Deprem Gerçeği ve Hurafeleri!
Önceki gün bir yayın organında çıkan, ‘’Fay Eninde Sonunda Kırılacak - 2012 ‘de Deprem Olacak ‘’,başlıklı bir haberde bir gazetecinin yaptığı haber ile ilgili konuşan İsmail Şeref Alkış konunun çok iyi bilinmediğini belirtti.Aynı zamanda jeoloji mühendisi olan Alkış deprem konusunun çok önemli olduğunu ve konu ile ilgili yapılacak haberlerde daha titiz olunması gerektiğini savundu. Ülke olarak depremle beraber büyük bir sınav verdiğimizi belirten Alkış konu ile ilgili şu şekilde konuştu; “Bakın! Fay demek Kırık demek, Fay (Kırık) kırılacak derseniz Kırık Kırılacak demiş olusunuz.Kırık bir daha kırılır mı ?.Lütfen ilgisiz alakasız akademik olmayan insanların bu tür sunumlarına itibar edilmemesi gerekir.Ama buda deprem olmayacak , anlama gelmesin.
Ülkemizi derinden üzen ,son Van depremi ile, Deprem, Depremsellik, Sağlam Bina, Sağlam Temel ,yıkılan yüzlerce ev ve aile, velhasıl hepimiz bir sınav verdik. Ama maalesef bu sınavda da her kesimi ile yine kırık not aldık.
Bundan sonra ne yapılabilir?
Özellikle, ilimizin 1. derece deprem bölgesi sınırları içinde olması ,2000’li yıllarından sonra yeni deprem yönetmelikleri ile desteklenip bu tarihten sonra ki yapılan binaların nispeten daha sağlam ve güvenilir olmasını sağlamıştır. Yeterli midir? kesinlikle değil. Bundan sonra neler yapılabilir? ,halk arasında doğru bilinenler nelerdir?,yanlış bilinenler nelerdir?,bu ilde 1991’ den bu yana şehrin depremselliği ve zemin etütlerini yapan ve konut inşaa eden bir Mühendis(İsmail Şeref Alkış) olarak, tecrübelerimi siz kamuoyu ile paylaşmak istedim.
İlimiz 1. derecede deprem bölgesinde olmasından dolayı diğer illere kıyasla daha yoğun demir, daha üst sınıf beton kullanılmaktadır. Bu yüzden eskiye nazaran yeni binaların daha güvenli olduğu doğrudur.
İlimizin ’Yatılı Bölge’ olarak adlandırılan yeni yerleşim bölgesi sağlam, aşağısı ’Bahçelievler’ diye adlandırılan bölgenin çürük olduğu söylemi kesinlikle yanlış ve hiçbir bilimsel izahıda yoktur. Basit bir anlatımla, inşa edilecek aynı iki inşaat projesinde ,Yatılı Bölge’de 10 ton demir kullanılıyorsa Bahçelievler’ de 15 ton kullanılarak mühendislik açısından güvenilirlik ( G.s, Güvenilirlik katsayısı ) dengelenmektedir.Bilimsel olarak her türlü zemine bina yapılabilir.Ancak kaya zeminler ve üniform zeminler mühendislik olarak daha ekonomik ve tercih sebebidir.
‘’Az katlı bina yıkılmaz, çok katlı bina yıkılır’’ mit’i yanlıştır. Mühendislik anlamında doğru yer doğru proje ile heryere sağlam bina yapılabilir.
Bahçelievler bölgesi genel olarak temel zemini yamaç molozundan oluşur. ( taşınmış malzeme- yerel adı dereli toprağı).Bu zeminde Uniform yani homojenitesi iyidir.Ama zeminin taşıma gücü düşüktür. Yatılıbölge’de kaya zemin oranı yüksektir.Dolayısı ile kaya zeminin taşıma gücü çok yüksektir. Bu bölge Dağ yamacında oluşu ve eğimli olmasından temel homojen olarak yarısı sağlam zemine yarı yamaç molozuna oturtulması yanlıştır.Dolayısı ile şurası sağlam şurası sağlam değil diye ayırmak akademik değildir.
