Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in Elbistan’a Gidişi

"Tarih dersi okumayan bir birey bu coğrafyanın ağırlığını kaldıramaz..."

Prof. Dr. İsmail H. Demircioğlu

Selçuklar döneminde Elbistan çoğu zaman Maraş’tan ayrı bir idari birimi olarak yönetilmiştir. Maraş’ı Hüsameddin Hasan’ın soyundan gelen valiler idare dereken, Elbistan genellikle Selçuklu hanedanından melikler yönetirdi. Ayrıca da bazı zamanlarda da önemli ümera tarafından yönetilirdi. Elbistan o dönemlerde bu coğrafyanın en önemli merkezi idi. Bu Elbistan emirliğin hudutlarına Maraş’tan başka Göksun, Afşin, Pertus, Dülük, Raban, Tel-Bâşir ve Derbsuk gibi şehir ve kalelerde girmekteydi.

 MELİK KİME DENİR? (Selçuklularda hükümdarın oğluna "melik" denmekteydi. Büyük Selçuklularda Melik küçük yaşlarda bir eyalete tayin edilirdi. Yanlarına vilayeti idare etmek üzere bilgili ve tecrübeli devlet adamları verilirdi. Selçuklularda bu kişiye "Atabeg" dendiği görülmektedir. Osmanlı'da ise "Lala" denmiştir. Selçuklularda Melikler bulundukları yerlerin hükümdarı idiler. Öldükleri zaman yerlerine oğulları geçerdi. Melikler içişlerinde diledikleri gibi hareket ederler, dışişlerinde ise Büyük Sultana tabi idiler

Selçuklular zamanında büyük bir yerleşim yeri olan ve MAHRUSE-İ ELBİSTAN unvanını taşıyan şehir meliklik merkezi olmuştu. Önce II. Kılıç Arslan daha sonra da MUGİSİDDİN TUĞRULŞAH buraya melik olarak tayin edilmişti. Selçuklu meliklerinin yaptığı imar ve iskan faaliyetleriyle büyüyüp gelişen Elbistan Selçukluların önemli bir şehri haline gelmişti.

1192-1196 yılları arasında Selçuklu tahtında bulunan I.GıyaseddinKeyhüsrev, kardeşi Rükneddin Süleymanşah ile giriştiği savaşta yenilip tahtı terk etmek zorunda kalmıştı. Rükneddin Süleymanşah kardeşi I. GıyaseddinKeyhüsrev’in oğulları İzzeddin Keykavus ve Alâeddin Keykubad ile Elbistan’a giderek kardeşi MuğiseddinTuğrulşah’ın yanında oturması konusunda anlaşma yapmışlardı. İki kardeş bu konuda ant içmişlerdi. Rükneddin Süleymanşah, Konya tahtına oturunca I.GıyaseddinKeyhüsrev oğullarıyla birlikte Elbistan’a gitti.

Selçuklu Tarihi yazarı İbn Bibi, I.GıyaseddinKeyhüsrev’in Elbistan’a gidişini teferruatlı şekilde anlatmaktadır. I.GıyaseddinKeyhüsrev Konya’dan yola çıkarak Kilikya Ermenilerinin sınırından Elbistan’a ulaşmıştır. Elbistan’da ağabeyini karşılayan MugiseddinTuğrulşah birkaç gün onu ve yeğenlerini ağırladıktan sonra sultandan habersiz şehrin kadısını ve imamlarını çağırarak babası Kılıç Arslan’ın Elbistan’ı kendisine verdiğini belirterek bundan sonra kendisinin, çocuklarının ve onlardan gelenlerin hiçbir şekilde bu şehirde, vilayette, kasaba ve köylerde mülkiyet ve ikta yoluyla yönetim ve müdehalahakkının kalmadıgına karar vererek bu sözlerinin Elbistan’ın ileri gelenlerinin şahitliğinde yazıya geçirmiştir. MugiseddinTuğrulşah Elbistan’da geleneğe uyarak halka açık bir eğlence meclisi düzenleyerek itibarlı sahısların huzurunda bu kararını ağabeyine sunmuştur.

Sultan GıyaseddinKeyhüsrev bu kararı okuyunca şu sözler dudaklarından dökülmüştür. “Çocukluk günlerinden günümüze kadar Melik Mugiseddin de övgüye değer davranışlar, büyüklük izleri ve şans sahiplerinin özellikleri gözlenmiştir. Şimdide hiçbir şekilde onun makbul düşünceleri ve şahane hareketleri, iyiliğin ve doğruluğun dışında olamaz. Onun böyle bir lütufta bulunması, mübarek kalbimde ve aydınlık gönlünde yatan cömertlik duygularını açığa vurması, iyi ahlak ve olumlu davranış açısından şaşılacak ve beklenmedik bir durum değildir. Onun bana verdiğini burada hazır bulunanların ve devlet büyüklerinin şahitliğiyle kabul ettim ve onları tekrar kendisine iade ettim.” dedikten sonra kendisini eğlenceye verdi. Bir süre sonrada toplantı sona ermiştir.

Birkaç gün sonra I. GıyaseddinKeyhüsrev Malatya’ya gitmeye karar verdi. MugiseddinTuğrulşah bunu duyunca 100 bin sikke, 30 baş katır, 30 baş seçkin at, 50 deve, 20 erkek köle, 10 cariye ile her cinsten eşya ve kumaş hazırlayarak, hazinedarı vasıtasıyla I.GıyaseddinKeyhüsrev’e gönderdi. Sultan bu hediyeleri kabul etmek istemedi. Ancak Mugiseddin’in naipleri ve mutemetleri ısrar edince buna dayanamayarak kabul etmek zorunda kaldı ve minnettarlığını bildirdi. Daha sonra Sultan, kardeşi Mugiseddin’i yanına çağırarak eğlence ve neşe vaktini kendisinin otağında geçirdiler. Ertesi gün Sultan GıyaseddinKeyhüsrev, kardeşi Mugiseddin’e altın işlemeli bir cübbe, şahane bir kemer ve padişahlara layık bir külahtan oluşan kıymetli hediyeler verdi. Sultan kardeşi ile vedalaştıktan sonra Malatya’ya doğru yola çıkmıştır. Malatya’dan da Şam’a giden I. GıyaseddinKeyhüsrev, burada da aradığını bulamayarak Diyarbakır, Ahlât ve Samsun üzerinden İstanbul’ a giderek Bizans İmparatoruna sığındı. Böylece sultanın 9 yıl sürecek sürgün hayatı başlamış oldu.

MugiseddinTuğrulşah’ın Elbistan melikliği 1202 yılına kadar sürmüş ve bu tarihte Rükneddin Süleymanşah’ın Erzurum’u Saltuklulardan alması üzerine buraya nakledilmiştir ve artık MugiseddinTuğrulşah Erzurum Meliki olmuştur. Elbistan ise doğrudan merkeze bağlanarak Konya’dan gönderilen valiler tarafından idare edilmeye başlanmıştır.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan GÜLLÜ Arşivi