Çok Hikmetli Bir Yazı

Çocukluğumda büyüklerimiz şehrin eksikliğini sıraladığında, “vardır bir hikmeti” derdi dedem.

Eksikliğin hikmetini, yokluğun hikmetini, aksaklığın hikmetini kavramakta zorlanırdım.

Sıkıyönetim zamanlarında da çok sıkı bir hikmet arardı dedem.

Darbe olduğunda da hikmet aradı ‘netekim’ ama bulamadı; o da biz de…

Her işte bir hayır vardı, o kesin.

Bazen olması hayırdır, bazen olmaması…

Ama bir ilin her şeyinin olmamasında bir hayır olabilir miydi?

Bir şehrin her bir yanının sorun olmasında hikmet aranabilir miydi?

Her başarısızın aynı ilden çıkmasının ne gibi bir hikmeti olabilirdi?

Mumla arasan bulamayacağın başarısız yöneticilerin bir hikmeti var mıydı?

Sivil toplum kuruluşlarının sivil olamamasının ne gibi hikmetleri olabilirdi?

Meslek kuruluşu yöneticilerinin meslek dışından seçilmesinin hikmetini saymakla bitirebilir miydik?

Merhum dedem yaşasaydı soracaktım ama o göçerek bize bir hikmet bıraktı, biz kalarak ne hikmetler bırakıyoruz gelecek nesillere…

6 Şubat depreminden sonra özellikle depremin en çok vurduğu Adıyaman, Hatay ve Kahramanmaraş özelinde bir hikmet aramak gerekir mi diye çok baktım.

Deprem Allah’tan gelirdi; öldüren ise bizim yaptığımız, bizim sattığımız, bizim aldığımız, bizim onayladığımız, bizim izin verdiğimiz binalardı…

Depremde bir hikmet aramaya gerek yoktu; o İlahiydi ve biz hep hikmeti başka yerde aradığımız için her depremde binlerce hikmet olduğunu kavrayamadık.

Mesela ders alamadık, bir hikmeti kaçırdık…

Ama insanların yapmadıklarında hikmet arayarak onları yücelttik.

Yüceltmek yetmedi, kutsadık, mucizeler bile arayanımız oldu.

Belki de onları masumlaştırarak hikmet dağıtma pozisyonuna geçtik.

Kim bilir, yardımların geç gelmesinin bir hikmeti olmalıydı…

Bir hikmeti olmalıydı, enkazların tozla birlikte kaldırılmasında.

Her bir yanımızın asbestle dolması, mis kokusunun değerini bilmemiz olmalıydı, bu hikmet az değildi.

Yöneticilerin “ziyaretleri” çok hikmetli olmalıydı.

Her gelenin gideni aratmasının ne kadar hikmeti olmalıydı.

Sümer meydanına bıraksan kaybolacak insanların halkın vekili olarak gösterilmesinin milyonlarca hikmeti olmalıydı ama bir tanesinin bile farkında olmamamız, bizim eksikliğimizdi.

Önceki başkanın, ondan öncekinin, ondan da öncekinin ve ondan da öncekinin birbirinden farkının olmamasının “tek tip yönetici” hikmetiyle bir ilgisinin olduğunu sadece biz kavrayamadık.

Milyonlarca yıllık dünya tarihinde, aynı anda iki, aynı günde üç çok şiddetli depremin bile kendine getirmediği insanlarımızın da bir hikmeti vardı.

Korku filmlerinde dahi göremeyecekleri kadar çok ölüm görmenin bile insanları kendine getirmemesinin bir hikmeti vardır, diye düşündük ve bekledik durduk.

Aslında hiçbirisinin bir hikmeti yoktu; kabiliyet bu kadardı, bilemedik…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi