Haydi Altına, Petrole, Bağımsızlığa

Ülkemiz yeraltı kaynaklarının elbette zengin olduğu bilinmektedir. Fakat herşeyi ya da bir şeyi bilmek yeterli değil. Sonucu yakalamak önemlidir.” At buldum meydan yok, meydan buldum at yok” hususu her zaman geçerli mi?

Şu günlerde ABD’nin ülkemize baskı uygulaması nedeniyle Dolar, TL karşısında haksız değer kazanmaktadır. Çünkü kağıt basar gibi ABD Dolar bastırmaktadır. Oysa bize gelince TL nin karşılığı olarak altın ya da döviz varlığı istenmektedir. Bu itibarla Devlet, halkımızdan yatırımı Dolara değil altına yatırım yapmamızı istemektedir. Hazinede kaç ton altınımız varsa o kadar ekonomimiz sağlamdır. Şimdi devletimizin her zamankinden daha fazla altına ihtiyacı var. Halbuki devletimiz altının üstünde oturuyor.

15 TEMMUZ dan önce aldığım bir bilgiye göre; Roma papaları tarafından ülkemizden bazı kişilere Roma’da eğitim verdikleri ve bu kişilerin eğitimden sonra tekrar ülkemize gelerek çalışma yaptıklarını duydum. Şöyle ki , bu eğitimli kişilerin Kahramanmaraş’a geldiği ve yöreyi bilen güvendiği birisiyle dağ bayır gezdiği, bu kişinin elinde bir takım haritalar olduğu, bunlara bakarak yanındaki rehbere orada işaret gibi olan şeylerin (taş yılan, taşa çizim kuş resmi, vs.) izlerini kırdırır, izleri yok ettirir. Bu kişilerin daha sonra Gaziantep’e de geçtiklerini duydum. Artık yorumu siz yapın. Talimatla bizden bir adam geliyor ve definenin bulunduğu yerlerin izlerini silmeye çalışıyorlar. Diğer taraftan tarihi eser kaçakçılığı adıyla vatandaşımıza ceza veriliyor. Yani bizlere “sakın ha defineye dokunmayın, onu biz zamanı gelince alacağız” diyorlar. Demek ki, 15 TEMMUZ u atlatmasaydık ne hazine kalırdı ne vatan.

Hükümetin 100 günlük icraatı açıklandı. Güzel şeyler var. Fakat benim ele aldığım konu bu icraatlarda yok. Ya fark edilmemiş ya da daha zamanı değil.

Kültür ve Turizm Bakanlığımızda sözüm ona tarihi eserleri koruyacağız diye 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu ile adeta vatandaşımız cezalandırıyor. Bu kanun ve yönetmelik acele değişmelidir.

Şöyleki; Resmi olarak izin alınması halinde eğer define bulunursa bunun değeri komisyon tarafından tespit edilmeli ve bunun bir kısmı aracıya verilmelidir. Hali hazırda uygulama ise bulunan define 1800 yıldan önceyse yani 1700-1500 yıllarıysa bu koruma kapsamına giriyor ve aracıya bir şey verilmiyor. İşte burada sakat bir durum oluyor. Bu yüzden insanlar tarihi kaçakçılığa yöneliyor.

Bir proje olarak önerim:

Müzelerde bulunan define ve altınların kilosu tespit edilip bu miktar Maliye Bakanlığı’nın ve Merkez Bankası’nın kayıtlarına geçirilmelidir. Böylece biz de karşılığı olan para basalım. Zenginliğimize sahip çıkalım. Büyük Türkiye olalım. Müzelerde definemiz sanki bizim değil. Sanki bize demişler ki “ Siz definenizi iyi koruyun, sonra biz gelir alırız”. Bir an evvel hazinelerimize sahip çıkarak değerlendirmeliyiz. Eski medeniyetlerde ölen kral hazinesini kendisiyle beraber mezarına gömdürürmüş, bunun o kimseye öldükten sonra bir  faydası olamaz. Önemli olan o gücü hayattayken kullanmasıydı. O kral zenginliği tebasına yaşatmış mı? Yoksa zulüm mü yapmış? İşte devlet yetkililerimiz bir fırsat hazinelerimizi hemen değerlendirelim.

Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı'nda hali hazırda ki define arama Kanun ve yönetmeliği değiştirilmelidir. Bakanlıkça veya şahıslarca dedektörlerle resmi arama izinleri alınarak her türlü tarihi eserlerin bulunması halinde gerçek bedel komisyon tarafından tespit edilip aracıya da pay verilmelidir. Bunun için Bakanlıkça ayrı bir birim oluşturulup defineler için Devlet tahvilleri yapılmalıdır. Bu Devlet tahvilleri aracıya da pay olarak verilebilir. İşte devletimize büyük ve karlı iş. Eğer yapılabilirse ülkemiz yakın zamanda 2-3 misli büyür.

Dahası da var: Doğuda kapatılmış o kadar çok petrol kuyularımız var ki açılmasına izin verilmiyormuş, açılmaması için gizli anlaşma varmış. Bu gizli anlaşmalar varsa bir çizik atılmalı ve işimizi yapmalıyız. Artık enerji alternatifleri çoğalıyor, zaman gelecek petrole ihtiyaç duyulmayacak. İşte o zaman da petrolün bir değeri olmayacak. Bizim dost bildiğimiz ülkeler bize açıktan düşmanlık yapacaklar, biz onların gizli anlaşmalarına mı uyacağız? Haydi oradan. Ne edip ne yapıp devletimiz bu konuyu da bir an evvel ele almalı.

      Dost var, eline fırsat geçse, bir kaşık suda boğar seni,

      Vefayı unutmuş, yüze gülen içi kin dolu dostlar var.

      Kusura bakmayın, kusuruna bakan dosta ihtiyaç var,

      Hatasız dost olan, beni koruyan, yardımcım bir ALLAH var. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer IŞIK Arşivi