Alo paralel, çık aradan!

Tam 7 bin kişilik bir liste. Çoğunun bir biriyle alakası yok ama çoğunun “kendince önemli” bir konumu var.

Şimdilik ortaya çıkan yedi bin kişi kimle ne konuştu, kimle ne gibi bir ilişki kurdu, kimlerle alışveriş etti, kim, kime misafirliğe gitti, kimin arası bozuk, kim kimle muhabbet ediyor?

Bütün bunlar bir merak konusu olmaktan çok öte bir şey.

Kahve köşelerinde, mahallelerde, sokaklarda, kapı önlerinde, dost sohbetlerinde, gizli gizli buluşmalarda yapılan dedikodulardan da çok öte bir şey.

Telefon dinleme, en azından ahlaki yozlaşmanın belirtisidir.

Bunu devlet de dinlese, devlet adına birileri de dinlese, herhangi bir örgüt veya yapılanma da yapsa fark etmez.

Telefon dinleyen, ahlaklı olamaz, bu o kadar net ve açıktır.

Kapı dinlemek gibidir bu…

Yatak odası gözetlemek gibidir…

İnsanın özeline inmektir…

Kaygılarını, korkularını, sevdalarını, kızgınlıklarını, gizlediklerini ortaya dökmektir.

***

Paralel yapının son marifeti, bir biriyle ilişkisi olmayan tam yedi bin kişinin telefonlarını dinlemek oldu.

Bu sayı şimdilik yedi bin, daha korkunç boyutlarda olduğu da tahmin ediliyor.

Bu iddianın gerçek olmamasını o kadar çok isterim ki, anlatamam.

Çünkü insanların en temel haklarındandır özgür bir iletişim.

Telefon dinleme, e-posta kontrolü, sosyal ağların didik didik edilmesi, sadece “hayat kurtarma” veya ülke güvenliği söz konusu olduğu zamanlarda yapılır.

Bir suç odağı veya bir katliamı önlemek adına, belki çok önemli bir operasyon öncesi ama mutlaka mahkeme kararıyla, keyfi değil…

Dün basına düşen 7 bin kişilik listenin çoğunluğu ise ilginçtir ki, mahkeme kararıyla dinlenmiş.

Ama haklarında bir dava söz konusu değil.

Keyfi dinlemeye mahkeme kılıfı ayarlanmış. Bunu da “Selam” diye hayali bir örgütün varlığına gerekçe göstermişler.

Dinleme kararı verenler mutlaka yargı önüne çıkarılması gerekir.

***

Listeye göz atınca dikkat çeken noktalar var.

Siyasiler, işadamları, ismi kamuoyunun gündeminde olan basın ve yayın dünyasından isimler…

Ama daha ilginci adı pek duyulmamış olanlar.

Ülke gündeminde “dikkate değer” bir yansıması olmayacaklar…

Ve asıl korkunç olanı bu…

Dün, bu konuyu gündeme getiren olmadı.

Herhangi bir ilde, herhangi bir kurumda veya kuruluşta görev yapan veya kendi çapında bir şeyler yapma telaşında olan insanların dinlenilmesiyle ne amaçlanıyor?

İlk akla gelen “yerelde gücü elinde bulundurma” ve her şeyden haberdar olmadır.

Bu çok tehlikeli, çok ahlaksızca ve asla kabul edilmeyecek bir girişimdir.

Sadece Türkiye siyasetinde veya bürokrasisinde söz sahibi olma hırsıyla dolmayacak, Adana’da, Adıyaman’da, Trabzon’da, Bitlis’te ve 81 ilde, binlerce yerleşim yerinde, “işine gelen” kişileri dinleyerek, atacağın adımı ona göre belirleyeceksin.

Ve belki de en kötüsü, bunu tehdit ve şantaj aracı olarak kullanacaksın.

Siyasi partileri dinleyeceksin…

Milletvekillerini kontrol altına alacaksın…

Gazetecileri, yazarları, medya dünyasının önemli isimlerini anbean takip edeceksin…

Hatta yetmeyecek, Mazlumder gibi “hak savunucusu” bir kuruluşu bile dinlemeye alacaksın.

İnsanların eşleriyle ne konuştuğunu, dostlarıyla nasıl bir ilişki içerisinde olduğunu bileceksin.

İhaleleri takip edeceksin, projelerden haberdar olacaksın, engelleyeceğini engelleyecek, alacağını almak için girişimde bulunacaksın.

AK Parti kurulduğu günden bu yana sana gösterilen “müsamahayı” bu şekilde suiistimal etmekle kalmayacak, koz olarak da elinde bulunduracak, günü geldiğinde sırtından hançerleyeceksin.

İş sadece AK Partiyle sınırlı kalmayacak, milletin geleceğiyle oynayacak, İsrail’e peşkeş çekeceksin…

Bu nasıl bir yapılanma, doğrusu çözemiyorum.

Telefon dinlemeyle, insanları kontrol altına almayla, tehdit ve şantaj donelerini biriktirmeyle ve günü gelince bunu kullanmayla kime, nasıl, neden hizmet ediliyor?

Telefon dinlemeleri, Gezi olaylarını ve 17 Aralık operasyonunun nasıl bir kumpas olduğunu daha net ortaya koyuyor.

Bu kirli bir ağdır…

Kirli bir yapılanmadır…

Ve asla ama asla dinle, imanla, inançla bir alakası yoktur.

Bu bir hıyanetin ve ahlaki çöküşün bir eseridir…

 

NOT: Bu arada yedi bin kişilik liste içinde olmadığımı öğrendim ama eğer telefonumu dinleyen herhangi bir yapılanma, kurum, kuruluş hiç fark etmez, hepinizin Allah belasını versin. Kızmayın canım, beddua değil, mülaane!

Tweetimden Seçmeler

Paralel yapı tam yedi bin kişiyi dinlemiş, bir beni dinlememiş. Dinleseydi, hanımla görüşmemizde en çok duyacağı “Akşama ne lazım” olurdu :):)

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi