Abdulbaki GÜNIŞIĞI

Abdulbaki GÜNIŞIĞI

Canı Can İle Değişelim Kumandanım

 

                    Maraş tan göksun ilçemize giden  hemen hemen herkesin bildiği bir şehitliğimiz vardır. Uzun müddet tanzim ve elden geçirilmediğinden yeri kimseler tarafından bilinmez iken yakın zamanda bakımı yapılarak insanların ziyaretine açılmıştır. Bu şehitliğimizin  ismi Mehmet beğ şehitliğidir. Maraştan otuz kilometre civarında uzaklıkta, su çatına yaklaşırken bir tepenin arkasında ve bir vadinin içinde bulunmaktadır.

                    Taa Selçukludan beri eline geçen her fırsatta bizi paçamızdan ısıran ve buna mukabil hangi ahmak tarafından ve neden milleti sadıka diye isimlendirildiği ayrıca bir araştırma konusu olan Ermenilerin oturduğu dalı kestikleri yıllardır. Aziz ceddimizin büyük gönlünü devamlı suistimal eden Ermeniler roma zamanında kilise sahibi olamadığı gibi insandan dahi sayılmamışlar ve Ortodoks roma kilisesince hristiyan dahi addedilmemişler ve o zor durumlarından Anadoluyu fetheden ceddimizin hoşgörüsü ve büyük müsamahası sayesinde kurtulmuş ve  hayat hakkı bulmuşlar ve atasözümüzün dediği gibi bulmuşken  bu sefer  bunamışlardır. Herkese layık olduğu veçhile muamele yapılmak gerekir iken atalarımızın büyük müsamaha gösterdiği Ermeniler ve diğer gayrimüslim azınlıklar buldukları her fırsatta açık ve gizli olarak dahili ve harici düşmanlarımız ile işbirliği yapmaktan geri kalmamışlardır. Bütün bu hainliklerine rağmen devlet-i ali yıkılırken dahi bu melun milletçiklere bakanlıklar ve büyük devlet memurlukları verilmeğe devam edilmiştir.

                    Osmanlının son yıllarında maraşımızın süleymaniye kasabasında nüfusun yarıya yakını Ermenilerden müteşekkildir ve bu sarp arazide oturan Ermeniler gizliden gizliye medeni! Avrupanın ve amerikanın oyuncağı olmağa başlamış ve hayali klikya devleti kurmak için yüzlerce yıldır kendilerini komşu sayıp bir gün dahi zulm etmeyen Türkleri nasıl ve ne şekilde öldürür ve buraları sahiplenirizin hesaplarını yapmağa başlamışlardır. Çeşitli defalar isyan çıkarıp, erkekleri çeşitli cephelerde vatan sathını müdafaa da bulunan köyleri basıp kalleşçe ve acımasızca kadın ve çocuklar ile yaşlı insanları canlarının istediği şekilde işkence ile öldürmüşlerdir.   Bu hadiselerin duyulması üzerine devlet bu hadiseleri araştırmak ve bilgi almak ve tedbir almak için bir müfreze askeri  başında şehit Mehmet beğ (yüzbaşı) olmak üzere bölgeye göndermiştir. Yaptığı araştırmalar ile Ermenilere nasihat edip bu türlü işler ile uğraşmağa devam ederler ise kanunun yakalarına yapışacağını ihtar eden Mehmet beğ işin ciddiyetine vakıf olmayan ve söylentileri abartılı bulan mülayim kişilikli bir insan olmalıki önlerinin kesilip öldürüleceklerini bir türlü hesaplayamamış ve tedbir almamıştır. Tıpkı şimdiki devletlilerimizin bunca şehide ve gaziye rağmen, bunca kana ve paraya rağmen, nerede ise oğullarımızı askere göndermeyecek hale getirilmemize rağmen bir türlü sonuç alıcı tedbirleri almamakta ısrar etmesi ve bizzat kendi sonlarını hazırlamaları gibi Mehmet beğ de işi ciddiye almamış hem kendi hem de emanetinde olan Mehmetçiklerin hayatını da boşa harcamıştır.

