Bakanlar Suçluysa Çıksın Ortaya!

17 Aralık Operasyonu, dün iki önemli gelişmeyle gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Ancak dün bu konuda iki önemli gelişmeyi birden yaşadık. Belki de bu iki gelişme, sonucu itibariyle 17 Aralık’a bakışı çok değiştirecek.

İlki, 17 Aralık soruşturması kapsamında hazırlanan ek iddianame mahkeme tarafından kabul edilmesiydi. Fatih Belediyesi'ne yönelik hazırlanan iddianame daha önce mahkeme tarafından, eksiklerin giderilmesi için savcılığa iade edilmişti.

İkincisi ise AK Parti milletvekillerinin, dört eski bakanla ilgili daha önce verilen Soruşturma Önergesini yenileyerek TBMM Başkanlığı’na sunmasıydı.

Benzer bir önerge ise CHP tarafından 4 defa verilmişti.

CHP’nin 4, AK Partinin tek önergesinin haftaya TBMM’de görüşülmesi bekleniyor.

Muhtemelen, bakanlar hakkındaki iddiaları araştırmak üzere bir komisyon kurulacak ve bu komisyon, sadece iktidara mensup vekillerden değil, muhalefetten de temsilci bulundurulacak.

Ve o zaman, iddialar tamamen mi, kısmen mi gerçek veya yalan ortaya çıkacak.

Hukuk devletinde, hiçbir şeyin gizli kalmaması ve hiçbir suçunda cezasız kalmaması çok önemli.

Ancak, iddiaları siyaseti dizayn etmeye dönük bir şekilde ortaya atmak, en azından “kötü niyet” taşıma anlamına gelir.

17 Aralık’ta yapılan operasyon veya sonrasında olabilecek diğer operasyonlarda mutlaka iddiaların gerçek olanı da, tamamen uydurma olanı da vardır.

Bu iddialar, mutlaka aydınlatılmalı.

Suçlanan insanlar masumsa ortaya çıkmalı ve aklanmalılar.

Ama eğer suçlularsa da mutlaka cezasını yasal şekilde çekmelidir.

Aslında buraya kadar olanında bir sorun yok.

Bugüne kadar bütün yolsuzluk iddiaları veya diğer suçlamalar için nasıl bir yol izlendiyse, bunda da aynısının izlenmesini beklemek, herkesin en doğal hakkı olmalıdır.

Ancak, süreç bu şekilde işlemedi.

Türkiye’nin birçok kurumunda olan veya olması muhtemel yolsuzlukların görülmediği, seçim üzeri hükümeti zora sokacak ve AK Partiyi sandıkta cezalandıracak formüle endeksli bir operasyon yapıldığı şimdi daha net anlaşılıyor.

Hiç kimsenin masum olduğunu peşinen söyleyemeyeceğimiz gibi, hiç kimsenin de peşinen suçlu olduğunu söylemeye kimsenin hakkı olmamalı.

Ve suç, kişisel ise eğer, bunu bütün bir camiaya veya bütün bir hükümete yıkarak, seçimden istediği sonucu çıkarma gayreti, işin ruhuna ters geliyor.

Yoksa hiç kimse “bu ülkede asla yolsuzluk yapılmıyor” diyemez.

Özellikle iktidar veya muhalefete mensup belediyelerde ayyuka çıkan yolsuzlukların bugüne kadar görülmemiş olması, onların 17 Aralık kapsamında olmaması nedeniyle aklanmasını getirmez.

Aksi de doğru; sadece 17 Aralık’ta yolsuzluk yok, diğerlerinde var demek de mümkün değil.

Bütün bunlar için yasal olarak izlenecek yol belliyken, başbakanın evini basma girişimi, bakanların çocuklarını kanunsuz şekilde gözaltına alma çabaları, ortada bilgi ve belge yokken “sonra uydurma” çabaları, ortada iyi niyetin olmadığını gösterir.

Dün AK Parti milletvekilleri, 4 bakan ve çocuklarıyla ilgili iddiaların araştırılması için komisyon kurulması teklifinde bulundu.

TBMM’de bu öneri kabul edilirse ki, muhtemelen edilecek, işte o zaman 17 Aralık’ta neler olduğunu daha net öğrenebileceğiz.

Belki bu, cumhurbaşkanlığı sürecinde yaşanacakların önünü kesme adına da güzel bir hamle olabilir diye düşünmek istiyorum.

Türkiye’de “sanalgündem”, hep asıl tartışmamız gerekenleri bir kenara atmamıza neden oluyor.

Seçim zamanı, “oyumuzu nasıl kullanalım” diye düşünürken, partilere, programlara, özgürlük anlayışlarına, hak kavramına bakışlarına, partilerin ve mensuplarının insani ilişkilerine bakarak oy kullanmak varken, biz, kamplara ayrılarak oy kullanıyoruz.

Hatta öyle hale geliyor ki, yapılan bir yolsuzluk operasyonunu savunmak, “muhalif” olmak için yeter sayılıyor.

Bunun bir kumpas olduğunu söylemekse iktidar yanlısı olmak için yeterli görülüyor.

Bütün tartışmalara, “siyaseten” bakıyoruz, siyaset gözlüğünü bir kanara bırakmamıza müsaade edilmiyor.

Ve bu, sağlıklı bir tartışmayı engellediği gibi, sonucun gerçekten ne olduğunu öğrenmemize de engel oluyor.

Umarım, bundan sonraki olaylara “siyaset gözlüğüyle” değil, ortada bulunan duruma göre ve arka planını irdeleyerek daha sağlıklı tartışmayı öğreniriz.

Zor ya, belli mi olur?

Tweetimden seçmeler

THY'nin reklam filmi müthiş olmuş. Aslında artan beklentiler açısından da dikkate değer.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi