Başkanlık Sistemi ve Demokrasi

Türkiye’de artık tarih ve siyaset yazılırken 15 Temmuz öncesi ve sonrası diye bir siyasi söylem ortaya çıkacak.

Geçmişte merhum Turgut Özal, merhum Alpaslan Türkeş gibi iki önemli ve ufuklu siyasi isim 21. Asrın Türk asrı olacağını sürekli dile getirir ve buna göre çalışmalar yapılmasını salık verirlerdi. Ülkeyi 15 yıldan bu yana yöneten Ak Parti iktidarı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 2023, 2053 ve 2071 hedefleri işte 21. Asrın Türk İslam asrı olacağının göstergesi değil de nedir?

15 Temmuz hain darbe kalkışması mevcut hükümete yada bir isme değil yüce Türk Milletinin gelecek bekasına yönelik bir saldırı ve kalkışmadır. Kökü dışarıda olan ve bu milleti bir 100 yıl daha her şeye muhtaç halde yaşatmak isteyen, Ortadoğu coğrafyasında yeni devletçikler oluşturmak isteyen uluslararası evrensel çevrelerin desteği ile yapılan bu darbe kalkışmasına 80 milyon Türk Milleti topluca karşı çıkarak ülkesine ve devletine sahip çıkmıştır. Bunun için 15 Temmuz tarihini bu yüce millet ikinci Çanakkale Zaferi gibi algılayacak, bu birlik ve beraberliğin kıymetini bilecektir.

Türkiye’de yeni bir sistem kurulması artık zaruret haline gelmiştir. Türk Milletine biçilen elbise artık dar gelmeye başlamıştır. 40 çeyrektir her şeye rağmen büyüyen bir Türkiye vardır. Ekonomik, sosyal ve siyasal anlamda kendi yağı ile kavrulma anlayışının öne çıktığı şu günlerde Başkanlık sistemi siyasetin göbeğinde gündem oluşturmaktadır.

Ak Parti ile MHP arasında oluşan samimi diyalog ve buradan ortaya çıkacak kazanım bu milletin hayrına olacaktır.

Günlerdir kamuoyunda tartışılan başkanlık ile ilgili maddelere baktığımızda öne şunlar çıkmaktadır.

Başkanlık

TBMM ve yasama faaliyetleri

Seçim sistemi ve barajın düşürülmesi

Yürütme ve yasamanın tamamen ayrılması

Üniter yapı ve anayasanın ilk dört maddesi

İdam cezasının geri getirilmesi

**

Türkiye’de parlamenter sistem, hukuk, yürütme ve yasama, kuvvetler ayrılığı, iki başlılık gibi konularda sorun yaşanmaktadır.

Türk tipi başkanlık diyebileceğimiz, kendimize özgü, üniter yapının korunduğu, tek dereceli meclis ve iki partiden başka partilerinde yaşamasına imkân tanıyan seçim sistemi kurulmak istenmektedir. Böylesi bir sistem Türkiye’nin gelişip büyümesini tetikleyeceği gibi istikrarsızlığında önüne geçecektir.

Hatırlayacak olursak; 12 Eylül 1980 öncesinde TBMM Cumhurbaşkanını seçememişti. Nitekim 2007 yılında da aynı olay tekrarlanmıştır. Hükümet erken seçim kararı almış ve seçimler sonucu MHP TBMM’ye girerek 367 sorunu çözülmüştü.

Şimdi ise Cumhurbaşkanını halk seçiyor. % 50’nin üzerinde 1 oy alan Cumhurbaşkanı oluyor. Başbakanı da halk seçiyor. Sonuç olarak iki seçilen isim arasında ülkeyi yönetmek adına ikilik çıkıyor ve bu da istikrarsızlık doğuruyor.

Yeni sistemde ise Başkanı doğrudan halk seçerken, yasamayı yapacak olan milletvekillerini de halk seçecektir.

Yürütme doğrudan başkanda olurken yasama da TBMM’de olacaktır. TBMM ile uyumlu çalışmayan Başkan istediği yasayı çıkartmakta zorlanacaktır.

**

Ak Parti ve MHP heyetleri bu hafta bir araya gelerek yeni sistem ile ilgili bütün detayları ortaya koyarak yeni bir yönetim sisteminin doğuşuna katkı yapacaklardır.

Başkanlık sistemini bir isim üzerine indirmek ve o isim üzerinden eleştirmek ve övmek akılcı bir yaklaşım değildir.

Zira bu ülkede Cumhurbaşkanlığı seçimleri hep sancılı olmuş ve yönetim noktasında iki başlılık oluşturmuştur. 2001 yılındaki anayasa kitapçığı fırlatılması hadisesini bizler unutmadık.

Ülkenin gelişmesi ve milletin refahı için çift başlılığın ve istikrarsızlığın olmayacağı Başkanlık sistemi olmazsa olmazımızdır.

Ve 2023 hedeflerini ancak yeni bir sistem ile başarırız…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet TAŞ Arşivi