                      Aziz Türk milleti tarih boyunca düşüncesiz, kaygusuz, vurdumduymaz, gafil, Türk ve İslam harsına sahip olmayan bencil devlet adamlarımızdan ve onların hatalarından çok çekmiştir.İşte bu Yüzbaşı Mehmet beğ şehit oldukları vadiye gelince vadinin iki yakasında at üstünde ellerinde modern tüfekler ve silahlar ile mücehhez Ermeniler tarafından karşılanmış ve  bir askerin kumandanım bunlar bizi vurmağa gelmişler izin verirseniz canı can ile değişelim teklifini kabul etmemiş ve büyük bir ğaflet ile hayır bunlar bizi teşyi etmeğe, uğurlamağa gelmişlerdir siz yanlış anlıyorsunuz bizi selamlayacaklar ve biz yolumuza devam edeceğiz diyerek askerin hazırlık yapmasına izin vermemiştir. Zan edersiniz ki kendi yurdumuzda değiliz, görüşmeler için başka  devlete gitmiş bir askeri heyet var ve diğer devletin askeri heyeti de kendilerini askerce selamlayacak. Bu kadar ğaflet içinde olan bir devlet adamı ancak kendine emanet olan canları müdafaa edemediği gibi kendisini de müdafaa edemez. Ne zamandan beri devletin askerlerini gayrimüslim ve Müslim köylüler pür silah uğurluyor ve böyle bir uğurlamayı da meskun oldukları yerde değil derin bir vadide habersiz olarak yapıyor. İşte ğaflet içindeki sivil veya asker bürokratlarımız aziz Türk milletinin kanının su gibi akmasına sebeb olmuşlar karşılığında hiçbir şey kazandırmamışlardır. Türk  müfrezesi  başlarında Mehmet beğ olmak üzere ve silahları bellerinde olarak ermenilerin içinden geçerken karşılıklı yakalarda bulunan ermeniler üzerlerine ateş ederek tamamını şehit etmişlerdir. Cesetler içinde yaralı olarak gizlenen Maraşlı bir askerin iki üç gün sonra sürünerek te olsa maraşa gelip hadiseyi haber vermesi üzerine olay mahalline varan heyet kalleşçe öldürülen askerlerimizin cesetleri ile karşılaşmışlar ve yaralı askerimiz şehit olmadan meseleyi ve gelişme tarzını açıklamasa yıllarca cesetleri dahi bulunamayacak ve ğafletin ihanet ile nerede ise bir olduğunu tarih bize yazmayacaktı. Tarih acı hadiseler bir defa daha tekerrür etmesin diye nasihat olarak okutulur.Nerede ise  doksan yıldır adam gibi bir tarih dersi verilmediği için içimizden ermeni , yunan, bulgar, rus hayranı nesiller çıkmış ve atalarımızın kemiklerini sızlatacak hadiselere imza atmışlardır.

