
Abdullah Şanlıdağ
Gazetecilik
Gazetecilik, layıkı üzere yapılırsa kutsal bir meslektir. Yerel veya ulusal düzeyde gazetecilik yapan arkadaşlarımızın hepsi de aynı işi yaptıkları için, bana göre çok önemli bir hizmete imza atıyorlar.
Mesele acizane bendeniz, uzun yıllardan beri ulusal bir gazetenin köşe yazarıyım. Dil, siyaset, dış politika üzerine araştırmalarım ve 4 tane yayınlanmış kitabım var. Dünyaya tekrar gelme imkanım olsa, yine gazeteciliği tercih ederdim.
Gazetecilik, devletle millet arasında bir köprü kurup, oradan kamuoyunu bilgilendirmektir. Şimdilerde gazeteciliğin tadı tuzu kalmadı. Sosyal medya denilen ve bana göre bilgi kirliliğinden başka bir şey ifade etmeyen bu ağlar, kontrol edilmediğini müddetçe çok tehlikeli boyutlara varabilir.
Basının gücü olduğunu, bu güce dayanarak, geçmişte vesayet düzeninin koltuk değneği olunduğunu, birçoğumuz bilir. Tabi buradaki güç izafi bir kavramdır.
2000'li yıllardan önce basın, vesayet düzeni tarafından denetlenirdi. Ben bu ülkede basının hiçbir zaman özgür olduğuna inanmadım. Medyanın editoryal çizgisi, hem söz konusu dönemde (vesayet) ve hem de şimdi iktidar tarafından belirleniyor.
Yani televizyon ve gazetelerin editöryası, yayın yönetmeni varsa da, bunların asıl yönetmeni ya iktidar veya muhalefettir.
Aynı şeyi sivil toplum örgütleri içinde söyleyebilirim. Onlar da bu halkın gerçekten temsilcisi ve sözcüleri değildir. Ya iktidara veya muhaliflere hizmet ederler. Bu düzen böyle kurulmuş, böyle işliyor.
Bu ülkede bir zamanlar medya imparatorları da vardı. Hani şu Başbakanı pijamayla karşılayan adamların dönemi. Merkez medya onların elindeydi. Tüm istihbari bilgi onlarda olduğu gibi; spor, magazin de onlardan sorulurdu.
Tabi o zamanlar evrensel yayın ilkesi yoktu.
Peki şimdi var mı? Tartışılabilir.
Bu ilkeleri hepimiz biliyoruz. Biliyoruz da reel politik, çoğu zaman bu ilkeleri çiğnetebiliyor.
Bu ilkelerden birkaç tanesi şunlar:
- Gazeteci; görevini, taşıdığı sıfatın saygınlığına gölge düşürebilecek yöntem ve tutumlarla yapmaktan sakınır.
-Yayınlarda hiç kimse ırkı, cinsiyeti, sosyal düzeyi ve dini inançları nedeniyle kınanamaz, aşağılanamaz.
-Düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı; genel ahlak anlayışını, din duygularını, aile kurumunun temel dayanaklarını sarsıcı ya da incitici yayın yapılamaz.
-Tarafsız, objektif, adil habercilik yapmak
Nesnellik ve doğruluk temel alınır, kişisel tutum, çıkar ve aidiyet habercilik faaliyetlerinin dışında tutulur.
Sadece bu ilkeleri dahi uygulayabilsek yeterli.
Fakat, bu ilkeleri gerçek hayatta uygulamak o kadar zor ki...
Ama biz gazeteciler her şartta ve zeminde kamu yararını, toplumsal fayda ve dayanışmayı gözetmek durumundayız. Unutmayalım, gazeteci, bu milletin hâlâ gören gözü ve işiten kulağıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.