Ahmet Doğan İLBEY

Ahmet Doğan İLBEY

Dünya Kadınlar Günü’nün ideolojik yüzü

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Birleşmiş Milletler tarafından 16 Aralık 1977’de kabul edilen kadınların “sosyo-ekonomik ve siyasî eşitlik” hakkının tescil edilişinin tarihidir.  Vahşi kapitalizmin hâkim olduğu Batılı ülkelerin fabrikalarında kötü şartlarda köle gibi çalıştırılan kadınların 1857’de başlayan iş bırakma eylemleri neticesinde kazandıkları bu haklar o şartlarda bir dayanışmanın adıdır. Yarım asır sonra Kadınlar Günü bu gayenin dışına çıkarak, kadın haklarını erkeğin hâkim olduğu gelenekli bir toplumdan “kurtuluşun ve bağımsızlığın” ideolojik mücadelesine dönüştü. Bu mânada kadın hakları, kapitalist ve seküler anlayışla “Tanrılarından” uzaklaşan Batılı toplumun aile müessesesinden, eşten ve çocuktan kopuşu hızlandıran sözde “özgürleşme” hareketine evrilmeye başladı.

HEDEFİ ERKEĞE KARŞI SENDİKALAŞMIŞ SEKÜLER KADIN TOPLUMUDUR 

 Arka plânında kadın üzerine ideolojik hedefleri olan Dünya Kadınlar Günü’nün talep ve gayelerinde neler olduğunu bilmek gerek. Dünya Kadınlar Günü’nün varacağı nokta erkeğe karşı sendikalaşmış kadın toplumu oluşturmaktır. Bu tehlikeyi düşünmek bile ürkütüyor insanı. Kadının sosyal hayatta “rahat etmesi” için Batı’da başlayan “kıyafet reformu” yâni açık ve dekolte giyinme, evin erkeğinin bağlı olduğu gelenekli değerlere bağlı olmamak, “özel hayata” karışmamak” gibi bir yığın sözde haklar millî kadın anlayışımıza ve aile yapımıza terstir.   

ÇOK YÜZLÜ DÜNYA KADINLAR GÜNÜ’NÜN İFSAD EDİCİ FAALİYETLERİ

Müslüman Türk aile yapısını yozlaştırıcı tarafları göz ardı edilen İstanbul Sözleşmesi’nin Dünya Kadınlar Günü’nde gündeme getirilmesi mânidardır.  Müslüman Türk kadını ve aile yapısıyla uyuşması mümkün olmayan seküler ve “bağımsız özgür kadını” savunan ve bunu hak olarak gören “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi”ni (CEDAW) programına alan Dünya Kadınlar Günü masum ve millî olabilir mi? “Bekâret Kontrolüne Hayır”, “Bedenimiz Bizimdir” gibi gayr-ı İslâmî talepleri olan Dünya Kadınlar Günü’nün hedefleri arasında Batılı kadın ve aile yapısını ikâme etme düşüncesi su götürmez bir gerçek. Anadolu’da ve muhafazakâr bölgelerdeki “anma günlerinde” bu şenî gayelerini gündeme getirmezler. 

Sanayileşmenin ardından kadının çalışma hayatına dâhil olmasıyla ortaya çıkan kadının emeği ve hakkı gibi meseleler her ülkenin kendi millî değerleri ve toplum yapısına göre halledilecek meselelerdir. Kadınlar Günü’nün bununla doğrudan ilgili bir hareket olduğu söylenemez. Tanrısız ve erkek eşten bağımsız seküler bir sosyal harekete dönüşen Dünya Kadınlar Günü her ülkede değişik üslûpla icra-ı faaliyet ediyor. Modernlik, cinsiyet eşitliği ve “cinsel yönelim serbestliği” taraftarıdır. Hümanist ve sekülerdir. Öyle ki, ülkeden ülkeye, hattâ aynı ülkede şehirden şehire kılık değiştiren bukalemun bir anlayışa sahip. Asıl gayesi kadınları mensup olduğu milletin kadın anlayışından uzaklaştırmak, ayartmak ve bölücülük...  

“KADININ ÖZGÜRLEŞTİRİLMESİ” KADININ DA AİLENİN DE ÇÖKÜŞÜDÜR     

  Feminist hareketin desteklediği Dünya Kadınlar Günü’nün hedefi, Türkiye’deki taraftarları da dâhil, “kadını özgürleştirip” aile kurumunu yozlaştırmaktır. Dünya Kadın Günü savunucuları  “Bedenimiz, emeğimiz bizimdir”, “Erkekler evlere, kadınlar sokaklara”, “Özgürlüğünü ve haklarını arayan kadınlar toplanın!” şeklinde korona virüsünden daha tehlikeli kışkırtıcı ve yıkıcı bildirilerle dolaşıyorlar. Müslüman kadını temsil etmeyen sinema artistleri, zâniliğin sanatını yapan sanatçılar “Kadın Günü” programlarıyla aile yapımızı bölücü bir anlayışı telkin ediyorlar. 

Bu pespâye günün “aktörleri” nin sıkça kullandıkları “Fetvalarla değil, kendi irademizle yaşayacağız” sloganı Müslüman aile yapısının köküne konan bir dinamittir. Hangi yabancı ideoloji bu slogandan daha yıkıcı olabilir? En temel düşüncesi “Sınıfsal, ulusal, cinsel, sömürüye son…” olan Dünya Kadınlar Günü’nün gayesi Müslüman kadını millî ve ulvî değerlerinden koparmak, modern kapitalist kültürün yayılmasıyla zaten zayıflayan aile yapısını daha da çökertmektir. 

 KADININ HÜR YAŞAMASI PARÇALANMAKTIR  

Dünya Kadınlar Günü savunucuları “Biz erkeğin eğe kemiğinden yaratılmadık”  bildirileriyle alenen bölücülük yapıyorlar. Kur’ânî yaratılış inancını yok eden, kadınların dimağını zehirleyen bundan daha tehlikeli bir slogan olabilir mi?  Müslüman Türkiye’nin kadınlarını “Hür doğmuşuz, hür yaşayacağız” diyerek meydanlara çağıran Kadın Günü savunucularını desteklemek ihânetintâ kendisidir. Müslüman toplumda kadının “hür yaşaması” ne anlama gelir? Akıbet maazallah ne olur? “Kaderimi kendim tayin ederim” ne demektir? Kaderini kendi tayin kadın toplumunun sonu uçurumdur, parçalanıştır…       

TÜRKİYE’NİN “DÜNYA KADINLAR GÜNÜ”NE İHTİYACI YOKTUR  

Modern ahlâksızlıktan, Batı taklitçiliğinden, yozlaşmaktan, lümpenlikten, pespâyelikten başka bir şey değil Dünya Kadınlar Günü. Batılılaşmayı resmîleştiren inkılâpların Türk kadınına kötü bir hediyesidir. Türkiye’de Müslümanca hayat ölçülerine göre kadınların çalışma hayatındaki yeri, rolü ve şartlarını bilmek ve gaye edinmek gibi bir derdi yok. Kadına yapılan şiddetin, kadının istihdam ve ücret gibi haklarının Müslümanca konuşulduğu bir gün olmadığı, Batı’nın sözde “özgürlükçü” ve seküler kadın toplumuna özendiren bir faaliyete dönüştüğü ortadadır. Bu gayeye sahip Kadınlar Günü’nün kadınlarımızın haklarının konuşulduğu bir dayanışma günü olduğunu kim söyleyebilir?  

ARTİST “SÖYLEŞİLERİ”NDEN KADIN HAKKI HÂSIL OLMAZ

Kadınlar Günü’nün mâsumâne bir dayanışma gibi gösterilmesinin arkasındaki kültürel kirlenmeye dikkat! Meselenin trajik tarafı muhafazakârlara rağmen Dünya Kadınlar Günü büyük şehirlerin ardından Anadolu’nun muhafazakâr şehirlerinin şeddadî plazalarında da boy gösteriyor. Pespâye sinema artistlerini, müptezel ve dekolte sanatçıları taşranın muhafazakâr ve dindar kadınlarıyla  “buluşturma”, “söyleştirme” geceleri düzenlemek millî kimliğimizin izzet ve haysiyetine hakarettir.

KADIN HAKLARINI “VEDA HUTBESİ”YLE SAVUNMAK 

Elbette kadınlar şiddet görüyor ve haksızlığa uğruyor. Bunun karşısında olmak insanî bir düşüncedir. Sormak lâzım; bu mudur Müslüman toplumda kadın dayanışması ve kadın hakları? Müslüman toplumun kadın gününde Hazret-i Peygamber Efendimiz’in Veda Hutbesi’nde buyurduğu "Ey İnsanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emriyle helâl kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır…” sözleri üzerinden kadın haklarının konuşulması gerekmez mi? 

Kadına yapılan zulüm konuşulacaksa, şapka inkılâbına karşı olmakla suçlanarak kanlı İstiklâl Mahkemelerinde sorgusuz sualsiz idam edilen Erzurumlu Şalcı Bacı’nın idamı konuşulsun. Kadın Günü’nde kadın hakları konuşulacaksa, kadının şiddet görmesinin sebepleri ve çözüm yolları postmodern festivallere dönüştürülmeden, âlimler ve kâmil insanlar hâkemliğinde İslâmî çerçevede ciddiyetle müzakere edilsin.  Sözün özü: Dünya Kadınlar Günü’nün durduğu yer ve gayesi netamelidir, güvenilmez…

([email protected])

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Doğan İLBEY Arşivi