
Mehmet TAŞ
19 Mayıs ve bağımsız Türkiye hedefi...
Türk milletinin kaderini değiştiren ve modern Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı tarihi bir dönüm noktası olan 19 Mayıs 1919, sadece bir tarih değil; bağımsızlık, diriliş ve özgürlük mücadelesinin simgesidir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkarak işgale karşı direnişi başlatmasıyla milletin kaderi yeniden yazılmış, bu kararlı yürüyüş Lozan Antlaşması ile hukuki meşruiyet kazanmış ve Cumhuriyet ile taçlandırılmıştır.
Meseleye tam bağımsız Türkiye anlayışı ile bakacak olursak 100 yılda ne kadar yol aldığımızda ortaya çıkacaktır.
MONDROS MÜTEREKESİ ÇÖPE ATILDIĞI SÜREÇ
Mondros Mütarekesi sonrası Anadolu’nun dört bir yanında başlayan işgaller karşısında İstanbul’daki hükümetin sessizliği, Türk milletini çaresizliğe sürüklemişti. Ancak Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Milli Mücadele’yi başlatması, bu sessizliğe bir başkaldırı olmuş ve Türk milletine umut olmuştur.
Bu adım, işgal kuvvetlerine karşı halkı örgütlemek, ulusal direnişi başlatmak ve “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” ilkesiyle yola çıkmak anlamına geliyordu. Erzurum ve Sivas Kongreleri ile bu mücadele kurumsallaşmış, halkın desteğiyle Ankara merkezli yeni bir yönetim yapısı oluşturulmuştur.
Nihayet 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmış ve halk egemenliği esas alınmıştır.
LOZAN TÜRKİYE’NİN TAPU SENEDİDİR
Bağımsızlık mücadelesinin askeri başarısı Sakarya ve Büyük Taarruz zaferleriyle taçlandıktan sonra, sıra bu başarıyı diplomatik zemine taşımaya gelmişti.
24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması, Sevr Antlaşması’nı tarihe gömen ve Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda tanınmasını sağlayan en önemli belgedir.
Bu antlaşma bize neler kazandırdı?
Türkiye’nin sınırları uluslararası alanda tanındı.
Osmanlı imparatorluğu döneminde ki Kapitülasyonlar kaldırılarak yabancıların işlettiği limanlar, demiryollarının özelleştirilmesinin önündeki engeller kaldırıldı
Türkiye’yi işgal eden yabancı ülkelerin askerleri çekilmiş ve her hangi bir hak iddia etmelerinin önü kapatılmıştır
Boğazlar Türkiye’nin kontrolüne verilmiştir (daha sonra Montrö ile tam hâkimiyet sağlanmıştır)
Osmanlı imparatorluğundan kalma borçlar yeniden yapılandırılmıştır
Bu antlaşma, sadece siyasi bir zafer değil, aynı zamanda Türk milletinin egemenlik haklarının tanındığı ve tam bağımsızlık ilkesinin uluslararası düzlemde kabul edildiği bir anlaşmadır.
TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE YOLU
Mustafa Kemal Atatürk, “Tam bağımsızlık denildiği zaman, yalnız siyasi bağımsızlık anlaşılmamalıdır. Bunun yanı sıra ekonomik, mali, adli, kültürel, askerî ve her alanda tam bağımsızlık gerekir” diyerek bu ilkenin kapsamını açıkça ifade etmiştir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılan devrimler (medeni kanun, harf inkılabı, eğitim reformu, kadın hakları, sanayileşme hamleleri), bu bağımsızlık idealinin temel taşlarını oluşturmuştur. Türkiye, dış borçlara, ekonomik bağımlılıklara ve siyasi müdahalelere kapı aralamadan kendi iradesiyle yolunu çizmek istemiştir.
100 YIL SONRA NEREDEYİZ?
Bugün “tam bağımsızlık” kavramı sadece siyasi değil; aynı zamanda ekonomik, teknolojik, dijital, savunma ve kültürel alanlarda da ayakta durabilmek anlamına geliyor.
Üretim yapan, dışa bağımlılığı azaltan, ithalata değil ihracata dayalı bir ekonomik modelin hayata geçirilmesi ile mümkün olacak bir ekonomik model
Savunma sanayisinde yerlileşme (SİHA’lar, TCG Anadolu, yerli otomobil TOGG), dijital altyapılar ve milli yazılımlar ile savunma bağımsızlığı sağlanabilir.
Nükleer enerji santralleri, doğalgaz ve petrol arama çalışmaları, yenilenebilir enerji yatırımları ile dışa bağımlılıktan kurtularak enerjide kendi kendine yetebilen ülke olmak zorundayız.
Dış kültür dayatmalarına karşı milli değerlerin korunması, Türkçe’nin zenginliğinin artırılması ile Kültür Emperyalizminin prangasından kurtulacak milli bir eğitim sisteminin hayata geçmesi ile mümkün olacaktır.
Bu alanlardaki gelişmeler, Atatürk’ün ortaya koyduğu vizyonun bir devamı niteliğindedir. Ancak tam bağımsızlık sadece devletin değil, her bireyin duyarlılığı ve sorumluluğu ile korunabilecek bir değerdir.
BİZ BU BAYRAĞI DAHA YÜKSEĞE TAŞIMAK ZORUNDAYIZ
105 yıl önce Samsun’a çıkan bir irade, milletin kaderini değiştirdi. O irade; emperyalizme karşı direnişin, halkın kendi kaderini belirleme hakkının ve sonsuz bir inancın adıdır. Bugün Türkiye Cumhuriyeti, bu mirasın üzerinde yükselmekte; Lozan’ın sağladığı temeller üzerinde, tam bağımsızlık hedefiyle ilerlemektedir.
Ancak unutulmamalıdır ki bağımsızlık, bir kere kazanılıp unutulacak bir değer değil; her neslin yeniden sahip çıkması gereken bir sorumluluktur. Gençlerimizin, 19 Mayıs’ı sadece bir bayram değil; aynı zamanda bir emanet olarak görmesi gerekir.
1925 yılının Türkiye’sine baktığımızda, Türkiye üzerinde oyun kurulan bir ülke olmaktan çıkmış oyun kuran bir ülke haline gelmiştir.
Türkiye bugün Dünyanın dört bir yanında barışın korunması adına Kahraman Mehmetçiklerimiz ile sahada var olmaktadır.
Nitekim 15 ve 16 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da yapılan Ukrayna- Rusya Barış görüşmelerinde de bir kez daha ortaya çıktı ki, Türkiye bölgesinde istikrar, barış ve güvenin temsilcisi ve tesis edici bir unsuru olmuştur.
Atatürk’ün şu sözü bu konuda yol göstericidir:
“Bu milletin evlatları, millî şuurla, tam bağımsız Türkiye yolunda yürümeye devam edecektir.”
Bu duygular içinde 19 Mayıs Gençlik Bayramını kutlar, tam bağımsızlık yolunda güçlü bir Türkiye için mücadelemize ara vermeden devam etmek zorunda olduğumuzu hatırlatmak isterim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.