Erdoğan: Mahalle Baskısını Kaldıralım

Erdoğan: Mahalle Baskısını Kaldıralım
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan "İnanç özgürlüğüne, eğitim özgürlüğüne bu kadar müdahil olmanın artık anlamı yok.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Ankara'da yaptığı görüşmede, "Sağa sola gitmeye gerek yok. Oturalım, değerlendirelim bu sorunu ortadan kaldıralım" dediğini hatırlatarak, "Bu ülkede hangi inançta olursa olsun, ne taraftan olursa olsun şu mahalle baskısı adı verdikleri şeyleri ortadan kaldıralım" dedi.

Başbakan Erdoğan, mezunu olduğu Marmara Üniversitesi'nin 2010-2011 akademik yılı açılış törenine katıldı. Sultanahmet'teki rektörlük binasında gerçekleştirilen törende konuşan Başbakan Erdoğan, kendisinin de Marmara Üniversitesi'nden mezun olduğunu hatırlatarak, "Türkiye'nin en eski ve en seçkin üniversitelerinden biri olan Marmara Üniversitesi'nin mezunu olmaktan büyük gurur duyuyorum" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, önceki nesillerin eğitimde yaşadığı imkansızlığı gelecek nesillerin de yaşamaması için her türlü imkanı seferber ettiklerini ve bunu bir sorumluluk olarak kabul ettiklerini söyledi. 2002 yılında 7.5 milyar TL olan Milli Eğitim Bakanlığı bütçesini 2010 yılında yüzde 278 oranında bir artışla 28 milyar TL üzerine çıkardıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, "2003-2009 yılları arasında toplam 7 bin 303 resmi ve özel okulu eğitim-öğretime kazandırdık. Derslik itibariyle yaklaşık 150 bin yeni derslik demek. Modern eğitim imkanlarını Türkiye'ye sunduk ve sunmaya devam ediyoruz. Hakkari'den Edirne'ye kadar tüm yurtta bilim ve teknoloji sınıflarını oluşturduk. Bu iş Ankara'da oturmakla olmuyor ama biz gittik bizzat yerinde gördük" şeklinde konuştu.

 

Başbakan Erdoğan, üniversite öğrencilerinin daha iyi şartlarda eğitimlere devam etmeleri için burs ve yurt imkanlarının önemli ölçüde iyileştirildiğini söyledi. Yüksek öğretimin kalitesini arttırmaya, gençlere destek olmaya devam edeceklerini belirten Erdoğan, "Üniversiteler özgür düşüncenin, özgün düşüncenin yeşermesi gereken ortamlardır. Buna zemini hazırlamak bizim üzerimizde bir sorumluluktur. Bu ülkenin gençleri ne kadar özgür bir ortamda yetişirse, ülkesine olan aidiyeti ne kadar sağlam olursa, Türkiye'nin geleceği de o kadar aydınlık ve güçlü olacaktır. Ben ülkem, gençlik ve gençlerimiz adına umutluyum" dedi.

Başbakan Erdoğan, eğitim gördüğü yılların, Türkiye'nin en bunalımlı, en buhranlı yılları olduğunu söyledi. 12 Eylül 1980 müdahalesi yaşandığında öğrenci olduğunu hatırlatan Erdoğan, "O karanlık günlerin acısını en çok üniversiteler, öğretim üyeleri ve öğrenciler olarak yaşadık. Gençler görünmez bir takım karanlık ellerin marifetiyle kutuplaştırıldı. Silahlarla, demir çubuklarla neler çektiğimizi o dönemde biliyoruz. Belki bunlar bizim için aydınlık yarınların o zaman bir vesilesiydi, işin bu yanının da düşünmekte fayda var. Çok sayıda öğrenci sokak aralarında öldü veya yaralandı. O dönemdeki şiddetin kurbanı oldular. Nice bilim adamımızın itibarı, onuru, akademik saygınlığı ayaklar altına alındı. Nice bilim adamımız fişlendi. Müdahaleye karşı çıkan demokratik bir tavır sergileyen, baskılara direnen onurlu bilim adamlarımız akademik mahalle baskısına maruz kaldı" ifadelerini kullandı.

Başbakan Erdoğan, o dönemde birçok bilim adamının görev yaptıkları üniversitelerden uzaklaştırıldığını belirterek, şunları söyledi:

"O dönemin yasasına bakalım. Bugün inanmakta, anlamakta çok güçlük çektiğim o maddede 'genel güvenlik asayiş veya kamu düzeni açısından çalışmaları sakıncalı görülen kamu personelinin işine son verilmesi, yerel yönetimde çalışanların görevden uzaklaştırılması veya işlerine son verilmesi ilgili kurum ve organlarca derhal yerine getirilir maddesi. 'İdareci 'ben seni sakıncalı görüyorum' dedi mi iş bitmiştir. Bu yasanın ardından çoğu profesör olan yaklaşık 100 öğretim üyesinin işine son verildi. Binlerce öğretim üyesi yasa nedeniyle istifa etmek zorunda kaldı. Çok şükür kanlı çatışmaların içinde olmadım, kardeş kavgası hatasına asla düşmedim. Kirli ellerin kirli odakların tuzağına gelmedik ama bu kirli tuzaklara aldırış etmemiş olmamıza rağmen şahsımıza yönelik çirkin saldırılara maruz kaldık."

Yeni neslin, özellikle 1970 ve sonrasında doğmuş olanların 12 Eylül'ün ne anlama geldiğini hatırlamıyor olabileceğini belirten Başbakan Erdoğan, "Yeni bir eğitim-öğretim yılının heyecanını yaşarken, 30 yıl önceki karanlık tabloyu hatırlatmamın nedeni; yeni nesli özellikle 1970 ve sonrasında doğmuş olanlar 12 Eylül'ün ne anlama geldiğini hatırlamayabilir, anlamayabilir. Bugün sahip olduğumuz demokratik standartları ve demokratik ortamı anlayabilmek, değerini bilmek açısından o günlerin mutlaka hatırda bulundurulması gerektiğine inanıyorum. Acıların tekrar yaşanmaması için, ders almak için, geleceğe güvenle bakmak için 12 Eylül'ün iyi analiz edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu kadar çok müdahalenin yaşanması, bu müdahalelerin yeterince sorgulanmamasının, bunlarla yüzleşilmemesinin, bunların hesabının sorulmamasının bir neticesidir. 27 Mayıs unutturulduğu için 12 Mart yaşandı, 12 Mart unutturulduğu için 12 Eylül yaşandı, 12 Eylül unutturulduğu için 28 Şubat yaşandı" açıklamasında bulundu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 12 Eylül'ü hatırlattıkları için 12 Eylül'ün işkencelerini yaşamış bazı kesimler tarafından kıyasıya eleştirildiklerini söyledi. O gün yaşananlar gibi, öncesinde ve sonrasında yaşanan müdahalelere de aynı samimiyetle karşı çıktıklarını belirten Erdoğan, "Artık bir halk oylaması sürecinde değiliz. 12 Eylül öncesi ve sonrasında hangi taraftan olursa olsun gençlerin vefatı bizim yüreğimizi sızlatmıştır. 12 Eylül'ün etkisi gerek anayasa marifetiyle, gerek bir takım kurumlar marifetiyle 30 yıldır ülkemizin üzerinde kısmen de olsa devam ediyor. 2 hafta önce 12 Eylül'de bir halk oylaması yapıldı. Anayasanın 26 maddesi değiştirildi. 1982 anayasası bugüne kadar defalarca değişikliğe uğradı. Bu değişiklik, anayasanın ruhuna ve özüne büyük ölçüde dokunuyor" dedi.

Muhalefeti eleştiren Başbakan Erdoaralarında öldü veya yaralanğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Muhalefet 'hadi o zaman YÖK'ü kaldırın' diyor. Bunu söyleyenler, zaman zaman iktidar ortağı da oldular. Onların iktidar ortağı olduğu dönemler YÖK'ün bilim ve bilim insanları üzerindeki baskısının ağır şekilde hissedildiği dönemlerdi. O gün YÖK'ü kaldırmak için adım atmayanlar, bugün de 12 Eylül ile yüzleşmek için adım atmadılar. Söylediklerinde samimi olmalarını diliyoruz. Biz Türkiye'yi aydınlığa taşıyacak her türlü projenin içinde olacağımızı, işbirliği yapacağımızı bütün samimiyetimizle ifade ettik.

Her şeyi konuşalım. Bunlardan rahatsızlık duymayalım. 12 Eylül'den kalan her izi konuşalım. YÖK ile ilgili muhalefetin bundan önceki genel başkanına bizzat teklif ettim. 'Gelin YÖK'ü kaldıralım' dedim. 'YÖK'ü kaldırmak bir rejim meselesi' demişti. Şimdi ise yeni genel başkan 'YÖK'ü kaldıralım' diyor. Sizden önceki zat rejim meselesi dedi. Ne olacak. En ideal olan neyse onu yapalım."

Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Ankara'da yaptığı sürpriz görüşmeyi hatırlatarak, "CHP lideri ile görüşmemizde 'siz görev verin, ben de görev vereyim. Diyanet İşleri Başkanlığımız var. Sağa sola gitmeye gerek yok. İstemiyorsanız başkalarını da katın işin içine. Onların da görüşlerini alalım. Oturalım, değerlendirelim bu sorunu ortadan kaldıralım. Kaçak göçek olmasın' dedim. İnanç özgürlüğüne bu kadar müdahil olmanın artık anlamı yok. Bu ülkede hangi inançta olursa olsun, ne taraftan olursa olsun şu mahalle baskısı adı verdikleri şeyleri ortadan kaldıralım. Herkes rahat olsun. Bu ülkenin yararına olacak ne varsa hepsini istişare edelim ama lütfen gençlerimize örnek olmak adına, bunu samimiyet duygusuyla yapın. Siyasetçilerin samimiyet testini siyasetçiler yapmaz, seçmenler yapar. Siyasetçinin ne söylediğine, nasıl söylediğine ve söylediklerinin arkasında durup durmadığına bakarlar. Ona göre kararı verirler" dedi.

En az güvenilen kurum olan siyaset kurumunun prestijini yukarı çekmenin mücadelesini verdiklerini belirten Erdoğan, uluslararası 70 siyasi partinin eğitim almak için AK Parti'ye müracaat ettiğini söyledi. Erdoğan, söylediğine inanılmayan, kendisine güvenilmeyen, sözüne itibar edilmeyen siyasetçi profilini milletin zihniyetinden silip atmanın gayreti içinde olduklarını ifade ederek, "Biz, gençlere mahcup olmak istemiyoruz. Gençlerin siyasetten soğumasının ülke ve gelecek adına kaygı verici olduğuna inanıyoruz. Bize oy vermeyenler olabilir, bizi beğenmeyenler olabilir, yaşamımızı desteklemeyenler olabilir, politikalarımızı onaylamayanlar olabilir ama biz onların da hükümetiyiz. Biz geçmişe takılıp kalmak istemiyoruz. Geçmişin parametrelerine takılıp kalmak istemiyoruz. Ayrı fikirlere tahammül, değişik renklere sağduyulu yaklaşım, demokrasi ve özgürlüğün temel şartıdır. Elbette eleştiri olacak ama hakaret asla. Halkı ve demokratik tepkiler ortaya konulacak. Kırarak, bükerek, yağmalayarak, özellikle de kalp kırarak, gönül kırarak, rencide ederek değil. Bizde protestoların demokratik olgunluğun dışına çıktığını, gereğinden fazla reaksiyonlar olduğunu zaman zaman görüyoruz" diye konuştu.

U2 konserinde yaşanan tepkileri hatırlatan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Dünyanın en ünlü müzik grubu U2'nin konserinde de benzer manzaralara şahit olduk. Değerli bakanıma karşı takınılan tavır güzel bir tavır değildi. Kendileri de buna çok şaşırdı. Kendileri teşekkür ederken karşılarında böyle bir tavrın olması onları da şaşırttı. Biz kendi özeleştirimizi yapıyoruz. Aynı sorgulamayı muhalefetin, medyanın, üniversitelerin ve sivil toplum kuruluşlarının da yapmasını bekliyoruz. 12 Eylül halk oylamasıyla Türkiye yeni bir sayfa açtı. Bu noktada hiçbir kompleksimiz, hiçbir ön kabulümüz yok. Demokrasi içinde her sorunu çözebilir, her engeli aşabilir, Türkiye'yi bugün olduğundan çok daha ileri seviyelere taşıyabiliriz. Bazı engeller önümüze çıkarılmamış olsaydı Marmaray'ı bitirmiş olacaktık. Yargıyla olan mücadelemiz, sürekli engel çıkarıldı.

Yeni bir tüp geçit daha yapıyoruz. İnşallah bir aksilik olmaz. O tüp geçitten de otomobiller geçecek. Ahırkapı'nın oradan girecek, karşı taraftan çıkacak. Eleştiriler oldu. Tıpkı AKM'de olduğu gibi, 'oraya alışveriş merkezi yapacaklar' diyorlar. Biz bütün trafiği alanın altına alalım, AKM'nin yerine boşlukları ilave etmek suretiyle büyük bir kültür merkezini inşa edelim diyoruz. İstemezük diyorlar. Muhsin Ertuğrul'da da aynı şeyi yaptılar. Sevgili gençler; Türkiye'nin yaşadığı değişim ve dönüşüme kayıtsız kalmayın. Türkiye'nin demokratikleşmesine bigane kalmayın. 30 yıl öncesinin vesayetçi anlayışlarıyla Türkiye'nin dünya ile bütünleşmesinin, dünya ile rekabet etmesinin mümkün olmadığını bilin. Türkiye 30 yıl, 50 yıl, hatta 8 yıl öncesine göre çok farklı bir yerde. Türkiye küçük olsun ama benim olsun anlayışıyla yola devam eden bir ülke değil. Türkiye bugün bölgesinin en itibarlı, en güçlü ülkelerinden. Standartlara uyan değil, standart uygulayan ülkelerden olacağız.

İHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.