Abdullah  Şanlıdağ

Abdullah Şanlıdağ

Ak Parti, biraz da buradan baksın

AK Parti'nin 22 yıllık güçlü bir hikayesi ve manifestosu vardı. Kars'tan Edirne'ye kadar Türkiye'yi yeniden dönüştüren; yol, baraj, su, elektrik ve modern eğitim, gençlik projesi, teknoloji ve savunma sanayisinde gösterdiğimiz devrim niteliğindeki proje ve eylemlere rağmen neden AK Parti yerel seçimlerde ikinci parti konumuna düştü.

Türkiye'nin dönüşümünde, özellikle 50 yıldır iktidar yüzü görmeyen, dine ve dindarlara cephe alan, son yıllarda ise kendi içindeki kimlik çatışmaları ve 6'lı masa gibi ittifak yapıları yüzünden iyice dağılan Cumhuriyet Halk Partisi, nasıl oldu da bu seçimlerde 1. Parti konumuna gelebildi? Daha 1 yıl önce bu milletin %52 oyunu alarak yeniden Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan ve Partisi olan AK Parti, bir yılda ne değişti de millet ona bu seçimde aynı desteği vermeyerek, bir nevi Erdoğan'la AK Parti'yi ve yerel idareleri ayrı tuttu? işte tüm bunların ezoterik bir bakış açısıyla tahlil edilmesi ve ayakları yere basan tespitler yapılarak, kendi içimize yönelik bir öz eleştiriye tabi tutulması gerekiyor. Elbette ki bize göre AK Parti'nin yerel seçimde kaybetmesinin birçok sebebi var. Ancak ben o sebepleri arz etmeden evvel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçim sonrasında teşkilatlara yönelik bir nevi öz eleştiri niteliğindeki sözlerini burada aktarmak istiyorum.

Erdoğan, seçim sonuçlarına ilişkin çok önemli tespit ve çözüm önersinde bulundu. "22 yılda tam 17 kez sandıkları bizim için patlatan milletimizin, 31 Mart’ta bizi CHP’nin arkasına niçin ittiğini çok iyi analiz etmeliyiz. Ortada sadece bir oy kaybı değil, kan ve ruh kaybı da var. Bunun suçunu millete atmak ancak acizlerin ve gafillerin yöntemidir. Hatayı, kusuru, yanlışı millette aramak, bizim geleneğimizde asla yoktur. Biz siyasi hayatımızın hiçbir döneminde böyle bir yola başvurmadık, şimdi de başvurmayacağız. Açık söylüyorum, şahsım dâhil bu masanın etrafında oturan hiçbir arkadaşım, 31 Mart seçim sonuçlarının sorumluluğundan kaçamaz. Başkalarını hesaba çekmeden önce kendimizi hesaba çekeceğiz. İğneyi de çuvaldızı da kendimize batıralım. Nerede bir eksik, hata, kasıt veya ihanet varsa, üzerine gitmek boynumuzun borcudur. Diğer türlü, Allah korusun, daha büyük felaketlerin, daha sarsıcı kayıpların yaşanmasına mâni olamayız. Ya hatalarımızı görerek kendimizi toparlarız ya da güneşi gören buz misali erimeye devam ederiz. Ya başından sonuna kadar işimizi dört dörtlük yaparız ya da çok daha ağır bedeller ödemekten kurtulamayız. Ya milletimizle olan gönül köprülerimizi yeniden güçlendiririz ya da eleştirdiğimiz partilere benzemekten kendimizi alıkoyamayız. Kim olursa olsun hiç kimsenin 22 yıllık birikimi, 22 senelik zorlu bir mücadeleyi heba ve heder etmesine izin veremeyiz, buna müsaade etmeyeceğiz” …

