı her zaman kendi çıkarları doğrultusunda yorumlamış ve IWT-1960'ın özüne aykırı olarak batı nehirleri boyunca suyla ilgili tesisler inşa etmiştir.

Pakistan dünyanın en büyük sulama sistemlerinden birine sahip ve tatlı su kaynaklarının çoğu sınır ötesi olduğundan işbirliğine dayalı bir şekilde yönetilmesi gerekiyor.

Hukuki olarak Hindistan anlaşmayı tek taraflı olarak askıya alamaz veya değiştiremez. Tek taraflı bir çıkış veya askıya alma için hiçbir hükmü yoktur. Pakistan'a karşı kanıtlanmamış iddialara dayanarak alınan Hindistan kararı, anlaşmaların "iyi niyetle yerine getirilmesi gerektiğini" açıkça belirten 1969 Viyana Anlaşmalar Hukuku Sözleşmesi'nin 26. maddesini açıkça ihlal etmektedir.

İndus Havzası 237 milyondan fazla insana ev sahipliği yapıyor ve nüfusun %61'ini Pakistan oluşturuyor.

Nitekim, Hindistan BJP Hükümetinin Pakistan ile ilgili olarak bahaneleri;

-Hindistan destekli terörist örgütler aracılığıyla Pakistan'ı içeride istikrarsızlaştırmak,

- Ağustos 2019'da yasadışı olarak tamamladığı Hindistan Anayasası'nın 370. ve 35A. maddelerinin ve IIOJK ekinin Hindistan Birliği ile birlikte yürürlükten kaldırılması.

- Hindistan'ın Pahalgam saldırısı gibi bir bahaneye ihtiyacı olduğu İndus Su Antlaşması (IWT) 1960'ın tek taraflı feshedilmesi akla gelmektedir.

Uluslararası alanda gerginliğin azaltılması yönünde güçlü bir baskı olmadığı sürece, başlıca caydırıcı unsurlar nükleer tırmanış ve ekonomik sonuçlar korkusu olmaya devam ediyor.

Umarız Hindistan ara bulucular sayesinde orta yolu bularak anlaşırlar. Arabulucu olarak Türkiye, Suudi Arabistan ve ABD etkili olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer IŞIK Arşivi