Dr. Mustafa Coşkun Kale
Çiftçimize Neden Daha Çok Destek Vermeliyiz ?
Sabi bir çocuğun önüne Dünya Haritasını koyarak "Haydi Dünya'nın ortasını göster ?" dediğiniz de, minnacık parmaklarıyla göstereceği tek yer hiç şüphesiz Türkiye'miz olacaktır.
Dünya'nın merkezinde olan ülkemizi önemli kılan jeo-stratejik özelliği yanında, karasal iklimden ılımana doğru geçis konumu O'nu iklim çeşitliliği ile de ödüllendirmiştir. Öyle yâ 4 iklimli Van Gölü'yle birlikte 5 denizli bu güzel Ülke bizimdir. Armağan eden ecdadı rahmet ve minnetle anmamak mümkün mü ?
Türkiye, Birleşmiş Milletler'ce tanınmış ve tanınmayı bekleyen 193 ülke içinde yüz ölçümü itibarıyla % 1,56'lık oranla Dünya'nın 37'nci sırasında yer alır.
Türkiye, 24 milyon hektarlık tarım arazisinine sahip olmakla Dünya Tarım arazileri içinde % 0,8'lik bir paya sahiptir. Ülkemiz, binde 8'lik bu payla Dünya Tarım çıktısının % 1,29'ünü üretir.
Dünya tarım ihracatının % 1,57'si, ithalatının da % 1,14'ü Türkiye'ce gerçekleştirilir. 2022 yılına ait bu oranlar, global Dünya'da az çok yerini korusada ithalat oranımız gün geçtikçe artarak devam etmektedir. Nitekim, üretimde Dünya 9-10'ncusu olan ülkemiz, tarım ürünleri ihracatında Dünya 21 nci'si olmasına rağmen, ithalatta da 23 ncü sıraya yükselmiştir. Genel olarak Türkiye'yi tarım ihracaatçısı bir ülke olarak kabul etsekde tarım ürünleri ithalatı, ihracatının 2/3ünü çoktan geçmiş durumdadır.
Türk Tarımı 2024 yılında 74 milyar dolar tarımsal üretiminin, 32,6 milyar dolarlık ihracatına rağmen 23,2 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirmiştir. Söz ithalatdan açılmışken, Türkiye'nin İthal ettiği tarım ürünleri ağırlıklı olarak; hububat, bitkisel yağlar, yağlı tohumlar, hayvansal yem ve canlı hayvan, sebze ve meyvelerden oluştuğunu bunların tamamına yakınını imkan verilse Türk çiftçisinin üretme kabiliyetinde olduğunu söylemeye gerek var mı ?
Türkiye'miz 2002 yılında global Dünya üretimin % 2,11'i olan 24,5 milyar dolarlık tarımsal üretime sahipken, 2024 yılında
% 202 oranında artırarak 74 milyar dolara yükseltsede Dünya Üretiminde % 2,11 paya sahipken ancak %1,4'üne ulaşabilmiştir. Bu demektir ki, diğer ülkeler boş durmamış tarımsal üretimini hem miktar hemde oransal olarak kat be kat artırmışlardır. Nitekim bizim 2002 yılına göre üretimimizi % 202 oranında artırmamıza rağmen; 2022 yılında Çin, 2002'ye göre üretimini % 477, Hindistan % 377, Endonezya % 354, Bangladeş % 264, Mısır % 218 oranlarında artırmayı başarmışlardır.
3 milyar 430 milyonluk Dünya istihdamının % 26'sı yani 890 milyonu tarımda çalışır. Ülkemiz için bu durum; yaklaşık 30 milyon çalışanımızın % 15'i yani 4,5 milyonu tarımda istihdam edilir. Ülkelerin gelişmişliği, tarımda teknoloji kullanım oranı ve mekanizasyonuna göre tarım istihdamı %60'lara ulaştığı gibi, verimli tarım uygulayan AB gibi ülkelerde bu oran % 5 civarında seyreder.Türkiye çiftçisi kişi başı ortalama 15 bin dolar civarında tarımsal üretim gerçekleştirir. Bu miktar gelişmiş ülkelerle kıyaslanamasada, kişi başı milli gelirimize göre önemli bir miktar sayılabilir.
Konu başlığımıza dönecek olursak; çiftçilik üretim faktörlerini kullanarak insanlık için üretim yapan zor, meşakkatli bir sanattır. Onu zor kılan, horantayla alınteri dökmenin yanında, emeğin hakkını alamama, iklim şartlarına bağlılığı, dolayısıyla üretimdeki kırılganlığı yatar. Yer yer küser, kahreder ama yinede üretmeye devam etsede, elbette bununda bir sınırı var...Bu meyânda bir sanayicinin "paramı toprağa gömecek kadar zengin değilim " sözünü hiç aklımızdan çıkarmadan, bize gıda üreten bu kesimi hep göz önüne almamız gerekir. Üreteni mutlu, refah içinde bir çiftçi, ülkesinin gelişmişliğinin de aynasıdır.
