Mesut Bilal Buğday

Mesut Bilal Buğday

Arabesk müzik ve Ferdi Tayfur

Arabesk müzik, Arap tarzı müzik demek. Özellikle Ortadoğu toplumunda çok yaygındır. Bizde ise 1960'ların sonuna doğru yaygınlaşmıştır.

Bozlak ve uzun havada sesin debisi yükseliyor ve kimi zaman acının, kimi zaman öfkenin, kimi zaman heyecanın yüksek sesle ifade edilmesi sağlanıyordu. Arabesk müzikte biraz uzun havaya yakın ağlak bir müzik türüdür aslında.

000

Bir tahta bavulla gurbet yollarına düşenler, başlarına ne geleceğinden habersiz idiler. Arkada bıraktıkları konusunda da ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Sadece kendilerinde bir umut, arkada bıraktıklarına da umut aşılıyorlar idi.

Terminaller de dudaklardan temenni cümleleri yükselir iken veda cümleleri de göz yaşı döktürüyordu.

"Güle güle git Alim;

Selametle kal, Allah'a emanet ol Elifim!"

Yolculukta "sefil baykuş" uzun havasını dinlerken gözlerinden de sicim gibi bir göz yaşı akıyordu.

O0O

Arabesk müzik bir bakıma o dönem köyden şehre ya da acı vatan denilen Almanya'ya gurbete gidişin ve özlemin adıydı.

Sanatçı "Almanya'ya mecbur ettin yoksulluk beni beni" derken ya da sanatçı Ali Ercan "Zeynebim Almayanın yolunu tuttu" türküsünü okur iken, yaşadığı acıyı ve özlemi dile getiriyordu.

Arabesk müzik, varoşların acıya tuz basma müziği gibi düşünülebilir ve kısmen de doğrudur.

Arabesk müzik aynı zamanda o zaman dilimi içerisinde bir terbiye ve acıyı acıyla bastırma yöntemidir.

1960'ların sonuna doğru, tren garları ve otobüs terminalleri ellerinde tahta bavul olan gurbet yolcuları ile doluydu. Bu seyahat sırasında otobüslerde hüzünlü Arabesk müzikler çalardı.

Sonraki süreçte arabesk müzik, minibüs müziği olarak ta anılmaya başlandı.

Yetmişler, seksenler aynı zamanda yeşilçam ve Arabesk filmlerin yoğun çekildiği yıllar olmuştu.

Ferdi Tayfur, "huzurum kalmadı" eserini söyledikten sonra birçok kişi "huzurum kalmadı" müziğinde, huzur bulmaya çalışmıştı.

Fakir insanlar, büyükşehre gelmiş ve bütçesi yetmediği için uygun yere, gece bir ev kondurmuş ve adına da "gecekondu" denmişti. Bu sefalete arabesk müzik eşlik etmişti.

Küçük fakirhanede kıt imkanlarla yaşayacak, bulunduğu ülkede ve şehirde biraz para kazanacak ve paralı bir şekilde memleketine dönecekti.

Çok güzel hayalleri vardı. Taşı toprağı altın denilen İstanbul, Almanya kendilerine bir geçim kapısı olacak ve para biriktireceklerdi. Ancak çoğu kişi için işler umdukları gibi gitmedi. Altı ay ya da bir sene diye çıktıkları gurbetten senelerce ayrılamamışlar hatta tamamıyla oraya yerleşmek durumunda kalmışlardı.

Bu arada yaralarına pansuman olacak, duygularına tercüman olacak bir araç lazımdı. İşte bu süreçte arabesk müzik ortaya çıkmıştı. Arabesk müzik çok önceden başka toplumlarda vardı ancak Anadolu'ya gelişi bu dönemde olmuştu.

0O0

Gurbet dönüşlerinde, gurbetçiler gramofon, plak ve kasetçalar ile memleketlerine döndüler. Bu müzik araçları arabesk müziğin yayılmasını sağladı.

Devlet televizyonlarında arabesk tarzı müzik yasaktı. Özel kanal ise yoktu.

Bu kısıtlı ortama rağmen arabesk müzik, ortalığı kasıp kavuruyor. Bu müziği yapanlarda filmlerde başrol oynuyordu.

Film ve müzik yapımcıları şunu farkettiler: ıstırabı artan insanları, tedavi etmenin en önemli yolu farklı bir acı ile tedavi etmek.

Gurbet, sıla, açlık, sefalet, ıstırap ve sevda arabesk denilen müzik türünde çok derin işlendi ve arabesk filmleri de adeta acılara ve dertlere pansuman oldu.

O dönem özellikle şu isimler zirveye çıktı. Müslüm Gürses, Orhan Gencebay ve Ferdi Tayfur.

Her okudukları müzikler olay olur iken bir çok eserde film oluyordu.

Orhan Gencebay "batsın bu dünya" der iken Ferdi Tayfur "huzurum kalmadı" diyordu. Müslüm Gürses ise adeta dünyaya isyan ediyor "yaşayamadım" diye sesleniyordu.

Ferdi Tayfur'un ağlamaklı ses tonu yüreklere tesir ediyor ve verdiği konserlere binlerce kişi katılıyordu. Oynadığı filmler gişe rekorları kırıyordu. Söylediği şarkılarla dinleyiciler, kendinden geçiyordu. Sinemalarda ise gözyaşları adeta pınar oluyordu.

Bir dönem adeta Ferdi Tayfur fanatikleri oluşmuştu. Hatta Ferdi Tayfur, Türkiye'de en kalabalık açık hava konserini veren sanatçı olarak bilinirdi.

İyisi ile kötüsü ile bir Ferdi Tayfur rüzgârı esti. Bir nesli etkiledi. Rabbimden rahmet diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mesut Bilal Buğday Arşivi