Gelin Birlikte Empati Yapalım!

Yeni evlendik, canımızdan daha çok sevdiğimiz çocuğumuz dünyaya geldi. Yemeyip yedirdiğimiz, içmeyip içirdiğimiz. Hasta olduğunda tüm imkanlarımızı zorlayarak doktora götürdüğümüz ve ilaçlarını aldığımız. Günlerce başında uyumadan iyileşmesini beklediğimiz yavrularımız. Biraz büyüdü,  kendisinin okul zamanı geldi, onu en iyi okula, en iyi öğretmene vermek için uğraştık, çabaladık. Lise dahil tüm okulları bitirdi. Sıra geldi üniversiteye, kazandıysa okutmaya çalıştığımız, kazanamadıysa askere gönderdiğimiz evlatlarımız için.

Devlet borcudur, gitsin, bir an önce askerliğini yapsın, gelsin, iş ve eş için önündeki engeller kalksın ki o da hayatının düzenini  kursun. İşte bu tüm anne ve babaların hayali değil midir?

 Bazı gençlerimiz askerlik öncesi  aşık olur söz, nişan yapar, hatta bazıları evlenir, gider ve hatta  çocuğu bile olur.

Evladımızı uğurlarız vatani görevini yapıp sevdiklerine bir an evvel kavuşması için. Düğünle, bayramla, davulla, zurnayla göndeririz. O da gururla ve hayalleri ile çıkar yola.

Gözyaşı döker arkasından annesi, babası, eşi, sözlüsü, nişanlısı, çocuğu, yani sevdiği herkes ilk günden gün saymaya başlarlar.

Geride bıraktığı sevdikleri ondan ilk haberi alana kadar meraklanırlar ve haber gelince bir nebze olsun rahatlarlar.

Giderken anne nasihat eder. Sen benim oğlumsun, unutma, yüreğinde ve beyninde kötü düşüncelere asla yer verme, asker diye seslenen komutanlarının önünde saygı ile eğil. Arkadaşlarınla iyi diyaloglarda ol. Başın hep dik olsun, vatanın bölünmezliği ve bütünlüğü için orada olduğunu unutma, yediğin her lokmayı hak et. Ne mutlu sana, sen bir askersin ben de bir asker annesiyim sayende…

Elbette babanın da çok söyleyecekleri vardır.  Bizi habersiz bırakma, sana güveniyorum oğlum. Biliyorum ki askerlik vazifen bittiğinde yine beraberiz, asker olman ailemizin gurur kaynağı haline geldi.  Moralinin iyi olduğunu, senin sağlıklı olduğunu öğrendiğimizde mutluluğumuzun derecesini anlatamayacağım. Şu önümüzdeki birkaç hafta acemilik döneminin geçmesi çok önemli. Bu zamanının biraz sıkıntılı atlatılması doğaldır. Geçen her gün senin lehine işler, bir bakmışsın ki günlerini doldurmuş, vatani görevini tamamlamış birisi olarak gururla yuvana dönersin. Başlamak bitirmenin yarısıdır oğlum, sen cesur ve kahramansın…

Ya eşi ya da sevdiği, sözlüsü, nişanlısı onların da gözyaşları dinmez alışana kadar. Ne zor zamanlardır sevdiğinin askerde olduğun zamanlar. Sanki zaman durur. Bir parçam koptu gitti. Ben de seninle beraber gün sayıyorum. Telefonum sürekli yanımda, arasan da sesini duysam diye. Hasretin yakıyor yüreğimi. Ağlamamı istemezdin, zor tutuyorum kendimi. Sen de dayanamazsın bensizliğe. Ben seni senden iyi bilirim. Bu günler de geçer elbet. Kavuşunca bırakmayız birbirimizi, asla kopamayız artık birbirimizden. Seni benden ayıran yıllara, yollara inat, hep sevgimle, hasretimle bekliyorum seni.

Özlem vardır, hasretlik vardır, sağ salim dönmesini beklemek vardır. En önemlisi, hayaller vardır.

Ama ne yazık ki kara haber gelir. İşte bu an, sözün bittiği, dünyanın başına yıkıldığı andır.

“Sana evlat acısı yaşattığım için beni affet anne,  vatan sağ olsun derken sesin titreyecek biliyorum baba.”. Bayrağımıza bakarken tekrar tekrar ‘’Vatan sağ olsun! ‘’ diyeceksin.

Beni affet hayat arkadaşım. Ben şehit oldum. Tabutumun başında ağlarken ‘’Sana doyamadım, yiğidim!’’ diyerek gözyaşlarını akıtacaksın tabutuma ama ben sana doydum mu sanıyorsun?

Kolay mı bırakıp gittim sizi sanıyorsunuz? Hepiniz gözümün önünden geçtiniz. Kokunuz burnumda tüterken şehit düştüm, siz hakkınızı helal edin.

İşte ne çok aile yaşadı, ne çok evlatlar gitti. Ne çok masum insanlar teröre kurban gitti. Bu canlar, bizim canlarımız. Yarın bizlerin ve evlatlarımızın aynı şeyi yaşamama garantisi var mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gülser YAMAN Arşivi