                   Bu elim hadiseden ders çıkartmağa geldi mesele. Ne demiş atalarımız su uyur düşman uyumaz. Bu elim hadise yüzyıllarca bizim uyuduğumuzu ve milleti sadıka dediğimiz ve sayemizde bu gün var olan milletçilerin uyumadığını, yaptığımız insanlıklardan dolayı da bize karşı kin besleyecek aşağılık duygusuna sahip olduklarını  görmediğimizi bize göstermiştir. Şimdi ki durumumuzda o zamanki ğafletimiz ile nerede ise aynı halde ve seviyede. Nerede ise yüz yıldır vatanımızı bölmek isteyenler, son otuz yıldır içimizdeki Müslüman geçinen eskinin gayrimüslim milletçiklerin artıklarının kürt ismi altında ve yerli Türkmenlerin Kürtçe konuşanlarını da kandırmağa devam ederek aziz Türk milletinin kanını kalleşçe dökmektedirler. Son yıllarda ki ihmallerimiz ve karşılığının ısrarla verilmemesi,  kanımızın ve canımızın düşmanlarının yaptıklarının yanlarına kalması iyice cesaretlerini arttırmış ve aziz Türk milletinin moralini bozmağa başlamıştır. Devlet ne için vardır. Devlet kan davasına mahal vermemek, yoksulun zengin tarafından, sahipsizin sahipli tarafından ezilmemesi için vardır. Kişi kendi kanının intikamını aldımı katil olur. Devlet bu kanın bedelini tahsil ettiğinde hem adalet yerini bulur hem de hiç kimse bir başkasına kan davası güdemez. Askerimiz, polisimiz, her yerde ve her şekilde şehit edilmekte, çatışmalarda öldürülenler haricinde yakalanan şerefsizler yılarca mahkeme edilmekte ve ölene kadar beş yıldızlı oteller gibi hapishanelerde öldürdükleri insanların yakınlarının parası ile beslenmektedirler. Hapishanelerde yattıkları yetmezmiş gibi oradan dışarıyı idare etmekte ve aziz Türk milletinin sabrının germektedirler. Sol fikirli İslam düşmanı siyasiler yıllarca sağ fikirli siyasileri İrana özenmek, devleti iran gibi yapmak istemekle suçlanmışlardır. Şimdi iran tarafını tutan bu iki yüzlüler, ve Avrupa birliği denen Türk düşmanı devletlerin birliğine girmek isteyenler sayesinde kaldırılan idam kararları ve canileri arkalayan kanunlar artık can damarımızı kesmeğe başlamıştır. O çok sözü edilen iran kendi askerine ve devletine silah çekenleri yakaladığı yerde ve askerinin huzurunda idam kağıdını boynuna asarak cezalandırmış ve bunun neticesinde iran da bir tane hadise çıkaracak güçleri ve cesaretleri kalmamıştır. Yıllardır büyük şehirlerimizde, üniversitelerimizde insanlarımızı canlı canlı yaktılar, milyarlarca liralık hasarlara sebeb oldular, polisimizi ve askerimiz yaraladılar ve şehit ettiler, nerede ise yaptıkları suçlardan dolayı bırakın cezalandırılmayı kahraman olarak gösterilmeğe başladılar diyebilirim.

                     Artık Türk milletinin sabrı bitmiştir. Fakir ve fukarının oğulları tükenmiştir. Zengin olanlar, devletin yönetiminde bulunanlar ve bir yolunu bulup oğullarını askere göndermeyen şerefsizler bu hadiselerin böyle devam edeceğini ve ölen askerlerimizin yerine yenisinin geleceğini ve bu devranın böyle gideceğini zan edip oğullarını Amerikalara yollayanlar çok yanılıyorlar. Bu devran böyle sürmez. Madem biz ölüyor ve yaralanıyoruz o zaman söz bizim olacak zaman geliyor demektir. Yüzbaşı Mehmet gibi dostunu düşmanını tanımayan devletlülerimizin devri bitiyor. Aziz Türk milleti canını canla değişmek zamanına gelmiştir. Şehit olan son askerin dediği gibi canı canla değişelim kumandanım zamanıdır artık. Siyasilerden son bir ricamız kaldı. Ya idam kararını onlarca yıl geriden başlatarak geri getirirler ve kanımızı kan ile değiştirirler yada kendi kanlarının akmasına hazır olmalılar. Çünkü bizzat ben söylüyorumki iki tane oğlum var ve bu devlete ve bu millete ve bu dine kurban olsunlar diye büyüttüm. Fakat birileri oğullarını askerden kaçırır, birileri askerimizi kalleşçe şehit edenleri müdafaa eder ve kucaklar, birileri akan kanı seyreder ve kanımızı döken şerefsizler ile aziz Türk milletinin kadim düşmanı İngiliz  aracılığı ile müzakere eder ve kanımızı dondurur ve  bu kan yerde kalmağa devam eder ise hiç kimse benim oğullarımı askere alamaz. Kanlarının yerde kalacağını bile bile, ağlayarak vatan sağ olsun diyeceğimi zan edenler çok yanılırlar. Bu vatan hepimizin ise herkesin kanı akmalı ve herkesin kanı da yerde kalmamalıdır. Kanımıza kan alacak, canımıza can alacak kanunlar çıkarılmadığı müddetçe isterseniz idam ediniz oğullarımı askere göndermemeye karar aldım. Çünkü  artık devlet yok demektir.Devlet yok ise askerlik yapacak yerde yok demektir. Devlet olmayan yerde de Türkmenler kendi devletlerini kurarlar.  Artık mevcut devlet için ya devlet başa ya kuzgun leşe vakti gelmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulbaki GÜNIŞIĞI Arşivi