Çiftçi bedeninden, malından sermaye koyarak faizin bu denli yüksek olduğu ortamda üretim yapıyor. Çiftçi kazancı faiz gelirinden, enflasyondan düşük olursa, bir kaç yıl sonra bu adam niye üretim yapsın ki ? Veya 10 baş besi sonucu, ertesi yıl beside ki hayvan sayısı 7-8'e düşmüşse yetiştirenin kazancı bunun neresinde ?
Türkiye, iklim ve yetişen bitki çeşitliliği ile tarım potansiyeli bakımından, çoğu ülkelerle kıyaslanamayacak bir zenginliğe sahiptir. Türkiye iyi bir planlama ile önümüzde ki 15-20 yıl içinde 150 milyon insanı sağlıklı ve dengeli besleyebileceği gibi, en az 150 milyar dolarlık ihracat yapabilecek kapasitede bir ülkedir.
Peki bu hedeflere ulaşmanın yegane yolu evvel emir iki kategoride ele alacak olursak bunlar, tarımda reform nitelikli kararlar alıp uygulamaya geçilmesi ve çiftçinin ekonomikman güçlendirilmesi olarak söylenebilir. Tarımda reform nitelikli kararları konu başlıklarına göre kısaca sıraladıktan sonra, esas konumuz çiftçinin güçlendirilmesine geleceğiz.
Tarımda reform nitelikli kararlar;
1- Arazi toplulaştırması ve ıslahı
2- Üretim planlaması
3- Tarımda yüksek teknolojinin kullanılması
4- Su kaynaklarının azami değerlendirilmesi, modern sulama yöntemlerinin devreye alınarak bunun teşvik edilmesi.
5- Tarımda mekanizasyon ve otomasyonun artırılması
6- Mera Kanunu'nda belirtilen mera ıslahı için toplanan gelirlerin hem miktar hemde kapsamı genişletilerek, ıslaha elvirişli meraların acilen ıslah edilmesi.
7- İthalatımızda önemli yer tutan bitkisel yağlar, soya v.b kalemler için yerli üretimin teşviki.
8- Büyük baş hayvancılığa elverişli illerde, ırk ıslahı için embriyo transferi laboratuvarları kurulmalı, hayvan ithalatı durdurulmalıdır.
9- TARSİM olarak bilinen tarım sigortasının kapsamı genişletilerek çiftçi payı minimuma indirilmelidir.
10- Devlet tarımsal üretimde ki pazarlama kanallarını kooperatifçiliği teşvik ederek, etkin ve verimli hale getirmelidir. Örneğin sütte; üretici-toplayıcı-fabrika-toptancı-dağıtıcı ve AVM gibi 6 zinciri üretici kooperatifleriyle hem üretilir hem işlenir hemde dağıtıldığı zaman zincir azaldığı gibi üretici ve tüketici birlikte kazanacaktır. Tire, Malkara buna örnektir.
11- Üretici ve tüketiciyi koruyan bir hal yasası çıkarılmalıdır.
Gelelim bizi besleyen, doyuran bizim için üretim yapan çiftçimizin ekonomik durumu ve ona niye güçlü destek verilmesine;
Son yaşadığımız pandemi ve Ukrayna savaşı ile tüm Dünya ülkeleri ve biz gördük ki gıdada kendine yeterli olmayan ülkeler büyük panik içine düştüler. Bazı ülkelerde para olsa dahi ürün bulma adeta sorun olduğu gibi yer yer kaosa bile sürüklediler.
Dahası, daha dün yaşadığımız İran- İsrail 12 gün savaşının bile gübre fiyatlarını nerelere getirdiğine birlikte şahit olduk.
Tarım ve hayvancılık stratejik bir meta olduğu için, mümkün mertebe dışa bağımlı olmadan kendin üretecek, insanını sağlıklı besleyerek zinde, sağlıklı nesiller yetiştireceksin. Bunu üreten çiftçiyi tarlasına, ağılına küstürdüğün zaman istediğin kadar potansiyelin olsun üreten olmadıkça neye yarar ki ?
Çiftçimizi ekonomikman güçlendirmek için;
1- Devletin çiftçi destekleri miktar bakımından çok az olduğu gibi ortalama 9 ayda ödediği içinde çok uzun sürmektedir. Türkiye gibi kronik enflasyon yaşayan bir ülkede 9 ayda girdilere gelen zammın desteklerle telafisi çok zordur.
