Din, Samimiyet Ve İhlâs

1443. yıl dönümünü idrak ettiğimiz bu yıl ki Kutlu doğum Haftasının teması; “ Din ve samimiyet “ yani İhlâs. Diyanet İşleri Başkanlılığı bu çerçevede ülkemizde müftülükler vasıtası ile çeşitli etkinlikler tertiplemekteler.

Şehrimizde de Büyükşehir Belediyemiz ve Müftülüğümüzün organize ettiği etkinlik Diyanet İşleri Başkan yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz’ın da katılımı ile12 Şubat stadyumunda yapıldı.

Hekimler hastalığa göre reçete verirler. Demek ki günümüzde samimiyetsizlik hastalığı yaygınlaşmış olmalı ki büyüklerimiz bu yılki Kutlu doğum Haftamızın temasını din ve samimiyet olarak belirlemişler. Çokta güzel etmişler.

Zamanlama itibarı ile de çok manidar bulduğumuz samimiyetsizlik hastalığı günümüzün yaygın hastalığı olduğu gibi. Geçmişte de böyleydi. Zira tüm insanlık bu testten geçiyor.  

Alimler, mütefekkirler hep bu hastalığa çare aramışlar.

Üstad Bediüzaman Said Nursi Hazretleri de yazdığı “ İhlas Risalesi “ sinde, teşhis ve tedavi yöntemlerini belirlemiş. Risalenin hemen başında, ehemmiyetine binaen;

“Bu Lem'a lâakal her on beş günde bir defa okunmalı.” Diye yazmış. Ne kadar önemli ki   Risale-i nur talebelerine Üstad bir nevi  on beş günde bir okumalarını emir vermiş.

“İhlâsı kıracak esbabdan yılandan, akrepten çekindiğiniz gibi çekininiz.”

Ey kardeşlerim! Mühim ve büyük bir umur-u hayriyenin çok muzır mânileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır. Bu mânilere ve bu şeytanlara karşı ihlâs kuvvetine dayanmak gerektir.”

“Ey Âhiret kardeşlerim ve ey hizmet-i Kur'âniyede arkadaşlarım! Bilirsiniz ve biliniz:
Bu dünyada, hususan uhrevî hizmetlerde en mühim bir esas;

En büyük bir kuvvet,

En makbul bir şefaatçi,

En metin bir nokta-i istinad,

En kısa bir tarik-i hakikat,

En makbul bir duâ-i mânevî,

En kerametli bir vesile-i makasıd,

En yüksek bir haslet,

En sâfi bir ubudiyet, ihlâstır.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi  “İhlâsı kazanmak ve muhafaza etmek ve mânileri def etmek için, “  hizmet-i Kur'âniyede arkadaşlarına rehber olmaları için, İhlâsı kazanma hususunda dört ana düstur belirlemiş. Özetle aşağıda aktarır isek;

BİRİNCİ DÜSTURUNUZ ; Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı.

Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Onun için, bu hizmette, doğrudan doğruya, yalnız Cenâb-ı Hakkın rızasını esas maksat yapmak gerektir.

İKİNCİ DÜSTURUNUZ; Bu hizmet-i Kur'âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfuruşluk nev'inden gıpta damarını tahrik etmemektir.

Çünkü nasıl insanın bir eli diğer eline rekabet etmez, bir gözü bir gözünü tenkit etmez, dili kulağına itiraz etmez, kalb ruhun ayıbını görmez. Belki birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder. Yoksa o vücud-u insanın hayatı söner, ruhu kaçar, cismi de dağılır.

ÜÇÜNCÜ DÜSTURUNUZ; Bütün kuvvetinizi ihlâsta ve hakta bilmelisiniz.

Evet, kuvvet haktadır ve ihlâstadır. Haksızlar dahi, haksızlıkları içinde gösterdikleri ihlâs ve samimiyet yüzünden kuvvet kazanıyorlar.

DÖRDÜNCÜ DÜSTURUNUZ ; Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirâne iftihar etmektir.

Ehl-i tasavvufun mâbeyninde fenâ fi'ş-şeyh, fenâ fi'r-resul ıstılahatı var. Ben sufî değilim. Fakat onların bu düsturu, bizim meslekte fenâ fi'l-ihvân suretinde güzel bir düsturdur. Kardeşler arasında buna tefânî denilir. Yani, birbirinde fâni olmaktır. Yani, kendi hissiyat-ı nefsaniyesini unutup, kardeşlerinin meziyat ve hissiyatıyla fikren yaşamaktır.

Zaten mesleğimizin esası uhuvvettir. Peder ile evlât, şeyh ile mürid mâbeynindeki vasıta değildir. Belki hakikî kardeşlik vasıtalarıdır. Olsa olsa bir üstadlık ortaya girer. Mesleğimiz halîliye olduğu için, meşrebimiz hıllettir. Hıllet ise, en yakın dost ve en fedakâr arkadaş ve en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmert kardeş olmak iktiza eder. Bu hılletin üssü'l-esası, samimî ihlâstır.

Samimî ihlâsı kıran adam, bu hılletin gayet yüksek kulesinin başından sukut eder. Gayet derin bir çukura düşmek ihtimali var; ortada tutunacak yer bulamaz.”

İhlas, Din ve Samimiyetin ne kadar önemli olduğunu Üstad Bediüzzaman, İhlâs risalesinde izah etmiş. Bu yılki 1443. yıl dönümünü idrak ettiğimiz Kutlu doğum Haftasının temasını “ Din ve samimiyet “ olarak belirleyen Diyanet İşleri Başkanlığımızı’da hassasiyetinden dolayı kutlarız.

İdrak ettiğimiz Kutlu doğum haftasının memleketimize ve tüm İslam alemine hayırlar getirmesini, Cenab-ı Allah’tan niyaz ederiz.

Selam ve sevgilerle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali AVGIN Arşivi