AB'ye Kabul Edilmek Önemli Değil

ABye Kabul Edilmek Önemli Değil
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB ile katılım müzakereleri devam etse de Türkiye'nin AB'ye kabul edilip edilmemesinin önemli olmadığını söyledi

MÜSİAD'ın düzenlediği 14. Uluslar arası İş Forumu'nda (IBF) konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MÜSİAD'a 12 Eylül halk oylamasına verdiği destekten dolayı teşekkür etti.

İslam dünyasını bir araya getiren MÜSİAD Fuarı'nın İstanbul'da düzenlenmesinin önemine de işaret eden Erdoğan, "İstanbul bizim de son dönemdeki yoğun gayretlerimiz neticesinde uluslar arası bir finans merkezi olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Hızla büyüyen ekonomisiyle, hızla gelişen yatırım ortamıyla, iş gücüyle, coğrafi imkanlarıyla Türkiye, her yatırımcıyı, girişimciyi Türkiye ve İstanbul üzerinden iş geliştirmek isteyen tüm işadamlarını ağırlamaktan büyük memnuniyet duymaktadır.

Devletin ilgili tüm kurumları, ilgili bakanlıklarımızı, sivil toplum örgütlerimiz, Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Yatırım ajansımız her an sizlere yardımcı olmak üzere seferber durumdadır. Bizim güzel bir sözümüz var, 'Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır'.

Burada Türk kahvesini mutlaka tadın. Mutlaka az şekerli, orta şekerli veya şekerli olarak tadın. İnanıyorum ki o zaman İstanbul sizler için bir köprü şehir, bir aracı şehir değil kendinizi evinizde hissedeceğiniz ve huzurla yatırım yapacağınız bir şehre dönüşecektir" dedi.

Küreselleşme olgusunun dünyadaki tüm alışkınları değiştirdiğine işaret eden Erdoğan, ülkeler gibi işadamlarının da önünde "değişimi izlemek veya değişimi yönetmek" gibi iki seçenek bulunduğunu anlattı.

2008 yılı sonunda ABD'nin kendini merkeze koymak suretiyle bir krizi yönettiğini iddia ederken krizin merkezi olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan şöyle konuştu:

"Türkiye G-20 üyesi bir ülke olarak hasar tespiti yapmak, çözümler geliştirmek, tedbirleri hayata geçirmek adına G-20 zirvelerine katıldı, katılıyor. Küresel finans krizi her ülkeye ve küresel ekonomiye önemli mesajlar verdi.

Ancak bu mesajlardan özellikle bir tanesi bütün bir insanlık olarak çok iyi okumak, anlamak ve gereğini de yerine getirmek durumunda olduğumuz açıktır. Küçük bir köye dönüşen dünyamızda, yoksulun daha da yoksullaştığı, zenginin daha da zenginleştiği bir sistemin sürdürülebilir olmadığı açıktır.

Bir kesim sınır tanımaksınız tüketirken, kazanırken diğer kesimin küreselleşmenin aracı olan televizyon ve internetten bunu sadece seyrediyor olması vicdanları yaralamakta, adalet duygusunu zedelemektedir.

Özellikle İslam ülkelerinin, İslam ülkelerindeki iş adamlarının bizim medeniyetimize, inançlarımıza tamamen zıt olan bu eşitsizlik üzerinde daha fazla durmalarının önemli olduğunu düşünüyorum. Bizler diline, inancına, derisinin rengine asla bakmadık. Komşuluk hukukunu yücelten bir medeniyetin mensuplarıyız. Bizler kanaat gibi eşsiz bir kavramı, eşsiz bir hayat anlayışını her ana göz önünde bulundurması gereken bir kültürden, bir medeniyetten geliyoruz.

Yoksulluk, açlık, salgın hastalık, çevre kirlemesi, su, tabi afetler, terör ve tabii afet mağdurlarının herkesin ortak sorunu olduğunu kaydeden Başbakan, "Pakistan'da sel felaketinde ölen çocuklar bizim çocuklarımızdır. Şili'de, Haiti'de depremde ölen çocuklar bizim elimizi uzatmamız gereken çocuklardır. Sudan'ın çocukları, Bağdat'ın çocukları, Kabil'in çocukları, Gazze'nin çocukları elbette ki bizim çocuklarımızdır.

Dünya bu sorunlara sırtını dönse bile biz sırtımızı dönemeyiz. Dünya sessiz, tepkisiz kalsa bile biz sessiz, tepkisiz kalamayız. Onun için bölgesi ve küresel meselelere daha fazla eğilmek, barış adına daha fazla çaba harcamak, küreselleşmede söz sahibi, değişimde pay sahibi olmak zorundayız. Onun için bu topluluğun üzerinde çok önemli sorumluluklar var. Biz gelişmeleri izlemekle, uzaktan seyretmekle yetinemeyiz. Barışı tesis etmediğimiz müddetçe yeni ve daha büyük krizler dünyamızı tehdit etmeyi sürdürecek" diye konuştu.

2002 yılında iktidara gelmelerinden bu yana Türkiye'nin geçirdiği ekonomik değişimi anlatan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ekonomisinin küresel finans krizinde, direncini test etme imkanı bulduğunu ve yapısal reformlar neticesinde krizi en az etkiyle atlatan ülkeler arasında yer aldığını ifade etti.

Ancak temkini elden bırakmadıklarını belirten Erdoğan şunları söyledi:

"Mali disiplini elden bırakmıyoruz. Büyük ve güçlü ekonomisiyle, istikrar ve güven zeminindeki politikalarıyla, barışçı ve aktif dış politikasıyla Türkiye yatırımcılara eşsiz fırsatlar sunuyor. Demokratikleşme yolunda attığımız adımlar, AB ile sürdürdüğümüz katılım müzakereleri, kabul edeler veya etmezler hiç önemli değil. Bunu ben kendilerine de söylediğim için rahat rahat söylüyorum. Ama Türkiye'nin muhalefeti olayı farklı farklı değerlendirmenin gayreti içerisinde.

Biz yere sağlam basıyoruz. Kendilerine de söylüyoruz, 'Eğer bizden cevap bekliyorsanız boşa bekliyorsunuz. Eğer Türkiye'yi istemiyorsanız çıkın bunu açıklayın, bizi oyalamayın.' Bunu kendilerine de söylüyoruz. Ama bize 'Hayır. Biz sizi oyalamıyoruz' demek suretiyle kendilerine göre bazı formüller uyguluyorlar. Biz de şu anda süreci böyle işletiyoruz."

İHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.