Ortada sadece bir oy kaybı değil, aynı zamanda kan ve ruh kaybı vardır. Allah'tan ki mevcut durumu çok iyi analiz eden, Ak Parti'deki kan ve ruh kaybını görebilen, en yüksek makamda olduğu halde mütevazi ve alçak gönüllülüğü elden bırakmayan, yenilginin sebebini manevi dinamiklerin aksatılmasında arayan, siyaseti ahlakın bir limanı olarak gören Erdoğan var. Dolayısıyla silkinip yeniden ayağa kalkmak mümkün. CHP'ye yönelen seçmen, hiç kuşkusuz AK Partili beceriksiz siyasetçilere ve ülkeyi kasıp kavuran hayat bağlılığına tepki göstererek, kendi partisi olan AK Parti'ye ceza kesmiştir. Aslında buradan çıkarılması gereken çok önemli dersler vardır. O yüzden tam da şimdi bir öz eleştiri zamanıdır. Eğer AK Parti bunu fırsata çevirmez ise, 2028 yılında Genel seçimlere de kaybedecektir

Şunu kesinlikle unutmayalım. AK Parti kurulduğundan 2013 yılına kadar sivil bir parti konumuyla merkeze oturmuştu. Ancak daha sonra devlet merkezli olmaya başlayan AK Parti, demokrasi, hukuk, adalet, temel hak ve özgürlükler noktasında, önceki hassasiyetini kaybetti. AK Parti'yi dava olarak gören ve bu azim ve şuurla çalışan kişilerden ziyade, dünyevileşmeye ve kısa yoldan zengin olmaya aday kişilerin isimleri ön pınara çıkartıldı. Devletle millet yarışırsa, hiç şüphesiz sonuçta kazanan millet olur. Dışlayıcı, ötekileştirici ve her fırsatta aşağılayıcı bir dil ve eylem, karşımızdakini daha çok kamçılıyor. AK Parti'nin sosyolojik seçmen tabanının bir kısmı yerel seçimlerde sandığa gitmeyerek tepkisini koydu. Sandığa gidenler ise pahalılık, enflasyon, emeklilerin çağrısına kulak vermeme ve AK Parti'nin demokratik üslup, muhafazakar kimlikten uzaklaşmasını bahane ederek, hiç alışık olmadıkları halde CHP'ye oy verdiler. Kemal Kılıçdaroğlu ile başlayan dindar kimlikleri kazanma mücadelesi, Ekrem İmamoğlu gibi renkli bir kişilikle devam etti. Yani artık karşımızda 1950'lerin tek partili jakoban, seküler, militarist ve Kemalist CHP'si yok. Zaten kentleşme ve orta sınıflaşma karşısında da AK Parti yenik düşmüş durumdadır. Yeni nesil seçmen yani Z kuşağı dediğimiz gençler ve Kürt seçmen AK Parti'yi terk etti. Eğer AK Parti bu durumu sorgulamaz ve kendine gelmez ise sıradan bir taşra Partisi olur ve 2028 yılında erimeye mahkum olur.

Bunun için de AK Parti öncelikle kendi içerisindeki dava ile alakası olmayan kişileri tespit ederek uzaklaştırmalı. Hangi bölgede olursa olsun; iline, ilçesine ve teşkilatına seçimi kaybettiren kişiler aynı şekilde görevden uzaklaştırılmalıdır. İşi gücü rantiye olan, AK parti'de bulunurken artı değer katmayıp, hep eksilten kişiler de uzaklaştırılmalıdır. Gönül belediyeciliğine talipsek eğer bunu sözde değil, aynı zamanda özde gerçekleştirmek durumundayız. Bunca projeleri siz yaptığımız halde, deprem bölgelerini AK Parti ayağa kaldırdığı halde nasıl olur da CHP gibi bir parti bu ülkede birinci olabilir? İşte asıl sorgulanması ve altı çizilmesi gereken husus budur. Ötekileştirici dil, her zaman kaybettirir. Peygamber efendimizin ashabına nasıl davrandığı ve İslam dinine iman etmeyenleri; tebliğ ve sabır ile nasıl saadet halkasına dahil ettiğini biliyoruz. Kur'an-ı Kerim'de, ey Muhammed , "sen katı ve sert kalpli olsaydın, onlar etrafından dağılıp giderlerdi" buyuruyor. Peki biz ne yaptık? Ne kadar AK Parti'nin kurucu üyesi varsa hepsini safımızdan uzaklaştırdık. Bunların hepsi mi Fetö'cüydü, bunların hepsi mi haindi?

Devam edeceğiz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Şanlıdağ Arşivi