Jülide DEMİRTAŞ

Jülide DEMİRTAŞ

NEREDEN NEREYE…

1962 yılında fakir bir ailenin çocuğu olarak Kahramanmaraş’ta hayata merhaba diyen, Ahmet’in babası reçberlik yapar, annesi ırgatlık yapardı. Ailesinin tamamı çalıştığı için Ahmet’inde çalışması gerekiyordu.

Yaşıtları oyun oynarken, O çalışmak için dayısının ayakkabı atölyesinde 1969 yılında çıraklığa bir yandan da okula başlamıştı.  Küçük omuzlarına evin en büyük erkeği olma misyonu yüklenmişti. Oynayan çocukları görüyor, içi sızlıyordu. Fakat çalışmak zorunda idi. o çıraklık yapıyordu. Henüz altı yaşındaydı. Hem okula gidiyor hem kalan zamanında çalışıyordu.

İstikrarla ayakkabıcı çıraklığını devam ettirmişti. Dayısına saygıda kusur etmez.Gelen sipariş ve müşterilerle ilgilenmesi dayısını da  mutlu eder.Taş handa ki bu çıraklık ta ki askere gidinceye kadar devam edecekti. Ve Ali yaşıtları gibi değildi. Daha ağırbaşlı ve sakin bir çocuktu.

Askerlik zamanı geldiğinde herkes onu en içten duygularla uğurlamıştı. Vatani hizmeti için Ankara iline gitti. Ailesini özlüyor, merak ediyordu. Mektuplar yazıyordu. Askerde günler geçmek bilmiyordu. Evin ihtiyaçları ve ailesinin ona duyduğu yardım ihtiyacını karşılayamıyordu işte. Günler günleri kovalarken aldığı mektuplarla hasretini gidermeye çalışıyordu.

Askerlik dönüşü birkaç yıl ayakkabıcılığa devam etti. Daha sonra annesinin amca çocuğu olan dönemin belediye başkanı tarafından 24 yaşında ilkokul mezunu olduğundan bahçıvan olarak belediyede işe girer.

Mutluydu. Çalışmayı seviyordu. Kendinden sonra gelen kardeşine destek oluyordu. Ailesinin yükünü hafifletiyordu. Otları yoluyor, ağaçları, çiçekleri suluyor, orta kaldırımlar kazıyordu.

Fuarda insanların ve rüzgârın kirlettiği havuzu temizliyordu. İnsanlar havuza neden çöp atardı, bir anlam veremiyordu. Ama işini en iyi şekilde yapmalıydı, yapıyordu da.

Bu işi dört ay yaptı.

Dönemin belediye başkanıydı onu işe alan. Ve kazma kürek işçisi olarak onu imar müdürlüğüne görevlendirildi.

Haritacılık hayatı kazma- kürek işçiliği ile başladı. Kendi anlattığı kadarıyla yazıyorum.

Kazma kürek işçisi olarak imar müdürlüğünde işe başladı. Kazma kürekle bahçıvanlıkta tanışır. Zor gelir bu iş. Ağırdır.  Haritacılık öğrenerek kalifiye eleman olmayı kafasına koyar. Ama bu işte bayağı zordur. Zor olan haritacılık mesleğinden bilen pek yoktur.

Etrafında birkaç mühendis, birkaç memur vardı. Ve bana sıra gelene kadar bayağı bir zaman var diye düşünürdü. Birilerinden bir şeyler öğrenmek çok zordu, öğrenmek istediği işi mühendisi seyrederek başlar ve işi öğrenmesi günlerini ve yıllarını alır…

Baka baka kediler kasap olmamıştı. Ama o haritacılığı öğrenmeye başlamıştır. Ve mühendisimin birazını yapıp ta arta kalan kolay çizimleri yapması için işi yapması için Ahmet ile bilen memura yarım iş gönderirdi. Yani bir nevi odacılıkta yapıyordu.

Ama o işi gönderdiği memura götürmez diğer masada mühendisinden baka baka öğrendiği kadarıyla kendi yapardı. Ve mühendise tekrar götürürdü. Meraklı ve azimliydi.

Mühendisime kendim yaptım, olmuş mu diyerek eksiği varsa yapabileceğini söyler. Günlerce çalışır. Arazi çalışmalarından arta kalan zamanını burada geçirmeye başlar.

Çalışarak kazma kürekten kurtulmayı başarır. Ve usta olma yolunda ilerler.

Artık onun da masası olur. Bu bölümde çalışmaya başlar. Artık işini daha iyi yapıyor ve çok seviyordur. Öyle ki yetişmeyen işleri evde tamamlar.

Artık bugün iki mesleği (haritacılık ve bilgisayar programcılığı) olan Ahmet coğrafi bilgi sistemi şefi olarak görev yapıyordur.

 Emekliliği dolan Ahmet, hala çalışmakta ve bütün çalışmalarına emeğini ve sevgisini katmaya devam eder. Çalışmanın ve yaptığı işi sevmenin önemini her daim vurgular. Özellikle severek çalışmanın önemini belirtmek için altını çiziyorum der.

Yaşanmış bir öyküyü sizlerle paylaştım.

HER ŞEYİN BAŞI SEVGİ,  SEVGİYİ EYLEMLE BÜYÜTELİM…

Selam ve sevgilerimle

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Jülide DEMİRTAŞ Arşivi