Bu Paralel, Başka Paralel!

Paralel yapı deyince ilk aklımıza gelen ‘cemaat’ oluyor ve dolayısıyla da ‘Fetullah Gülen’ ismi öne çıkıyor ama sadece bu mu?

17 Aralık’tan bu yana gündemimize giren ama aslında her zaman var olan ‘paralel’ yapı, sanki Fetullah Gülen cemaatine has bir durummuş gibi algılanması, asıl ‘paralel’ yapıların gizlenmesine neden oluyor.

Paralel Yapı, yetkisi olmadığı halde herhangi bir yönetime, karara ortak olma, hatta asıl yetkiliyi diskalifiye ederek tek başına yönetmeye şekline diyoruz.

Yetki sahibi, yetkiyi kullanmadığında, başarısız olur.

Ama bir yetki sahibinin yetkisi başkaları tarafından kullanıldığında, yetkili, yetkisiz kalır.

Yasal olarak da kendi yetkisini bir başkası kullandığı halde, yasa önünde yapılan iş ve işlemlerden sorumlu olur.

Bu bazen iyi olur, bazen kötü.

Her iki şekilde de, yetkisiz yetkilinin icraatı yasadışıdır.

Peki, bu durum sadece Fetullah Gülen cemaatinde mi var?

Doğrusu buna ‘evet’ demek, ülkenin tarihini bilmemek demektir.

Adının paralel olmasına bakmayın, aslında bu, ‘vesayet’ denen müdahale yöntemidir.

Derin veya derin olmayan yapıların bugüne kadar ülke yönetiminde “gizli yetkili” olarak söz sahibi olması, paralel yönetim anlayışının ülkenin geninde var olduğunu gösteriyor.

Kırmızıçizgilerle belirlenen sınırların ötesinde de “koltukları sallantıya” girdiği her dönemde veya ekonomik olarak sıkıntıya düştükleri her dönemde yönetime el koyma, bu zihniyetin bir üründür.

Ama aslında ben bugün bütün bunlara değinmeyeceğim…

Bu paralel, başka paralel diyerek, göz ardı edilen ama kangren hale gelen bir yapılanmadan bahsedeceğim.

Bu, hükümet içinde veya AK Parti içinde değil, bütün siyasi partilerde, bütün kurumlarda var olan yapılanmadır.

Paralel yapı, eğer yetkili olanın yetkisini elinden almak veya paylaşmaksa o zaman olaya bu açıdan ve kendi çevremizde bakmakta fayda var.

Siyasi partilerde bir aday adayının veya adayın nasıl belirleneceği belliyken “kağıtta yazmayan kurallar” devreye giriyor ve orada “gücü elinde bulunduran”ın sözü geçiyorsa o partide paralel yapılanma iliklerine kadar işlemiş demektir.

Bir kurumda, hak ettiği göreve gelemeyen birisi, bunun gerekçesi olarak, “liyakatinin değil, aşamadığı kişilerin” engeliyle karşılaşıyorsa orada paralel bir kumpas söz konusudur.

Bu bazen siyasilerdir, bazen ilin yöneticileridir, bazen sendikalardır, bazen başka STK’lardır, bazen “hatırı sayılır, kendisi sayılmaz(!)” kişilerin baskılarıdır ama illa da paralel bir yapılanma söz konusudur.

Bazen de elbette cemaattir.

Ama illa Fetullah Gülen cemaati değildir, başka cemaatler, gruplar veya aşiretlerdir…

Önemli olan o bölgede ve o kurumda kimin veya kimlerin sözünün para ettiğidir…

Sözü para edenler, paralel yapılanmadır.

Sözü para etmeyenlerse paralel yapılanmanın mağdurlarıdır.

Hak ettiğini alamaz bunlar…

Hak ettiği yere gelemez…

Daha iyisini yaptığı halde bir işe talip olamaz…

İhale alamaz, göreve gelemez, tayin olamaz, atanamaz..

Her halükarda mağduriyeti yasal değil, baskıyladır…

Bu baskı da, yönetimde söz sahibi olan tarafından değil, söz sahibi olana baskı yapanlar tarafından gelir.

Bu durumu, herkes yaşadığı yerden bilir.

Köyünde, kasabasında, ilçesinde, ilinde…

Belki ‘hamili kart yakinimdir’ türü kasaba siyasetçisinin sahiplenmeleri kalmadı, şimdi pazarlıkla, bölüşmeyle, üleşmeyle yapılanlar da var, ‘benim/bizim dediğimiz olacak’ dayatmasında bulunanlar da…

Paralel yapıya karşı çıkmak, bütün paralel yapılara karşı çıkmakla olur.

Senin paralelin iyi benim paralelim kötü diye bir anlayış kabul edilemez.

Yasal olarak göreve gelen yetkili, yasadan aldığı yetkisini tam anlamıyla kullanmak zorundadır.

Yöneticinin iradesi, onun idarecilik anlayışı, kurumun hassasiyeti ve muhatap olduklarının şartlarıyla sınırlıdır.

Bunun üzerine gelen her şey baskıdır, dayatmadır, paralel yapılanmanın adı konmamış halidir.

Ülkemizde asıl kangren olan ve iliklerimize kadar sinen paralel yapılanma, işte bu yapılanmadır.

Bu yapılanmadan kurtulmadığımız zaman, vesayetçi anlayışla mücadelemiz de hep sanal kalır.

Çünkü kendi inanmadığımız, hayatımıza tatbik etmediğimiz, özümsemediğimiz bir konuda mücadele etmek, samimiyetsiz bir mücadele demektir.

Bugün yapılan aslında budur.

Sadece AK Parti veya Fetullah Gülen cemaatinde değil, yerine göre, her partide, her yerde ve her kurumda aktif olan ve artık ‘İllallah’ dedirten bir kirli yapılanmadır, kirli anlayıştır, çıkar ilişkisidir.

Paralel yapıyla mücadele etmek, bütün paralel yapılarla mücadele etmeyi engellemez.

Eğer böyle düşünen varsa bir yeri veya kurumu “parselleyen” bir anlayış vardır, bir paralel yapılanma söz konusudur.

 

Tweetimden seçmeler

Kadının iş ve siyaset hayatında yer alması gerektiğine sıcak bakmayan hiçbir erkeğin, siyasette ve bürokraside etkin görev almaması gerekir.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi