Ahmet Doğan İLBEY

Ahmet Doğan İLBEY

Damdan düştü kurbağa…

Neticesi akim olan, birçok kez tekrarlanmasına rağmen hep aynı şekilde sonlanan bir iş, faaliyet ve fiilin arkasından yine bir evvelkinin tekrarının yaşanması üzerine bir tekerleme vardır: Damdan düştü bir kurbağa / kuyruğunu titretti / Bunu gören jandarmalar komutana iletti / Yudular yıkadılar / Ve mezarının taşına şu yazıyı yazdılar / Damdan düştü kurbağa… 

Yukarıdaki tekerleme tekrar tekrar okunduğunda damdan düşen kurbağanın akıbeti hep aynıdır ve mezarının taşına hep aynı yazı yazılır: Damdan düştü kurbağa…

Bu tekerleme onlarca defa söylendiğinde bir fasit daire oluştuğunu görürüz. Aynı noktada başlayan bir iş, faaliyet ve fiilin neticesinin hep aynı şekilde sonlandığını anlarız. Yâni kurbağa kendince yapmak istediği hamlesini her yaptığında bir öncekinde olduğu gibi aynı akıbete uğruyor ve yine damdan düşüyor.

Bu tekerleme bu ülkedeki üççeyrek asırlık sağ ve sol siyasî iktidarların durumunu çarpıcı bir şekilde anlatmaktadır. Nasıl oluyor da bu ülkede iktidarların akıbeti çok zaman kurbağanın akıbetine benziyor. Bâzı siyasî hareketler vardır ki milletiyle mutabık millî fikir ve programlarla yola çıkar ve ülkeye nizam vermek üzere temel değerler etrafında toplanan taraftarlarının desteğinden hız alır. Radikal ilkeler ve programlar sunarak mevcut bozuk düzeni değiştireceğine söz verir. Siyasî kulvarda maratona çıktıktan bir müddet sonra soluğu kesilir veya değiştireceğini iddia ettiği bozuk düzenin içinde bir önceki idarenin yaptığı aynı koşuyu tekrarlamaya başlar. Değiştireceğine dair söz verdiği işler için yaptığı hamleler bir süre sonra aynı zeminde kalarak ileriye gidemez ve kurbağanın düştüğü duruma düşer.

KURBAĞANIN AKIBETİNDEN DERS ÇIKARMAK

Kurbağanın akıbeti siyasî iktidarlar için elbette arzu edilen ve mutlaka beklenen bir akıbet değil. Fakat söz verilip yapılmayan işlerin yanında yapılanların da verilen söz ve vaatlere uygun olmadığı ortada olunca, ister istemez damdan düşen kurbağa tekerlemesi akla geliyor.

Birkaç misâl: İslâm değerlerine “reddiye” olarak yapılan Kemalist inkılâpların gücünün kırılamaması…  Müslümanla aynı mânaya gelen Türk milletinin değerleriyle uyumlu olmayan bu rejimin anayasasının ve ilkelerinin değiştirilmemesi… Alabildiğine hızlanan modernizme ve sekülerizme karşı direnç kalelerinin oluşturulamayışı… “Semizleşen” sözde dindar seçkinlerin, sektör sektör sahiplerinin sekülerleşmesi, ideallerini yitirmesi ve Müslüman çerçeve içinde takdim edilen kimliğin itibar kaybetmesi… Millî eğitim müfredatında hâlâ resmî ideolojinin dillendirilmesi… İlk ve Orta Öğretim ders kitaplarına sokularak nesilleri yozlaştırma gayesi taşıyan ve Müslüman Türk ailesinin Amerikanlaşmasına, Avrupalılaşmasına sebep olan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi” nin hâlâ iptal edilmemesi… İstismara ve yozlaşmaya son derece açık olan “demokrasi ve hürriyet” kavramına dayanarak açılan millî yapımıza aykırı edepsiz, ahlâksız dernek ve marjinal grupların şenî yayın ve faaliyetlerinin durdurulmaması… Zenginin daha zengin olduğu, fakirin ve ücretli sınıfın hep yerinde saydığı iktisadî yapının bir türlü değiştirilememesi…                                                                                                                                                                              Damdan düşen kurbağanın durumunu hatırlatıyor.

Yetmişli, seksenli, doksanlı ve ikibinli yıllardan bu yana mukaddesatçı, muhafazakâr ve milliyetçi her iktidarın akıbeti damdan düşen kurbağanın akıbetine benzemesin diye ne çok hayâller kurmuştuk. Hayâl kurmaya devam edeceğiz. ([email protected])

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Doğan İLBEY Arşivi