Eti Senin, Kemiği Benim

Mehmet Öğretmen köyde tek öğretmendi.Mesleğine başlayalı on üç yıl olmuştu.Beyaz tenli uzun

boyluydu.Bünyesi de zayıf olduğundan kamburmsu bir görüntüsü vardı.Bu köye geleli beş yıl

olmuştu.Mesleğini severek yapıyordu.Kendisi de köylü çocuğu olduğu için, köyde severek çalışıyor ve

her yıl birkaç öğrencisinin Anadolu Lisesini kazanmasını sağlıyordu.Bu başarısından dolayı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından Takdirname ile  ödüllendirilmişti.Köylüler de muhtar da öğretmenlerinin

bir dediğini iki etmiyorlardı.Onu çok seviyorlar ve ona saygı gösteriyorlardı.

Mehmet Öğretmen geç evlenmişti.İki kızı vardı.Büyük kızı Aslıhan bu sene okula başlayacaktı.Küçük kızı  Ayşe ise üç yaşına yeni basmıştı.Hanımı Fatma ilkokul mezunuydu ama akıllı,yetenekli bir kadındı.

Çok güzel yemekler yapar,elbise diker,kazaklar örer ve boş zamanlarında da kitap okurdu.Ayrıca lojmanın yanındaki  kümeste tavukları besliyor ve tavukların hem etinden hem yumurtasından faydalanıyorlardı.Doğal besleniyorlardı.

Yaz mevsimi bitmek üzereydi,ağaçların yaprakları tek tük sararmaya başlamıştı.Güz gelmişti. Havlar soğumaya başlamıştı.Kışlık yiyeceklerin ve giyeceklerin yanında,kışlık sögüt odunları da hazırlanıyordu.Altı ay şiddetli kışın sürdüğü bir köyde yaşıyorlardı.

Fatma Hanım,ilçeye gidip kışlık giyecek ve mutfak ihtiyaçlarını almak istiyordu.Mehmet Öğretmen,

esasen aybaşaının gelmesini bekliyordu; cebinde alışveriş için parası yoktu çünkü aldığı maaş  dört kişilik bir ailenin geçimine yetmiyordu.İlçedeki bütün esnafları yakinen tanıyordu.Eşinin ve çocuklarının ısrarına dayanamadı:

_---Yarın alışveriş için ilçeye gidiyoruz,deyince çocuklar, babalarının boynuna sevinçle sarıldılar.Mehmet Bey de çocuklarına sıkıca sarıldı.Fatma Hanım gülümseyerek onları izliyordu.Hele hele Ayşe’nin  mutluluğuna diyecek yoktu çünkü babası ne zaman ilçeye gitse, ona topitop, somruk şekeri getirirdi.

Köyde tek bir minibüs vardı.Şoför Ahmet,çok konuşkan neşeli biriydi.Aynı zamanda öğrenci velisiydi.

Mehmet Bey ilçeye gideceklerini söyleyince,Şoför Ahmet minibüsün ön koltuğunu onlara ayırdı.

Ertesi gün erkenden kalktılar,minibüsün ön tarafına oturdular.Minibüste oturacak yer kalmadığından

Bazı yolcular kucak kucağa sıkışık oturmuştu.İki erkek yocu da ayaktaydı.

Şoför Ahmet bağajları yerleştirdi.Arabayı çalıştırdı,teyibe Mahzuni’nin kasetini koydu.İşte gidiyorum

Çeşm-i siyahım,türküsü çalıyordu.Hasılat iyiydi . Neşeyle sigarasını tüttürdü.  .Yaklaşık kırk beş  dakikalık bir   yolculuktan sonra İlçeye vardılar.Şoför Ahmet,köy garajında yolcularını indirdi ve ikindi sonu köye döneceklerini herkesin duyacağı bir sesle söyledi.

Fatma Hanım,iplikçi dükanından beyine,kendisine,kızlarına kışlık kazak örmek için çeşitli renkte çile

çile ipler aldı.Tuhafiye dükkanından beyine,kendisine,kızlara iç çamaşırı,çorap aldı.Kırtasiye dükka-

nından Aslıhan’a mavi bir çanta ve kitaplar,defterler,dosyalar,renkli renkli kalemler,silgiler aldılar.

Aslıhan sevinçten uçuyordu.Çantasını elinden bırakmıyordu.Bir lokantada et yemeği yediler.Çocuk-

lar çok sevdikleri coca colayı sevinçle içtiler.

Vakit epeyce geçmişti.Güneş sallanmış,ikindi yaklaşmıştı.Oldukça sıcak bir gündü.Köy garacında

bulunan bakkal Dumuş’tan mutfak ihtiyaçlrını alacaklardı.Bakkal dükkanına vardıklarında birkaç

müşteri vardı.Onlar gittikten sonra bakkal Durmuş güleryüzle:

_Hoş geldiniz Mehmet Öğretmen,yengehanım siz de hoş geldiniz!dedi.

