Mesele İstakoz Değil!

Çok yüksek tabakadan oldukları belli olan AK Parti İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı ile AK Partide 3 dönem milletvekilliği yapan, girdiği belediye başkanlığı seçimini de kaybettikten (iyi ki kaybetmiş, oh olsun) sonra soluğu Maldivler’de alan Hüseyin Filiz’in yemesi ve gezmesi gündeme oturdu.

Her iki siyasetçi için çok doğal olan bu yeme ve bu gezmenin olay olmasına bir anlam veremediklerinden adım gibi eminim.

Hatta belki de “Şu fakirlerin yüzünden çektiğimize bak. Gittiğimiz yeri paylaşamıyor, yediğimiz güzellikleri gösteremiyoruz. Zenginliğimizi elin gözünün içine içine sokup duramıyoruz. Ne akrabayı ne komşuyu ne de vekil eşlerini çatlatıp duramıyoruz.” diye hayıflandıklarından da adım gibi eminim.

Çünkü tepkinin asıl sebebini asla anlamayacak iki tip bu siyasetçiler.

Sadece onlar değil, bu tiplerden o kadar çok ki, ülkedeki asıl sorunun kaynağı da bu tipler.

Mecliste görev alanların unvanı “milletvekili”dir.

Millet adına görev yapan demektir.

Milletin derdini, sorununu, tasasını en iyi bilen, başkentte de bunlara çözüm arayandır.

İnsanların bulundukları yerde insanca yaşaması, maddi sıkıntılarının en aza inmesi, geleceğe ümitle bakmaları, bu vekillerin mecliste yaptığı düzenleme, verdikleri çaba, takındıkları tavır, aldıkları karar, verdikleri önergelerle mümkün oluyor.

Elbette hiçbir milletvekili icra makamında değil ama bütün icra makamında olanların yetkisini ve ödeneğini belirleyenlerdir.

Hakkari’nin bir köyünde çiftçilik yapanın ürününü kaça satacağını, Adıyaman’ın bir ilçesindeki işçinin en az ne kadar ücret alacağını, Trabzon’da bir balıkçının balığını kaça satacağını, bir kamu kurumunda memurun ne kadar maaş alacağını, bir işçinin ay sonunu ne kadar parayla getireceğini belirleme yetkisini elinde bulunduranlardır milletvekilleri. Belki her birinin direkt bir yetkisi olmasa da, partisi ve grubu ya da kabinesiyle bu yetkiye etki edenlerdir milletvekilleri.

Ülkenin dört bir yanında olan olaylar, yaşanan acılar, gündemi meşgul eden konular da milletin vekili olanların en önemli gündemi olması gerekir. Çünkü milletin vekilliğini yapanların, milletten ayrı düşünmesi ve düşmesi mümkün değildir.

Ama öyle değil…

6 Şubat’ta meydana gelen ve 11 ilimizi derinden, bütün bir ülkeyi de yürekten acıya boğan depremleri yaşanmışken, on binlerce insanımızı enkaza gömmüşken, on binlerce yetim, gözü yaşlı anne, baba, eş bırakmışken, yüz binlerce yeni engellimiz hayata tutunmaya çalışırken, elbette istakoz yemenin bir sakıncası yok. (İstakoz yemenin helal-harmlığı inanan insanları bağlar diye o konuya girmiyorum.)

Yaşanan hiçbir acı, bir başkasının beslenmesine veya gezmesine engel değil. Bu durum, kişinin kendi içerisinde yaşadığı duygu durumla ilgilidir.

Ülkede milyonlarca insan ekonomik sıkıntı içerisindeyken,

Milyonlarca ailenin lüks mekânda yenen bir istakoz parasına bir ay geçinmek zorundayken,

Memur, işçi, emekli, dul, yetim, şehit yakını, gazilerimiz hayatını zor idame ediyorken,

Kendi yağıyla kavrulmak, onuruyla ve kimseye muhtaç olmadan yaşamak için çabalayanlar varken, yediğini, içtiğini ve gezdiğini paylaşmak biraz utanma gerektirir.

Normal insanların bile sosyal medyadaki ‘iştah çeken’, ‘imrendiren’, ‘kıskandıran’, yüreğini burkan, boynunu büken paylaşımlara dikkat edilmesi öğütlenir.

Kendini beğenme, gösteriş merakı, karşısındaki insanları küçümseme, kendisini önemli bir yere koyma çabası ve elinde olanlarla sağa sola caka satmak çok sağlıklı bir davranış değil. Bunu milletin vekili olduğunu söyleyenlerin yapması ise millete hakarettir.

Sanmayın ki bunu sadece AK Partili iki siyaseti yapıyor.

Bunu bütün siyasi partilerde, birçok vekil, belediye başkanı, il başkanı, meclis üyeleri, bürokratlar yapıyor…

Bizim paramızla bize caka satmanın, bizim verdiğimiz yetkiyi kötüye kullanmanın, belki de birçoğunun “oh ne güzel yiyoruz” diye gözümüze sokmasının bir yansımasıdır.

Mesele istakoz yemek değil, mesele Maldivler’de tatile çıkmak değil, asıl mesele halka üç kuruşu reva görüp, “Emeklimizi, işçimizi, memurumuzu enflasyona ezdirmedik” diye arlanmadan paylaşım yaptıktan sonra, onların bir ayda, ailece geçinmek zorunda kaldıkları parayı bir gecede silip süpürmektir.

Sizin asıl suçunuz, işte bunu gözümüze gözümüze sokarak, “işte size reva gördüğümüz hayat, işte bize reva gördüğümüz hayat” alt mesajıdır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi