M.Halit AYHAN
Adaletli olmak!
İslam, insanın hem kendi nefsiyle hem de toplumla olan ilişkisini düzenleyen bir rahmet dinidir. Bu dinin merkezinde ise adalet vardır. Çünkü adalet, Allah Teâlâ’nın isimlerinden biridir: “el-Adl” — Adaletin ta kendisi olan, her işi yerli yerinde yapan Allah. Birmü ‘minin hayatı, işte bu ismin tecellisine ayna olmalıdır.
Zira adalet, sadece mahkeme salonlarında tecelli eden bir kavram değil, insanın kalbinden başlayıp hayatın her alanına yayılan bir ölçüdür. Yüce Rabbimiz, NahlSuresi 90. ayette şöyle buyurur: “Allah Teâlâ, adaleti, ihsanı ve akrabaya yardım etmeyi emreder; çirkin işleri, fenalığı ve azgınlığı yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”
Bu ayet, İslam toplumunun temelini oluşturur. Çünkü adalet olmadan ne ihsan kalır ne merhamet. Adalet, insana doğru ile yanlışı, hak ile batılı ayırmayı öğretir. Bir toplumda adalet varsa, o toplumda güven vardır. Güvenin olduğu yerde huzur vardır.
Ancak adalet zedelendiğinde, toplumun kökleri de sarsılır.
Resulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem), adaletin sadece bir ilke değil, yaşanması gereken bir hayat biçimi olduğunu ümmetine öğretmiştir. Bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Adaletle hükmedenler, kıyamet gününde Rahman’ın sağında nurdan minberler üzerinde olacaklardır.”(Ahmed b. Hanbel, II, 160)
Bu müjde, sadece yöneticilere değil, her bireye bir sorumluluk yükler. Çünkü adalet, yalnızca hüküm verirken değil; alışverişte, şahitlikte, mirasta, hatta kalpte bile gözetilmesi gereken çok önemli bir ilkedir. Efendimiz bir başka hadisinde şöyle uyarır: “Kıyamet gününde Allah’a en sevgili olan kimse adaletli idarecidir; en buğzedilen ise zalim olandır.”(Tirmizî, Ahkâm, 4/1329)
Kur’ân-ı Kerîm, adaletin mü’min kimliğinin bir parçası olduğunu bildirir. Nisa Suresi 135. ayet bu konuda ölçüyü net biçimde koyar: “Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde bile olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun.”
Burada Allah Teâlâ, mümine duygularını değil, hakkı esas almasını emrediyor.
Zengin ya da fakir, dost ya da düşman fark etmez, mümin her durumda adaletli davranmakla yükümlüdür. Çünkü adalet, Allah’a olan teslimiyetin bir göstergesidir.
Kin ve nefretle adaletten sapmak, aslında nefsin yanlışa götürmesine izin vermektir.
Adaletin olmadığı yerde zulüm vardır. Zulüm ise karanlıktır. Rasûlullah (s.a.v) buyurur:“Zulüm, kıyamet günü zulmetlerdir.”(Buhârî, Mezâlim 9)Zulüm sadece başkasının hakkını almak değildir; susarak, görmezden gelerek veya haksızlığa sessiz kalmak da zulümdür.Cenâb-ı Hak bu konuda şöyle buyurur: “Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.”
(Bakara, 270)
Geç gelen adalet dahi bir nevi zulümdür. Çünkü gecikmiş hak, eksik hakkın başka bir adıdır. Toplumun dirliği, adaletin hızına ve hakkın vaktinde yerine getirilmesine bağlıdır. İnsan dünyada adaleti unuttuğunda, ahirette onunla yüzleşir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurur: “Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, malı veya şerefiyle ilgili bir hak varsa, altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden önce helalleşsin.”(Buhârî, Mezâlim 10)
O gün artık savunma yoktur. Sadece ameller konuşur. Zulmeden kimse, haksızlık ettiği kişinin hakkını kendi sevaplarından ödeyecektir. Eğer sevabı kalmamışsa, mazlumun günahı ona yüklenecektir. İşte o yüzden, mümin için adalet bir seçenek değil, müminin varlık sebebidir.
Mazlumun duası, arşın gölgesine ulaşır. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Mazlumun bedduasından sakının; çünkü onun duası ile Allah arasında bir perde yoktur.”(Buhârî, Zekât 41; Müslim, İman 29)
Hiçbir güç, mazlumun gözyaşına perde olamaz. Bu sebeple adalet, sadece bireysel bir erdem değil; toplumsal bir emanet, ilahi bir sınavdır. Bir toplumda adalet ölürse, vicdan da ölür; vicdanın öldüğü yerde huzur yeşermez. Haklının yanında durmak, adaletin tarafında durmaktır. Ve unutulmamalıdır ki, adalet güçlünün değil, hakkın yanında olmalıdır.
Bir toplumda adalet yaşarsa, huzur da yaşar. Zira adalet, insanların kalbinde güven duygusunu inşa eder. Adaletli bireyler, adaletli aileler; adaletli aileler, adaletli toplumlar doğurur. Bu zincir, insanlığın kurtuluş yoludur. Şüphesiz Allah, adaletli olanları sever.”
(El-Mâide, 42)
Rabbimiz bizleri, adaletle hükmeden, doğruluktan ayrılmayan, güçlünün değil, haklının yanında duran kullarından eylesin. Rabbim bizleri adalet çizgisinden ayırmasın. ÂMİN.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.