
Abdullah Şanlıdağ
Kamyon karoserinde noktalanan bir hayat..
Mısır’dan 1934’te Türkiye’ye gelmiş ve askerliğini Kırklareli’de er olarak yapmıştır. Askerlik vazifesi sırasında Kur’an’ı Kerim’i ve anlamını arkadaşlarına öğretmek istemiş ve bu gerekçeyle Divan-ı Harb’e (Askeri Mahkeme) verilmiştir. Bunun üzerine birlikte tutuklandığı çavuşu ile cezaevinden firar ederek İstanbul’a, oradan da gemiyle Mersin’e kaçmıştır. Mersin’den de yaya olarak Antakya’ya giderken kimliksiz olduğu ve şüpheli hareketleri gerekçesiyle tutuklanarak Kırıkhan’a gönderilmiştir. Ne olduysa(!) askerlik onun hayatının zehirlenmeye başladığı yıllar olmuş ve bir daha rahat yüzü görememiştir. Çile ve derbeder bir hayat yaşadı.
Sabahçı kahvelerinde ve hamamlarda barındı. Yalın ayak dolaşarak şarap, ispirto ve esrar parası için hamallık yaptı.
1939’da İstanbul zabıtası tarafından bir esrarkeş olarak yakalandı ve akıl hastanesine sevk edildi. Bir müddet cezaevinde kaldı. Bu arada kendisine ulaşan bir baba dostu tarafından Bursa’da Atatürk Çiftliği harasına kâhya olarak yerleştirildi.
Evlendi ve mazbut bir hayat sürmeye başladı. Fakat bir müddet sonra (1963-1964) işinden çıkarıldı. İstanbul’a döner dönmez tekrar esrara başladı. 1966 başlarında eşi vefat edince yine kimsesiz kaldı. Bu kez adeta intihar kastıyla kendisini içkiye ve esrara verdi.
1966 sonlarında birkaç ay akıl hastanesinde kaldı. Hastaneden çıktığında (Kasım 1966) geceleri Tophane’de terk edilmiş bir kamyonetin karoseri içinde yatmaya başladı ve 24 Ocak 1967’de bu karoserin içinde ölü bulundu. (Yusuf Tosun, Perspektif)
Çilekeş hayat yaşayan kişi, İstiklâl şâiri Mehmet Akif Ersoy'un oğlu Emin Ersoy'dur. Hani şu Akif ile birlikte teravih namazı kılarken namazın yarısında uyuyan kişi. Aslında Emin de âlim bir insandır. Sağlam bir Arapça ve İngilizcesi de olan Emin, aynı zamanda şair ve nesir yazarıdır. Hâfızdır.. Kur'an şairi Akif kadar olmasa da İslami ilimlere yabancı değildir. Askerken Kur'an öğretmeye çalışır ve tutuklanır. Bu durum çok zoruna gider ve firar eder. Kim bilir belki de ta Mısır'da müptela olduğu içkiyi bir türlü bırakamaz. Sonraları evlenir ve biraz hayatı düzelir. Hanımının ölümüyle tekrar sefalet başlar. Akif gibi evlatları da devlet erkanından pek itibar ve yardım görmezler. Akif, başı dik ve onurlu bir adamdır, o yüzden de hiç kimseden bir şey istemez. İyi ki Akif, oğlu Emin'in yaşadıklarına tanık olmadan bu dünyadan göçü verdi. 1967 yılında bir kamyon karoserinin içerisinde dünyaya gözlerini yuman ve ruhunu Allah'a teslim eden Emin Ersoy'u rahmetle anıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.