Reçete Acı diye

Her şey güllük gülistanlıkken, sağlık ve sıhhat yerindeyken, huzur ve güven ortamı hâkimken, mutlu, hatta musmutlu bir durumda ‘Acı Reçete’ye burun kıvırmak çok kolay. Belki doğrudur, acı reçete hep bize sunuluyor. Hasta olan biziz ama hasta eden biz değiliz. Yine de hasta edenlere tatlı, hasta edilenlere acı reçete sunulmaya devam ediyor. Dün de böyleydi, bugün de böyle, yarın da böyle olacak. Ama sorun, hasta edenlerin kullandığı reçete değil, bizim ortadaki durumumuz ve bundan çıkış yolumuzdur.

Bu yaşıma kadar tatlı bir reçete görmedim. Ufacık soğuk algınlığında, iki öksürük, bir hapşırıkta doktorun yazıp, eczaneden aldığımız şurupları ne kadar tatlandırırlarsa tatlandırsınlar, acıydı, halen de acı. Bu gidişle de acı olmaya devam edecek.

Hastalık varsa, doktora gitmek, muayene olmak ve sonrasında tedavi sürecine sabır ve tahammül etmek gerekir. Bu süreçte doktor bir de reçete yazacak, çeşitli ilaçlar kullanmak zorunda kalacağız. Reçete varsa, ‘Tatlı bir reçete’ olması pek mümkün değil. Bazı ilaçlar çocuklara tatsız gelmesin diye tatlandırıcı katarlar; belki bal eklemişlerdir, belki şeker, belki başka bir meyve ama sonuçta ilacın acısı, genzi yakar.

Reçete varsa, sıhhat yerinde değil demektir.

Reçete varsa, ortada bir sorun var demektir.

Sorun varsa, gözünüzü kapattığınızda sorunun şıp diye kaybolmayacağını bilmek gerekir.

Sorun varsa, çare de vardır ama çare, daha çok sorun, daha çok hastalık, daha çok illet, daha çok maraz, daha çok virüs, daha çok mikrop değildir.

Duruma bu şekilde baktığınızda, tedavi olma niyetiniz olduğu ortaya çıkar.

Demek ki sorunu kabullendiniz, çare aramaya da koyuldunuz.

Ama çare, mevcudu daha kötüye götürmemeli, onu da bilecek akıl ve olgunluğa sahipsiniz.

O zaman siz, “hastalığa cevap veren” bir hastasınız veya hastalık ortamında bulunansınız.

Size “iyi hasta” derler…

Merak etmeyin, her hastalık bir gün şifayla sonuçlanır.

Her gecenin bir sonu, her karanlığın bir aydınlığı vardır.

Sabır, sebat, tevekkül eksik olmamalı, acı da olsa reçetede yazılanlara riayet edilmeli.

Bu ilaç acı, bu ilaç ekşi, bu ilaç tatsız, bu ilaç tuzsuz diye diye reçetedeki tüm ilaçları bir kenara atmamak gerek.

Ama tedavi boyunca “hastalık olduğunu” kabullenmen, hastalığa uygun davranmak gerek. Gizlemeyle, sumen altı etmeyle, ele güne rezil olmama adına saklamayla tedavi olunmaz, hastalıktan şifaya geçişi de görmeye ömür yetmez.Bütün bunları kabullendiysek, tedaviye cevap verme şansımız da var demektir.

***

Allah korusun, tersi de olabiliriz.

Hasta olduğumuzun farkına vardığımız andan itibaren feryat figan ederiz. Bir anda hasta olduğumuzu değil, doktor olduğumuzu sanarak sağa sola koşturur, çalıdan, çırpıdan şifa arar. Üstelik bağırırken de kendinizin hasta değil, usta olduğunuzu söylersiniz. Herkesi tedavi edeceğinizi haykırır, her an, her dakika aynı lafları bir biri ardına dizersiniz.

Sürekli soruna çare olacak birilerini ararsınız. Doktor varken, baytara gidersiniz. Hatta yetmez, kan emici vampirlerin kanınızı emmesi için ikili, üçlü, beşli, altılı ilişkiler kurar, her ilişkide yeni bir hastalık kaparak sürünüp gider, feryat edip durursunuz.

Sadece hastalık değil, kin, nefret de sizi boğar durur. Keskin sirkenin küpüne zarar verdiğini unutur, “Ben doktor olacağım, be doktor olacağım” diye sahte diploma verenlerle ahlaksız ilişkiler bile kurarsınız.

O olmayınca başka ülkelerden başka kan emicilerle anlaşırsınız. O olmayınca bütün bir ülkeyi “katlederek” sorunu çözmek için eli silahlı olanlara yanaşmalık yaparsınız. Artık sizin hastalığınızın çaresi bulunmaz. Sadece sizin değil, size inananların da çare bulması imkânsızlaşacağı gibi, gözü dönüşlüğünüzle, bütün bir halkı da acı reçeteden, zehirli reçeteye yönlendirmek için elinizden geleni yaparsınız.

Aslında hastalığın kaynağı sizsiniz, farkında bile değilsiniz.

Habis bir ur gibisiniz, mikropsunuz, aşağılık bir mahlûksunuz ama bunu yüzünüze söyleyene tahammül edemiyor, ağzınızdaki salyalarla sağa sola saldırmaya devam ediyorsunuz.

Evet, ortada bir hastalık var ama her hastalık gibi bunun da çaresi var; daha önce geçirdiğimiz hastalıklar gibi.

Her şey yeniden güllük gülistanlık olsun istiyorsak, sağlık ve sıhhat yerine gelsin diye niyetleniyorsak, huzur ve güven ortamı tekrar hâkim olsun diye bir derdimiz varsa, mutlu, hatta musmutlu durumumuza geri dönmeye niyetliysek o zaman kucağımıza düşen hastalığı kabullenip, sunulan ‘Acı Reçete’yi kullanmamız gerekiyor.

Yoksa, daha önce yaptıkları zulümleri, zalimlikleri yeniden yapmak için sırada bekleyen bir değil, iki değil, üç değil, dört değil, beş değil, altı çete var ve bu altı çetenin yularını elinde tutan daha aşağılık, daha zalim çeteler var.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi