Bugün, alışveriş için caddelerdeydim. Kendimi ülkemde yabancı gibi hissettim. Cumhuriyetimizin en güzel kazanımı Türkçemizin hak etmediği unutulmuşluğuna içim acıdı. Dilimiz sadece konuşmalarda yaşamaz, kitaplarda, dergilerde de…
Caddelerde, sokaklarda, duvarlarda da yaşar. Sanki Türkçe, İngilizce, Arapça, Fransızca dillerinin gölgesinde yaşamaya çalışıyor. Bakımsız, bazı harfleri silinmiş, paslanmış tabelalarda yaşam mücadelesi verir gibi, bakmayı bilirsen yardım ister gibi…
Her yerde Yabancı diller salım salım salınıyor. El Nour Market, Men’s Barber, Beauty Center… Arapça yazmayı bilmediğim için Arapça örnek yazamıyorum.
Bunlar kimliğimizi kaybediyor olmamızın işaretleri. Neler oluyor? Güzel Türkçemiz’ den mi utanıyoruz? Dil bir hafızadır. O hafıza tabelalardan silinmeye başlarsa, yavaş yavaş kimliğimizde silinmeye başlar. Güzellik salonları bile tabelalarını Türkçe yazmıyor. Güzellik sözcüğünün yerini ‘beauty’ kelimesinin alması, Anadolu’nun yüzyıllık sesini kısmak değil mi? ‘Hair’ sözcüğü türkülere, şarkılara konu olan Anadolu kadınının saçlarını, güzelliğini, kokusunu estirebilir mi?
Bir millet kendi dilinden utanırsa, yarın kendi tarihinden, geçmişinden de utanır. Bir milletin dili levhalarda misafir olmamalı.
‘Moonlight’ bizim coğrafyamızdaki ayın, ağaçlarımızdaki, derelerimizdeki, denizlerimizdeki parıltısını nasıl yansıtsın? ‘Cool’ olmak adına kültürümüzden uzaklaşmak hak mıdır?
Ne yaparlarsa yapsınlar topraklarımıza güneş hala TÜRKÇE doğuyor…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.