Prof. Dr. Recep Dikici

Prof. Dr. Recep Dikici

Neler oluyor orada?

Günümüzde Afrikadaki herhangi bir saksafoncunun dedesini bilmek büyük bir mahârettir. Ama tek başına bir orduyu bilmek acaba nedir? Türkiye'nin en meşhur tarihçilerinden biri, asırlar önce kızların tek başına çeşmeye gitmelerinin mahzurlu olduğunu söyleyen Ebussuûd Efendi'ye, niçin gitmesinler diyerek bir televizyon proğramında gıyâben saygısızlık yapmıştı. Din câhili ve çeşme kültürü olmayan bu profesöre hatalı olduğunu iletmiştim. Eğer Anadolu'da çeşmelerin mahallini ve yolunun tenhalığını bilseydi, bu hatayı yapmazdı.

Kolay değil bir devre mührünü vuran sultan, Muhteşem Süleyman artık yoktur. Ebussuûd Efendi, Süleymaniye Camiinde, “Allah için namaza” diye bağırır, Mübelliğler haykırırlar “Er kişi niyetine”. Ses dalga dalga uzaklara yayılır. Kanuni, ölümü çok düşünse gerektir. Nitekim kabrini sağlığında kazdırır. Ölmeden toprağını avuçlar, kendi mezarına fatihalar okur. Sultanın naaşı tam mezarına bırakılacaktır ki, elindeki çekmeceyi tabutun yanına sıkıştırmaya çalışan bir saray ağası Ebussuûd Efendi’nin dikkatini çeker, mübarek derhal müdahale eder “Dur bakayım!” der, “Neler oluyor orada?”

-Bu emaneti mezara bırakmam gerek.

-Olmaz! Böyle bir şey caiz değil.

-Sultanımız vasiyyet ettiler ama.

-Vasiyyet mi? İçinde ne var acaba?.

-Bilmiyorum efendim.

-Ver bakayım şu çekmeceye. Adamcağız uzatır, Şeyhülislâm uzanır. Fakat tam o sıra kalabalık dalgalanır, çekmece yere düşer. Ortalığa yüzlerce kâğıt yayılır. Ebussuûd Efendi bunlardan birini eline alır. Altında kendi mührünü görmez mi? Gözü kararır, rengi uçar. Benzinde tek damla kan kalmaz, bildiğiniz kül kesilir. Hemen oracığa çöker, yumruklarını şakaklarına dayar. Zor duyulan bir sesle “Ah Süleyman ah!” der, “Sen kendini kurtardın. Bakalım Ebussuûd ne yapacak?”

Örnek insan Ebussuûd Efendi’nin hayat hikayesi şöyledir: Gel zaman git zaman Mustafa İmâdi'nin oğluyla Ali Kuşçu’nun kızı evlenirler. Bu kutlu evlilikten, nurlu Ahmed (Ebussuûd Efendi) doğar. Eh böylesi bir ailede gün boyu ilim konuşulur, hele çocuk Ebussuûd Efendi gibi bir zeka küpüyse minicikken ilim ehli olur.

Dahası Müeyyedzâde ve Mevlâna Seyyidi Karamâni’nin tedrisinden geçer. Nitekim Akşemseddin’in halifelerinden İbrahim Tennûri Hazretleri’nin feyzli sohbetlerine kavuşur, kemâle ulaşır. İbn-i Kemâlpaşa, Ebussuûd Efendiyi gördüğü gün bir kenara yazar. Onu genç yaşta İshâkpaşa Medreselerine müderris yapar. Sonra Bursa ve İstanbul kadılığına getirir ki, bunlar büyük makâmlardır. Zira o devrin kadıları, aynı zamanda belediye başkanıdırlar. Genç yaşta kadıasker olur. Kanuni ile Macaristan seferine katılır, askerle bıkıp usanmadan sohbet eder, onları zafere inandırır. Budin’de ilk hutbeyi o okur. Süleymaniye’nin temeline ilk taşı o koyar. Sultanı Kıbrıs’ın fethine ikna eder. Nitekim bir ilim adamının varacağı son noktaya getirilir ve dile kolay tam 30 yıl şeyhülislamlık yapar.

Ebussuûd Efendi sade giyinir, ama çok heybetlidir. Güler yüzlü ve tatlı dillidir. Üslubu latifelidir ve çocuklarla yakından ilgilenir. Arapça sorana arapça, farsça sorana farsça cevap verir. Şiirli suâllere çok sanatlı karşılıklar hazırlar. Sıradan insanları bile ciddiye alır, basit sualleri dahi savuşturmaz, muhatap anlayıncaya kadar izah eder. Ebussuûd efendi sadece insanların değil, cinlerin de meseleleri ile ilgilenir, fetva verir. Ebussuûd Efendi Sultan Süleyman’a “Kanuni” adını kazandıran kanunların mimârıdır. Özellikle o devirde şiddetle ihtiyaç olan arazi kanunnâmesini yazar, Tımar ve zaametleri sisteme sokar.

Ebussuûd Efendi 20 mükemmel kitap hazırlar ve zaman zaman içli ve manalı şiirler yazar. Hepsi bir yana Hoca Sadettin, Şair Bâki ve Kınalızâde gibi pırlantaları yetiştirir. Eh elbette ibadet ehlidir. Uykusuz geçen geceler, onlar için meziyyet değildir. Belki de bu yüzden onu İmâm-ı Âzam Efendimize benzetirler. Ebussuûd Efendi (kuddise si

rruh) bir sahabe aşığıdır ve Eyyûb Sultan civarına defnedilmeyi vasiyyet eder. Halid bin Zeyd'i (radıyallahu anh) ziyarete gelenler, büyük velinin önünden geçerler.

23 Ağustos 1574'de vefat eden Ebussuûd Efendinin nurlu kabri Eyyûb Meydanı'nda adıyla anılan Dârü’l- Hadîs'in bahçesindedir. Allahü teâlâ şefaatlarına nâil eylesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Recep Dikici Arşivi