Neslican’ a Veda

Düşünsene sıradan bir sabaha, bacağındaki keskin ve acı veren bir ağrıyla uyandığını. Gözlerinden yaş getirecek kadar büyük bir ağrı. Hâlbuki harika hissettiğin, koştuğun ve arkadaşlarınla hiç yorulmaksızın oyunlar oynadığın bir gün geçirmişsindir. Bu yüzdendir belki de yorgunluğa bağlayışın ilk başta bu ağrıyı.

Geçer deyip umursamazsın. Günler geçer, ağrılar sızı şeklinde tüm güne yayılmaya başlar zamanla. Bir doktora gitmenin zamanı geldiğini düşünüp ilk fırsatta hastaneye gidersin. Spor yaptığını, aslında her şeyin birden bire olduğunu söylersin doktora. Çok faza spor yapmamanı, kendini yormamanı ve zamanla geçeceğini söyler. Ama ağrılar dayanılmaz bir hale gelmeye başlar. Doktorlar anlayamaz ilk başlarda sorunun ne olduğunu. Ve bir doktor çıkar yüzünde üzgün bir ifadeyle “Maalesef kansersin!” der.

 Henüz 18’ini yeni doldurmuş bir gençsin. Daha yaşayacağın onca şey varken neden seni buldu ki bu illet şey. Ama olsun, bir an bile ümitsizliğe düşmeyecek, yılmayacaksın. Aynanın karşısına geçip “ Vazgeçmek yok, bu eğer bir savaşsa ve sadece bir kazananı olacaksa bu elbette ki ben olacağım.”diyeceksin. 

Hemen tedavi süreci başlarsın. Ağrıların, tahammül edilemeyecek zamanlarını yaşarsın. Kemoterapi falan derken bir acı haber daha alırsın. Tedavi, ne yazık ki sonuç vermiyor. Ne olacak şimdi? Seni ayakta dimdik tutan bacağının kesileceğini bilmek, en son duymak isteyeceğin şey olabilir o an. Bu kabul edilebilir bir durum gibi görünmese de kabullenmek zorundasın. Her şey bir anda oluverir aslında.

Hastaneye yatarsın, ameliyat hazırlığı yapılır ve saatler sonra bir bacağını kaybetmiş halde uyanırsın narkozdan. Etrafındaki herkesin yüzünde acı ifadesi yer alırken sen gülersin. Neden mi? Çünkü savaşın kazananı sensindir.

Hayat yeniden başlıyor. Bacağının bir tanesinin olmayışı umurunda bile değil artık. Yine dimdik ayaktasın. Geziyorsun, gülüyorsun ve hayatın tadını çıkarıyorsun. Kanser ile verdiğin savaşın haklı zaferini yaşıyorsun. Her şey öyle harika gidiyor ki seni üzebilecek hiçbir şey olmayacağını düşünüyorsundur artık. Ama bir sabah, yine nefesini kesen bir acı daha duyuyorsun bedeninde. Tarifi zor bir acı bu. Aklında kocaman bir soru işareti. Yoksa yine mi kanser? Hemen doktoruna görünüyorsun. Gerekli tetkiklerin yapılmasından sonra kocaman bir maalesef yine yeniden kanser olduğunu öğreniyorsun.

Ama daha önce alt ettin onu, yine alt ederim diyorsun. Güçlü bir motivasyon ve yaşam enerjisiyle tedaviye başlıyorsun. Ameliyat olmalısın diyorlar oluyorsun. Aldırmıyorsun hiçbir şeye. Çünkü yine kazanacağına inancın sonsuz ve öyle oluyor. Vazgeçmemenin, yaşamayı istemenin, direnmenin, hayata bağlanmanın karşılığını alıyorsun. Öncekinden daha yorgunsun ama her şeye rağmen gülüyorsun. Hayat yine devam ediyor. Harika günler geçiriyorsun. Altı ay geçiyor üzerinden son ameliyatın ve yine acıyla dolu bir gün.

Yine kazanacaksın, inanıyorsun ve kurtuluyorsun bir kez daha. Ama bedenin eskisinden daha yorgun devam ediyorsun bu kez. Yüzünde gülücük hiç tükenmeden yaşıyorsun hayatı. Bu kez bitti diyorsun, bir daha olmayacak diyorsun. Kurtuldum artık diyorsun fakat bir altı ay sonra yine kanserin nüksettiği bilgisini alıyorsun. Dördüncü kez kanser olduğunu bilmek galiba her insanın başına gelecek bir durum değildir. Yeni bir tedavi süreci, hastane koridorları derken bu kez yolun sonu görünüyor gibi. Tedaviler yanıt vermiyor hastalığına. Her geçen gün daha da kötüye gidiyorsun ama yüzündeki gülümsemeden eksilen hiçbir şey yok.

 Çünkü üç kez kazandığın zaferin dördüncüsü neden olmasın diye düşünüyorsun. Tüm Türkiye senin arkanda, bir kez daha kazanacaksın diyor etrafındaki herkes. Tüm Türkiye inanıyor yeni bir zafer daha kazanıp, alt edeceğine kanseri. Ama bu kez olmuyor. Artık ışıklar kapandı, renkli dünyandan eser yok. Her taraf zifiri karanlık, ama yüzündeki gülümseme hiç kaybolmuyor. Henüz 20 yaşında elveda dediğin ve ardında bıraktığın onca yaşanacak yıllar varken kanatsız bir melek olup uçup gidiveriyorsun bu hayattan.

İnsanlığa bıraktığın çok şey kaldı geriye. Vazgeçmemenin önemini biliyor artık herkes. Her şeye rağmen gülebilmenin, kahkaha atabilmenin farkına varıyorlar. Harika bir hikâye bırakıyorsun arkanda ama bunu görmeyen, sadece üzerine giydiğin elbiseyle seni yargılayacak insanlarda oluyor ama sen yine de kocaman bir gülümsemeyle bize el sallıyorsun gökyüzünden sana inananlara ve seni sevenlere. İyi ki yaşadın ve iyi ki seni tanıdık Neslican.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oğuz Milcan Arşivi