Mehmet TAŞ
SIR VADİSİNE SIRRA VAKIF OLMAK!..
Zaman zaman Gazeteci Akif Aslan kardeşime takılırım. “Aslanım sizin Dedeleriniz başka bir yer bulamamış mı?” diye.
Bunu Akif’e söylerim ama “Benim aile kökenimin yaşadığı yerlerde oradan aşağı kalmaz hani!”
24 Mart 2010 Çarşamba günü hava açık ve çok güzel. Serdar Erdoğanyılmaz arayarak Sır taraflarına gidelim dedi.
Peki dedik yola düştük.
Yol arkadaşlarımı neredeyse 30 yıldır tanıyorum. Köy Hizmetleri eski İl Müdürlerinden Fahrettin Doğuç ile Köy yollarının daha açıkçası Köy Hizmetleri Teşkilatının isimsiz Kahramanlarından Atilla Bilginer olmak üzere Kahramanmaraş’tan yeşilin bütün renklerine tanık olduğumuz cennetten bir farkı olmayan zaman zaman saklı cennet dediğim Sır vadisine doğru yola çıktık.
Ora senin, bura benim sohbet ede ede Sır baraj göl alanına vardık. Havada ıslık çalarak geçen uçakların gök yüzünde bıraktığı o izler, kuş sesi, ağaçların gözlerini güneşle birlikte açmaya çalışması.
Serçeler, serçeler… minik serçeler!...
Belki Kış’ı çetindir.
Belki kara kış aman vermez, yollar geçit vermez.
Ama yazına bir doyum olmaz buraların.
Elimde fotoğraf makinem, iki de bir dur hele abi, şu manzarayı çekeyim diye diye gittik Çokran köprüsüne.
Yıllar önceydi. Köy hizmetleri İl müdürlerinden Remzi Aslan ve Fahrettin Doğuç ile buralara birkaç defa gelmiştim.
Hem Sır barajı tarafından hem de kalekaya tarafından buralara gelerek vatandaşların dertlerini dile getirmiş, yaralarına merhem olmaya çalışmıştık.
Geçen yıl Serdar Erdoğanyılmaz’ın kontrollüğünde buraya bir köprü yapılmıştı. Su seviyesi yükseldiği için köprü sular altında kalmış.
Vadiden gelen taşkın Baraj ile buluşarak zemini en az 5 metre yukarıya taşımış. O eski köprünün üzerine sanat yapıları yerleştirilmiş. Etrafı temizleniyor. Baraj su seviyesinin belli bir yerde tutulmaması buna sebebiyet veriyor. Aslında su seviyesi belli bir yerde tutulsa bu sorunlarda yaşanmayacak ama.
Bu güzel vadinin biz kıymetini bilemiyoruz.
Aslında buna benzer vadiler ve güzellikler Türkiye’mizin her köşesinde de var. Bunu da öyle büyütmemek gerek.
Ancak insanların bu güzelliklerinden faydalanabilmesi içinde bazı yatırımların yapılması gerek.
Bizde eksik olan bu.
Kahramanmaraş’da hiçbir barajın çevresinde bir çalışma yapılmıyor. Menzelet barajı ve göl alanı ağaçlandırılarak, piknik yerleri haline getirilse çok daha iyi olacak.
Yıllardır yazıp çiziyoruz.
Yani kısacası; biz çalıp biz oynuyoruz
MALİK EJDER TEPESİ GÜZEL OLACAK
Sır vadisinde sır’landıktan sonra geri dönüş yolculuğumuz başladı doğal olarak. Kumaşır gölünü ve Malik Ejder Hz.lerinin mezarının bulunduğu rivayet edilen tepeye çıkalım dedik.
Tepede Kahramanmaraş Belediyesi hummalı bir faaliyet içinde. Camii inşaatı devam ederken çevresinde de çalışmalar yapılıyor. Tuvaletler, otopark alanı, insanların dinlenebileceği piknik yerleri v.s.
Duramadım, Belediye Başkan yardımcısı Özcan Konukları aradım. Yer ile ilgili bilgiler aldım. Mayıs ortalarında burada çalışmaların bitirilerek hizmete açılacağını ifade etti. Kumaşır gölü ile ilgili de bir çalışma yaptıklarını söyledi. Memnun oldum. İnsanlar gelerek hem ibadetlerini yapacaklar, hem de pikniklerini. Emeği geçenleri yürekten kutluyorum.
Malik Ejder tepesinde sağa sola bakarken o köyden olan bir vatandaş yanıma yaklaşarak önümüzde duran Meşe ağacının en az 1000 yıllık olduğunu söylemez mi.
Pek inanmadım ama, ağaca baktığımda eşsiz bir tablo gibi durdu karşımda. İşte o ağaçtan gözüken manzara.
Ve galiba serdar beydi. O anlattı sanırım. Ağaçlar insanlarla konuşur. Yeter ki insanlar ağaçlarla konuşmasını bilsin dedi.
O muhteşem meşe ağacı malik Ejder Hz.lerine sığınak olmuş gibi bir görüntü veriyor.
Bu vesileyle Malik Ejder Hz.leri başta olmak üzere bütün eshab-ı kirama, o devri yaşayanlara, o devirde rahmana yürüyenlere Allah’tan rahmet ve mağfiret dileyerek, bir günü de kapatıyoruz.
Malum yaz geldi ya.
Benden bol bol gezi yazıları okursunuz!...esin kalın, hoşça kalın!...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.