Kahramanmaraş’ın yerleşim olarak, Doğuanadolu fay hattına yakın olduğu doğrudur.Arap Yarım Adasından başlar,Hatay’ı geçerek İlimizin güneyinden Narlı Kasabasında geçerek ,Malatya’ya kadar uzanır. Bu sebepten ilimiz, 1. derecede deprem bölgesindedir. Genelde Bilimsel olarak ,yıkıcı depremler yeni kırılan yerde olmaktadır. 1114’lü yıllarda ilimizde büyük yıkıcı bir deprem olmuştur.Bu yüzden bu faya yakın, Karamaraş denilen yerleşim bölgesi yerle bir olmuştur.Hatta tarihçiler ,bu büyük yıkıcı depremle, Akdenizde Tusunami olduğunu söylerler. 400 yıla yakın bir süredir bu bölgede ,6 ila 8 arası büyük bir deprem olmamıştır. Olma olasılığın varlığı doğrudur.Deprem bilmi matematik gibi 2+2=4 gibi kesin sınırları yoktur.Dolayısı ile İstatistiki bilgi olarak , % 1 olabilir, % 99 olmayabilir ve ya tersi %99 olur,%1 olmaz denilebilir.Ama deprem kesin olacak denilmesinin bilimsel hiçbir doğruluğu yoktur.Ancak bölgemizin deprem kuşağında olduğu ve tedbirlerin alınmasının da gerçeği ortadadır.
Yatılı bölgede küçük lokal fayların olduğu doğrudur. Bu kırıkların olması gayet normaldir. Burada önemli olan bölgede ki binaların depreme uygun inşa edilip edilmediğidir.
Eskiden inşaat projesi yapan inşaat mühendisleri arasında demiri kim az çıkartırsa o çok rağbet görürdü. Şimdi de hangi jeoloji mühendisi ,zemin değerini çok verirse ( zeminin taşıma gücü değeri ) o piyasada tercih ediliyor.. Vatandaşın , yapımcıların ve Statikçilerin bu yöndeki tercihi yanlıştır.
İlimizde ,250’nin üzerinde inşaat mühendisi kardeşimiz etkin proje yapmaktadır, fakat buna karşın zemin etüdü yapan jeoloji mühendisi 20 civarında olup içinde bir kaçının bunun hepsini yaptığı gerçektir.İl defa Belediyemiz bünyesine iki tane jeoloji mühendisi alarak,bu sürece olumlu katkı sağlamıştır.
İlimizde 5 adet hazır beton yapan firma var. Bunların denetimleri kendi beton laboratuarlarında yapılmaktaydı. Şimdi yapı denetimleri ile bir nebze kontrol altına alındığı doğrudur.
Statik proje yaparken özellikle kolon-kiriş birleşim yerlerinde demir yoğunluğunun fazla olmasından ,betonun aralara fazla girmemesinden, adelans sağlanmıyor. Demir kesitlerinin artırılarak, projelendirmede, Ø 20’nin üzerinde demir kullanımı özendirilmelidir.
Çok önemli olarak ,2008 yılında bir sivil toplum kuruluşu Başkanlığımda, yönetim olarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı’na lokomotif sektör olan inşaatın ,1. derecede deprem bölgelerinde, Devletin, deprem sonrası yıkımı ve zararları ortadan kaldırmak için çok büyük bütçeyle, 18 birim harcama yapacağına bu riskli bölgelerde ,deprem ve beton üzerindeki % 18’lik verginin % 10’a çekilmesiyle aradaki 8 birimlik kazançla bu deprem riski olan bölgelerde devletin bu yükten kesinlikle kurtulacağını, vatandaşların projesine uygun üst sınıf demir ve C20 yerine, C30 beton kullanımına geçileceğini bir raporla bildirilmiştik. Bu düzenlemenin çok doğru olacağı ve uygulamaya hemen geçilmesini ümit ediyor ve destekliyoruz.
Son Van depremi ile hepimiz yalnızca depreme odaklandık, oysaki bu bir kültür bir gelenek haline getirilerek halkın bilinçlenmesi doğru olanıdır.Yalnız deprem değil başka büyük felaketlerin varlığı da gerçektir.Son Japon depreminde insanların bina yıkılmasından değil Tusunamiden yok olduğunu da gördük.Ülkemizde yalnız deprem odaklı afet çözümü, Japonya örneği gibi düşünülürse, İlimizde özellikle Yatılı bölgede, Ahir Dağı eteklerinde, dere yatağı önlerine yapılan apartman ve sitelerinde durumunun, göz ardı edilmesi, felaketleri şimdiden önüne geçmeyeceğini belirtmek isterim.
Sonuç olarak ,Siz Tüketicilerin ,konut alırken maalesef hala her türlü lüksünü isterken müteahhitten veya yapımcıdan zemin etüdleri usulüne uygun yapıldı mı?,hangi sınıf hazır beton kullanıyorsunuz?,demiriniz TSE kriterlerine uygun mu?,Statiğinizi hangi İnşaat Mühendisi yaptı? gibi otokontrol geleneğini ve deprem kültürünü asıl tüketiciler sormadığı müddetçe her afette her depremde yine devlet Babaya yükleneceğiz oysaki devleti oluşturanlarda biziz.”
Bugün Gazetesi

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.