Bakkal Durmuş,kızlara topitop şeker ikram etti.Küçük kız Ayşe topitop şekerini alır almaz

maç maç emmeye başladı.Mehmet Öğretmen, yaklaşık beş yıldan beri mutfak alışverişini

düzenli olarak bakkal Durmuş’tan veresiye yapıyor ama maaşını alır almaz, ilk olarak bakkal

borcunu ödüyordu.Şimdiye kadar borcunu hiç aksatmamıştı.Düzenli ödemişti.

Fatma Hanım, elindeki listeden ihtiyaçlarını söylemeye başladı:iki kilo pirinç,iki litre kristal zetin

yağı,bir kilo siyah zeytin,üç paket sana yağı,goflet,helva, tahin, biskivü,sabun,tursil,pril……Bakkal Durmuş söylenenleri tek tek hazırlayarak poşetlere koydu.

Mehmet Öğretmen çay tiryakisiydi.Hele hele karanfilli çayı çok severdi.Akşamları misafirlerine

çayı bizzat kendisi demlerdi. Köylük yerde çay sohbetlerine doyum olmazdı:

Mehmet Öğretmen:

--Durmuş amca ,iki kilo kesme şeker ile bir kilo da Filiz çayı  ver.Sana zahmet, bunların hepsini

benim hesabıma yaz,önümüzdeki hafta aybaşı,öderim,dedi.

Bakkal Durmuş orta halli bir bakkaldı.Memlekette  1980’li yılların yüksek enflasyonu vardı . O yıllarda            şeker ve çayı Tekel malı olduğu için peşin alıyor, bundan dolayı da peşin satıyordu.Piyasa o kadar  kötüydü ki birçok ürünü,sattığı fiayata alıp raflara koyamıyor;zarar ediyordu. Piyasada stokçuluk yapıldığından, en çok çay ve şeker kıtlığı vardı.

Bakkal Durmuş:

---Mehmet Öğretmen,çayı ve şekeri peşin parayla aldığımızdan, peşin satıyoruz,borca vermiyoruz;

kusurumuza bakma! dedi.Mehmet Öğretmen,bir hafta sonra maaşını alacağını,şimdiye kadar bir

kez bile borcunu ödemeyi akstamadığını, üzüntülü bir ses tonuyla söyledi ama Bakkal Durmuş yine de olmaz,deyince çok mahçup oldu. duydukları karşısında donup kalmıştı.Cebinde, çayı ve şekeri peşin alacak parası yoktu.

Konuşmaları Hanımı Fatma da duymuştu.Hanımının yanında, böyle bir duruma düştüğü için

çok utandı.Yüzü kızardı,gözünün beyazı kızıllaştı.Kulakları uğuldadı,başı dönüyordu.

Bakkal Durmuş da yaptığının yanlış olduğunu anlamıştı ama iş işten geçmişti.Fatma Hanım,

eşinin daha fazla üzülmesini istemediği için:

---Mehmet,minübüs kalkacak,geç kalıyoruz;hadi gidelim.dedi.

Mehmet Öğretmen, küçük kızını kucağına aldı,eşi de Aslıhan’ın elinden tuttu.Diğer poşetleri de almadan bakkaldan üzüntüyle ayrıldılar.Bakkal arkalarından bakakaldı.Hiçbir şey  söyleyemedi.                    Yaptığı hatanın şaşkınlığı içindeydi.                                                                                                                                       Minibüs, yolcularını almış, onları  bekliyordu.Mehmet Öğretmen, yaşadığı bu olayı bir türlü kabullenemiyordu. İçin için  kendini yiyordu.Sessizce ve üzüntüyle  minibüse bindiler.Minibüs

köye hareket etmişti.Herkes, birbiriyle derin bir sohbetteydi.Gözü küçük kızın emdiği topitop  şekerine takıldı .Çocuk,hiçbir şeyden haberiz, neşeyle şekerini yalıyordu.Minibüs şose yolda tozu dumana katarak    ilerliyordu.  Hiç kimseyle konuşmadı.İçinden düşünmeye başladı.  Bana şeker ve çayı borca vermeyen bu insanlar,kendi canları,kendi kanları, en kıymetli varlıkları olan çocuklarını, biz öğretmenlere nasıl  emanet ediyorlar?diye düşndü. Bu durum  ne yaman  bir  çelişkiydi! İçinden, 24 Kasım Öğretmenler  Günü’nde,  bizleri kuru kuruya  öven  ve  öğretmenleri bu duruma düşüren yöneticilerimiz utansın,dedi .Köye yaklaşmışlardı. Derin düşüncelere dalmıştı. Şoför Ahmet sıkıntılı bir durumun olduğunu anlamştı ama kalabalıktan dolayı ona soramadı. Mehmet Öğretmen’in kulaklarında, Bakkal Durmuş’un ve öğrenci velilerinin söyledikleri sözler çınlıyordu:

---Bakkal Durmuş:

----Mehmet Öğretmen, kusura bakma, çayı ve şekeri borca veremiyoruz!

-----Öğrenci velileri:

---Öğremen Bey, çocuğumuzu önce Allah’a sonra size emanet ediyoruz. Yeter ki okusun, adam olsun.

Hayatını kurtarsın. Vatana, millete hayırlı bir evlat olsun!

  ETİ SENİN, KEMİĞİ BENİM OLSUN!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Harun Çitil Arşivi