Abdullah  Şanlıdağ

Abdullah Şanlıdağ

Sevgi toplumunun yolu nereden geçiyor?

İnsanlık; ideoloji, diktatör ve feodal yapılardan hızla uzaklaşıyor. Yeni Dünya modernizm, küreselleşme, liberal düşünce gibi toplumda pek karşılığı olmayan sistemlerden de umudunu yitirdi. Genç nesil, 90'ların Türkiye'sinin bugün kalkınma ve ilerlemede başarı kaydedecegine inanmıyor. Artık bu nesil, dijital internet dünyasının verileriyle oturup kalkıyor. Bu bağlamda geleneğin, dini degerlerin ve örgün de zedelendiğini, bunun da genç kusakları "deizm" akımına kaptırdıgını söylemek mümkün. Peki,Türk toplumu olarak bu girdaptan nasıl bir çıkış yolu bulacağız.

Zor bir alanda ilerledigimin ve başlığa tasıdıgım konunun sosyolojik boyutlarının olduğunun farkındayım. Fakat çağımızın belki de en önemli konusu olan demokrasi, insan hakları, kadına saygı, çocuğa sevgi gibi hasletlerin bir çözüm bulması gerektiğini düşünüyorum. Bu kapıyı aralayarak, kendimce bir bakış açısı ortaya koyabilirsem, bu beni ziyadesiyle memnun edecektir.

En son 2020’de yayımlanan Her Kadın, her çocuk İlerleme Raporu’ndan bu yana gıda güvensizliği, açlık, çocuk yaşta evlilikler, yakın partner şiddetinden kaynaklanan riskler ve ergenlerde görülen depresyon ve kaygı düzeyi artmış durumda. Aslında kadına ve çocuğa saygı kavramlarının içini doldurmamız gerekiyor. İnandığımız din, kadını ve çocukları bir emanet olarak görmekte ve korunmasını tavsiye etmektedir. Peki, nedir kadına ve çocuğa saygı? Ruh iklimi kirlenmemiş, kalbinde sevgi ve merhamet taşıyan her insan. kadın onurundan ve çocuklara sevgi ile yaklaşmanın kacınılmazlıgından bahseder ama bizim toplumumuzda teori ile pratik hiçbir zaman birlikte yürümez.

Ailede başlayan saygı ve sevgi, sokakta insanlar arasında yaylılarak tıpkı bir kar yumağı gibi büyür. Okul hayatı ve eğitim sistemi ise bireyi olgunlaştırır. Dini inanç ise bu zemini daha da güçlendirir. Eğer saygı varsa beraberinde sevgi de gelir. Aslında bu saygı ve sevgi kavramlarının karşılığını, Merkezi Kahramanmaraş olan depremlerde görmüş olduk. Saygının egemen olduğu toplumlar arasında, yardımlaşma, acıları iyi ve kötü günleri paylaşmayı, yaraları sarmayı, sıkıntıları gidermeyi sevgi çerçevesinde olgunlaştırdığımızı görürüz. Deprem bölgesinde 85 milyonun tek yürek olduğunu hep birlikte gördük. Mutluluğun, huzurun, güzel münasebetlerin, başarının, takdir görmenin, velhasıl hayatın temel unsurlarından en önemlisi insanların birbirine saygılı davranması ile elde edilebilecek olgulardır. En güzel ahlak ve insanlık onurunun yolu, birbirimizi saymak ve sevmekten geçiyor. Sevmeyi ve saymayı karakterimizin en önemli ilkesi kılmamız gerekiyor. Unutmayalım ki sevgi ve saygı gösterenler, karşısındakinden saygı görürler. Sözü daha fazla uzatmadan, Mevlana'nın güzel bir sözüyle noktalayayım. "Sevgi olmadan saygı, saygı olmadan da sadakat olmaz. 3 katlı bina gibidir sadakat; çökerse hepsi yıkılır."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Abdullah Şanlıdağ Arşivi