Daha önemlisi, Tarım Kanunu'na göre devlet milli gelirin en az %1'ini çiftçimize destek olarak ödemek mecburiyetindedir. Devletçe açıklanan 2024 yılı mili gelirimiz 43 trilyon 410 milyon TL olduğuna göre çiftçimize 434 milyar TL destek ödemesi yapması gerekirken, 91,5 milyar TL'sı ödeme yapacak veya yapmış olması kanun amir hükmüne de aykırıdır. Çiftçimizden kanunen hakkı olan 342,5 milyar neden esirgenir ki ? Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı
2 milyon 900 bin çiftçinin kişi başı ortalama kaybı 118 bin TL niye verilmez ki ?
Kaldı ki, biz çiftçimizden milli gelirin %1 desteğini esirgeyerek binde 21 verirken, Avrupa Birliği kendi çiftçilerine % 20, ABD % 12 Kanada ise % 9 oranında çiftçisine destek vermektedir. Umarım mısırın, soyanın niçin ABD'inden, mercimeğin ise Kanada'dan niye geldiğini daha iyi anlamışınızdır.
Üstelik desteklerin 9 ay gibi uzun bir sürede ödenmesi yerine, sürüm-ekim, bakım ve hasat olmak üzere en çok 3 periyotta ödenmesi çiftçimize can simidi olacaktır.
2- Çiftçi başka bir sosyal güvenlik kurumunda değilse, mutlaka eşiyle birlikte Bağ-Kur kapsamına girmesi teşvik edilmeli, eşinin primleri devletçe ödenerek ikisinin birlikte emekli olması sağlanmalıdır
3- Çiftçi üzerinde ki yerli ve yabancı tekellerin fiyat baskısından kurtulması için, kooperatif ve birlikler kurulması teşvik edilmeli, ürününü değer fiyatta satması sağlanmalıdır.
4- Çiftçi girdilerine gelen maliyet enflasyonundan kurtarılması bunun için özel formüller geliştirilmelidir. Çiftçinin üretimde kullandığı; mazot, gübre, İlaç ve tohum girdiler içinde payı çok yüksektir. Zira hayvan yetiştiricilerinin keşif yem, İlaç, aşı, tohum gibi girdikleride aynıdır ve çoğu İthal edilmektedir. Öyleki süt ineği yetiştiricisi 4 memeden sağdığı sütün 2'sini dışarı için sağım yapmaktadır.
Türkiye kullandığı gübrenin yarısını, içeride ürettiği gübreninde hammaddesinin %80'i İthal edilmektedir. Bu sürdürülebilir değil !
5- Çiftçimiz adeta borç batağına gömülmüş durumda. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu raporlarına göre, çiftçi borcu son bir yılda % 47 artarak 631 milyar TL'den 927 Milyara ulaşmış durumdadır. Takipte ki borç ise şubat 2024'de 2 milyar 229 milyon TL iken şubat 2025'de 4 milyar 661 milyon TL'ye ulaşmıştır. Devletin bu kesimle masaya oturması, uzlaşması adeta şart olmuştur.
6- Adına çiftçi denmese de mevsimlik işçiler tarımın kanayan yarası. Nisan sonu Güney Anadolu'muzdan çor- çocukla yola çıkan bu kesim; 1 milyondan fazla nüfuslarıyla Anadolu'nun yoğun tarım yapılan illerine dağılmaya, hasat, ürün ambalajı, yükleme, yer yerde sulama işlerine iştirak ederek tarımsal üretime yoğun emekle katkı sağlamaktadır.
Sosyal güvenceden yoksun bu kesim olmasa ürün neredeyse tarlada kalacak. Sosyal dışlanmışlık içinde, salgın hastalıkların hüküm sürdüğü barınaklarıyla, çocukları eğitimden mahrum bu kesimi Devlet'in sosyal güvenlik şemsiyesine alma mecburiyeti vardır. İnsanı olduğu kadar, üretimin devamlılığı için bu gereklidir.
7- Tarımsal üretimimizin devamlılığını tehlikeye düşürecek bir başka sorunda, çiftçimizin yaşı ortalama 60'lara dayanmış olmasıdır. Devlet Acilen bu sorun için tedbirler getirmelidir. Genç çiftçi özendirilmeli, ziraat mühendisi, veteriner hekim ve teknisyenlere ayrıcalıklar tanıyarak, projelerle bunları üretime yönlendirmelidir.
Görüldüğü üzere tarımsal üretimin bizzat kendisi de, çiftçiside, mevsimlik işçiside adeta sorunlar yumağı.
Sorunların hiç biri çözümsüz değil.
Yeterki bu kesimlere destek verelim, sahip çıkalım.
Tez zamanda çözeriz elbet !
Yoksa aç kalacağız, unutmayın bunu...

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.