Herkes ölsün, koltuk sağlam kalsın!

 

Bütün dünyanın gözü İsrail’in katlettiği minik bedenlerin yürek burkan görüntülerinde. İnsanlığını kaybetmemiş herkes, Gazze’de yaşananlara kayıtlı. Orada bir insanlık dramı yaşandığını biliyor ve bunun sonlandırılması için de en azından dua ediyor.

64 yıldır hiç bitmeyen bir savaş var İsrail’le Filistin arasında.

Kimin başlattığı hep sorgulansa da, İsrail’in o topraklarda işgalci olduğunu da herkes biliyor.

İşgal ettiği topraklarda hükümranlık kurmanın adaleti olmaz.

Filistin’in savaş için tahrik ettiği iddiaları, bu nedenle havada kalıyor.

Filistinli, kaybettiği topraklardan vazgeçmeye niyetli değil.

Üstelik de sıkıştırıldığı daracık bölgede yaşama mücadelesi veriyor, ambargoya rağmen hayatta kalmaya çabalıyorlar.

Hal böyle olunca da gerilen sinirlerin her patlamasında, beraberinde acılar da patlıyor, kurşunlar sıkılıyor, bombalar düşüyor, sıkılan yumruklardaki taşlarla kendilerini müdafaa etmeye çalışıyorlar.

Elbette asıl suçlu İsrail…

Hem işgal ettiği topraklarda hak iddia etmesi, hem bu tür saldırılarla koltuğunu sağlamlaştırmaya çalışması nedeniyle.

Ama tek koltuğunu sağlama almak isteyen İsrail mi?

***

Peki Filistin’in hiç mi suçu yok?

Bu soru, bugünlerde sorulmayacak bir soru, elbet biliyorum.

Minicik bedenlere kurşun yağarken, Filistin’in suçunu sorgulamak, İsrail’in ekmeğine yağ sürmek olarak algılanabilir.

Olaya bu pencereden değil, “makam” penceresinden bakmak gerekiyor.

64 yıldır süren savaşlarda Filistin’de hep bir görünen “lider” oldu, bir de halkın yanında olan lider.

İsrail’le ilişkileri sürdüren lider, İsrail’in tanıdığı liderdi.

Filistinlilerse, İsrail’in tanıdığını değil, tanımadığını lider olarak biliyor, onun etrafında kenetleniyordu.

Halk istemese de, bütün resmi görüşmeler, İsrail’in tanıdığı liderle yapılıyor, dünya onla konuşuyor, diğerini “terörist” olarak görüyordu. Tıpkı İsrail’in gördüğü gibi.

Bir avuç Filistin, kendini temsil edecek lider seçmiyor, seçileni ise desteklemiyordu.

Hamas ve El Fetih arasındaki uyuşmazlık, görüşmelerin kilitlenmesine, birinin yaptığını birinin bozmasına neden oluyordu.

Yaser Arafat sağken de böyleydi, o öldükten sonra da bu ikilik devam etti.

Savaşın gölgesinde koltuk mücadelesi gütmek pek akıllıca değilse de örnekleri çok.

Bizim ülkemizde bile var.

Suriye’yle savaşın eşiğindeyken “Suriye’den yana tavır alan” muhalefetin olması, Filistin’de yaşanan ikilemi çözmeye yetmiyor. Bizdekini çözememişken, oradakini çözmeye kalkışmak mümkün görünmüyor.

Ama insanlar ölüyor…

Birileri güç savaşını kazanacak diye, hiç günahı olamayan minicik bedenler toprağa düşüyor, hem de delik deşik.

İsrail, her seçim döneminde, halkın oyunu almanın yolunu, Filistin’de kan dökmek olarak görüyor.

Her seferinde “bizi tahrik ettiler” diye eldeki delilleri kullanıyor.

İsrail kamuoyunda savaş karşıtları bile, “nefsi müdafaa” olduğuna ikna oluyor.

Ama unuttukları, işgalci olduklarıdır.

Bir arada yaşama, barış ve kardeşliğin söz konusu olmadığı bir toprak parçası orası.

Aralarında kan bağı da yok, kardeşlik de, akrabalık da…

Ne aynı millettenler, ne aynı dindenler, ne aynı dili konuşuyor, ne aynı değer yargıları var.

Filistinli, kendi toprağını “dalavereyle” kaptırmış olmanın acısını yaşarken, bir de her iki taraftaki iktidar mücadelesinin kurbanı oluyor.

Her ne oluyorsa oluyor, orada suçu olmayan insanlar ölüyor.

Böylesine acıların yaşandığı, ateşin düştüğü, ölümlerin kol gezdiği, yoklukların insanları kırıp geçirdiği bir zamanda Filistin’de koltuk mücadelesinde bulunan her kim olursa olsun, akan kanların sorumluluğu sırtındadır.

İsrail’den insanlık beklemediğimiz için, onların seçim yatırımının kanla olmasını anlayabiliyoruz.

Batının kendi şımarttığı İsrail’e destek vermesini de, batıda kandan beslenen Yahudilerin gücüne yoruyoruz.

Hasılı, İsrail’i destekleyenlerin kanının bozuk, sütünün bozuk ve insanlıktan nasiplenmeyenler olduğunun farkındayız.

Peki, Filistin’de, Hamas ve El Fetih’in koltuk mücadelesini nasıl açıklayacağız?

Eğer bunun bir izahı varsa ve o minicik yavruların ölmesine değiyorsa, önce bunu anlatın, sonra isterseniz o koltuğa ikiniz birden oturun, yüzünüz kızarmazsa elbet.

Yoksa da yekvücut olun, makamlardan daha önce, Filistinlilerin kılına zarar gelmemesinin esas görev olduğunu anlayın, anlatın…

Twitimden seçmeler

Biz hep inanmadığımız cümleleri kurduk, güvensizlik ortamı ondandır. Dilimizden dökülenler, kalbimizin onayından geçmeli.

www.twitter.com/naifkarabatak

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi