Türkiye'den büyük işçi dalgasının Almanya’ya gitmesi söz konusu

Türkiye'den büyük işçi dalgasının Almanya’ya gitmesi söz konusu
Kahramanmaraş’ın Elbistan Belediye Başkanı Mehmet Gürbüz, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen İngiltere ziyaretini değerlendirdi. 

Kahramanmaraş’ın Elbistan Belediye Başkanı Mehmet Gürbüz, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen İngiltere ziyaretini değerlendirdi. 
İngiltere temasları hakkında gazetecilere açıklama yapan Başkan Mehmet Gürbüz, Enfield Belediyesinden Elbistan'a yapılacak olan yatırımlara, önümüzdeki dönemde gençler için oluşacak fırsatlardan kütüphane haftasının okumaya yönlendirmesi gerektiğine kadar bir çok konuya dikkat çekti.
 "Enfield Belediye başkanının yalnız olmadığını gösterdik"
Başkan Gürbüz, "İngiltere'ye MÜSİAD Londra şubesi ve Enfeild Belediye Başkanı Sabri Bey'in daveti üzerine gitmiştim. Aslında biz orada Elbistan'dan, Afşin'den bu bölgeden bu coğrafyadan çıkıp Yurt dışında Londra'da yaşayıp ve belediye başkanı olarak seçilen kıymetli bir başkanımızın yanında olduğumuzu göstermek için gittik. Tabii oradaki yerel yönetimlerin sosyal çalışmaları çok farklı. Türkiye'deki gibi değil. Çok daha sivil diyebilirim. Bürokratik anlamda daha relax hareket ediyorlar. Haliyle oradaki sosyal çalışmalarında belediye başkanları halka çağrıda bulunuyor. Iş adamlarına çağrıda bulunuyor. Açık arttırmayla belli ürünler satılıyor. Belli bir gelir toplanıyor ve onu da sosyal çalışmalarında kullanıyor. Biz belediye başkanımızın hem bu çalışmasına katıldık hem belediye meclisindeki çalışmalarını hem de parlamentoya bir ziyaret gerçekleştirip orada bazı milletvekilleriyle de görüştük. Ve şunu çok net bir şekilde söyledik. Elbistan'dan, Afşin'den bu bölgeden giden ve orada Belediye Başkanı olarak seçilen bir siyasetçinin arkasında Türkiye Cumhuriyeti var, arkasında hemşerileri var. Dolayısıyla yalnız olmadığını hissettirdiğimizi düşünüyorum” dedi. 
"ENFİELD BELEDİYESİNİN SOSYAL ÇALIŞMALARINDA PAYDAŞ OLABİLİRİZ"
Belediye hizmetlerinde yerel ve uluslar arası ilişkilerin önemine değinen Başkan Gürbüz, "Sadece Enfield belediye başkanımız değil de orda siyasetin dışında iş dünyası çok daha hareketli. Biz kıymetli başkanımıza şu teklifte bulunduk. Özellikle genç kardeşlerimizi biz yurt dışına göndermek istediğimizi oradan da İngiliz vatandaşları Türkiye'de, Elbistan'da misafir etmekten mutlu olacağımızı söyledik. Bu çünkü kültürel bir etkileşim. İleride belki kardeş belediye çalışmaları da yapılabilir. Hem kültürel etkileşim hem de ticari bir etkileşim olsun diye biz MÜSİAD'ın çalışmalarını orada çok önemsedik ve ziyaretimizin merkezine aldık. Oradaki yaklaşık otuz beş bin civarında Elbistanlı hemşerimizin yaşadığını, çok yoğun bir şekilde yaşadığını gördüm ben. Hatta tabelaları işte Berber Ali gibi, kendimi Elbistan sokaklarında geziyormuş gibi hissettim. Bir kardeşim geldi dernek toplantısında. 'Başkanım seni ben tıraş edebilir miyim?' dedi Londra'da. Hoşuma gitti. Çok doğal. İnsanlar kendilerini ticari anlamda ve sosyal anlamda çok rahat hissediyorlar. Bu benim önemsediğim bir konu. Dolayısıyla hem Enfield Belediyesi'nin sosyal çalışmalarında paydaş olabileceğimizi kültürel etkileşim sağlayabileceğimizi ifade ettik. Belediye başkanımızla bu konuda hemfikir olduk. Ayrıca oradaki Elbistanlı vatandaşlarımızın, gurbetçi vatandaşlarımızın kısaca durumundan da ekonomik durumundan da bahsetmek istiyorum. Biz altmışlı, yetmişli yıllarda işçi göndermişiz. Yani Elbistan'da Türkiye'de istediğimiz nitelikte iş bulamadığımız için ya da gelir düzeyi çok tatmin etmediği için Avrupa'ya göçmüşüz. Iş için ama bugün geldiğimiz noktada şehrin en güzel yerlerinde konut alarak oturan ya da en değerli işletmelerine sahip olan fabrikaları işleten, mühendis demiyorum bakın, fabrika sahibi hemşerilerimiz var. MÜSİAD'ın Londra temsili Mustafa Demir Bey yakın zamanda bir yatırımdan bahsetti. Seksen milyon sterlinlik bir yatırım. Üç yıllık da fabrika siparişi almış ve üç yılda amorti edebileceğini söyledi. Bu fabrikanın harcadığı parayı çıkarabileceğini söyledi. Haliyle bugün artık onlar bizim için bir şans. Yani oradaki hem kültürel gelişim, ya orada doğmuş, büyümüş, eğitim almış insanlar. Onların Türkiye'ye dönmeleri ve hem de oradaki kazanmış oldukları sermaye ve ekonomik büyüklüğün büyük bir pazar oluşturduğunu gördüm ben. Otuz beş bin insana sadece onların damak tadına uygun buradan bir takım ürünler satsanız o kendisi başlı başına bir pazarken bir de Londra'ya açıldığınızı düşünün. Şimdi biz bugün artık eskisi gibi değiliz derken Sadece oradaki işletmeler açısından söylemiyorum. Lojistik güç açısından söylüyorum. Türkiye'nin üretim kapasitesi açısından söylüyorum. Ve Türkiye'nin eğitimli genç kitlesi açısından söylüyorum. Bizim gençlerimiz çok yetenekli. Yabancı dilleri oradaki insanlarla iletişim sağlayabilecek düzeyde. Benim oğlum yurt dışında yabancı dil eğitimi almıştı. Ben ona da aynı teklifte bulunmuştum. Yani mümkünse yurt dışında mastır, doktora eğitimi alın diye. Oradaki hemşehri derneklerimizin neredeyse tamamına gittim. Onlarla görüştüm ve onlara dedim ki artık bu milli bir görev bugün kur ve ekonomik gelişme standartları açısından değerlendirildiğinde çok büyük bir oranda Avrupa'nın önde olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla Avrupa'daki edinimlerin Türkiye'ye dönüşmesi gerekiyor. Tabii o insanların sosyal yaşam açısından Türkiye'ye dönüp burada yaşananlara öyle kolay bir şey değil. Ama en azından yatırımlarını burada değerlendirmeleri ya da oradaki ihtiyaçlarının karşılanması noktasında ana yurtlarının, ata yurttan oraya bir lojistik imkanlarıyla beraber açılım sağlanması hem kendi gelir düzeyleri açısından yani daha ekonomik mal almış olacaklar hem de Türkiye açısından son derece önemli. Çünkü üretmiş olduğunuz ürünlerin ihracata konu olması demek parametrik bir değer açısından bakıldığında çok daha büyük bir ekonomik geliri beraberinde getiriyor. Yani burada işte üretmiş olduğumuz bir salçayı elli TL'ye satarken Londra'da bunu belki elli sterline satıyorsunuz. Bu Bu da şu demek oluyor. yani yaklaşık Türkiye'deki gelirin yirmi katı. Büyük bir oran. Dolayısıyla hem Elbistan'daki çiftçinin, üreticinin ya da sanatsal ve kültürel üretimin de yurt dışına ya da yurt dışındakinin buraya kazandırılması adına çok önemli olacağını düşünüyorum” diye konuştu. 
"TÜRKİYE'DEN BÜYÜK İŞÇİ DALGASININ ALMANYA’YA GİTMESİ SÖZ KONUSU"
Gürbüz, açıklamasının devamında ise, şunları kaydetti: "Türkiye'de belediye başkanı hem meclisin başkanı hem belediyenin başkanı icrayla beraber yönetimden de sorumlu. Ancak Londra'daki yapılanma şöyle. Londra Büyükşehir kapsamında bir belediye. Otuz iki belediyesi var. Yedi tanesi seçimle geliyor. Enflasyon belediyesi de bunlardan bir tanesi. Ve her yıl seçim yapıyorlar meclislerinde. Ancak belediye başkanları orada daha çok temsil ve sosyal çalışmalarda kendini gösteriyorlar. Yatırım konusu daha çok bürokratik yürüyor gibi geldi bana. Türkiye'de ise tam tersi bütün sistem belediye başkanına bağlıdır. Dolayısıyla oradaki en önemli iletişim ve iş birliğinin ben kültürel anlamda oluşabileceğini düşünüyorum. Ancak bizim sadece kültürel ve eğitim gibi bir amacımız yok Bunun dışında ticari işletmelerle de çok ciddi bir iletişim geliştirmeyi istiyoruz. Örneğin orada bir kardeşim bana şunu söyledi. Zannediyorum Almanya'yla bir anlaşma yapmışlar. Yakında çok ciddi bir personel talebinin oluşacağını söyledi. Çünkü oradaki işletmeler bu işi taşeron ediyorlar şirketlere. Şirketlerde hangi milletlerden, devletlerden alabileceklerini araştırıp, ülkelerin ilgili departmanlarıyla anlaşıyorlar. Türkiye'den çok sayıda yeni bir işçi dalgasının Almanya için oluşacağını söylediler. Ben de hep şunu söylüyorum. Yani biz oraya turist olarak gidelim. Yatırımcı olarak gidelim ama asla iş bulmak için gitmeyelim. Artık onların bin dokuz yüz altmışlarda, yetmişlerde, seksenlerde bıraktık. Geride kaldı onlar. Biz ekonomik özgürlüğü ve gücü yüksek bir potansiyel olarak Avrupa toplumuna girelim. Önceden Avrupa Türk toplumunu bir pazar olarak görüyordu. Artık biz bunu tersini çevirelim istiyorum. Yani buradaki ürettiğimiz ürünleri Avrupa'ya satarak çok daha fazla gelirler elde edelim. Hatta bizden yaklaşık bir ay önce bir mobilyacı Elbistan'dan hemşerimiz Londra'daymış. O bir iş bağlantısı yapmış. Onunla ilgili bana şu bilgiyi vermişlerdi. Mesela Türkiye'deki üretmiş oldukları işte koltuk takımıdır, yatak odası takımıdır. Bunların lojistik imkanları çok güçlü olduğu için artık işte Gaziantep'ten, Kayseri'den trenin olduğu ve limanın olduğu kentlere mal sevkiyatını yapabiliyorlar. Hatta Elbistan'dan kara yoluyla yapıyorlar ya da Kayseri ve Antep gibi yerlerde bir şube açarak yapıyorlar. Dolayısıyla orada ürettiklerini işte on bin lira diyelim bir koltuk takımının. Orada on bin sterlin ya da beş bin sterlin bilemiyorum tam. Ama bakıldığında rakamlar öyle farklı ki yani beş kat fazla satsanız karşı taraf neredeyse yarı fiyatını almış oluyor. Yani gümrükleme sorunlarını çözdükten sonra buradaki üretimin yurt dışına satılması çok büyük bir getiri sağlıyor. Hatta bugün görüştüğüm iş adamlarının bazılarını Elbistan'da misafir ettim. Sabah birlikte kahvaltı yaptık. Ve oradaki konuştuğumuz yatırım tekliflerini Elbistan'da realize etmekle ilgili fizibilite yapıyorlar. Organize sanayi bölgemizi gezdiler. özellikle tarımsal ürünlerle ilgili ciddi bir arayış içerisindeler. Ve şu teklifte bulundular bana. Elbistan'da yapmış olduğunuz tüm ürünleri Avrupa pazarına kazandırabilmek adına, özellikle kurutmalık olarak ifade ettiğimiz baharatların ya da bölgemize ait olan işte peynir üretimi gibi bir takım ürünlerin Avrupa pazarına açılması ve oradaki gurbetçi vatandaşlarımızla buluşturulması konusunda sabırsızlıklandıklarını ve bir an önce bunu hayata geçirmekle ilgili beklentileri olduklarını ifade ettiler. Bu da bizim açımızdan son derece önemli. Biz artık belediyelerimizi kendi kurmuş olduğumuz şirketlerimizle beraber Hem vatandaşımızın, gurbetçi vatandaşlarımızın beklentilerini ve güven ortamlarını sağlamak. Aynı zamanda Türkiye'de üretilen ürünlerin de yurt dışına pazarlanması noktasında bir takım vergi muafiyetleridir ya da gümrük muafiyetlerini sağlayarak onların işini kolaylaştırmak adına kullanıyoruz. Yani bir belediye sadece artık yol yapmıyor. Çocuk oyun alanı yapmıyor. mesela biz organize sanayi bölgesinde yatırımcıları teşvik edebilmek adına çok ciddi altyapı desteği veriyoruz onlara. Yeter ki Elbistan'a, Organize Sanayi Bölgesi'ni seçsinler diye. Sizler aracılığıyla da buradan şunu ifade etmek istiyorum. hemşerilerimin sabırlı olmalarını bekliyorum, diliyorum. Çünkü fabrikaların kurulması, onun altyapısının hazırlanması, hukuksal süreçler gayrimenkullerin alınıp inşaatlarının yapılması belli bir süreç. Yani bu süreçler sağlıklı bir şekilde işletilmediği zaman fabrikaların kalıcı olamama riski var. Dolayısıyla onun kendi sürecine bırakmak gerekiyor. Yani fabrika kurulacak. Tamam bugün böyle bir karar aldık. Yarın kurulmuş bir fabrikayı beklemek rasyonel bir düşünce değil. Ayakları yere basan bir ifade olmayacağını düşünüyorum. Hatta kalkınma süreçlerinin şu anda dünyanın gelişmiş ülkelerine bakıldığında onların kalkınma tarihlerine bakıldığında on yıllar aldığını göreceksiniz. Dolayısıyla Elbistan'da biz bu sürece yeni başladık. Kahramanmaraş'ımız son yirmi yılda özellikle organize sanayileriyle ilgili mesela çok büyük teşvikler aldı. Ama bu teşviklerden Elbistan çok faydalanamadı. Biz buna yeni başlıyoruz. Şehrin tamamını üretim atölyeleriyle, fabrikalarıyla donatmak istiyoruz. Ben biliyorum ki genç kardeşlerimizin bizden en çok beklediği müjde ya da haber istihdam olanakları olacaktır. Kültürel, sosyal ve eğitim olanakları olacaktır. Bunların tamamıyla ilgili çalışmalar Elbistan'da çok hızlı bir şekilde yapılıyor. Ve yakın bir zamanda inşallah bacalarımızın tüttüğünü hep beraber göreceğiz. Yakında inşallah birkaç fabrikanın açılışını birlikte gerçekleştireceğiz.

6e0089a1-10a9-4c23-ac15-de7d7c7efdcb.jpg
"BİZİM GENÇLERİMİZ BÜYÜK ŞİRKETLER KURMAYI, ELBİSTAN’I TÜRKİYE’Yİ YÖNETMEYİ HEDEFLESİNLER” 
"Ben genç kardeşlerime şunu söylemek isterim. Ülkelerine, devletlerine güvenmelerini isterim. Daha yaşımın yirminin altında olduğu dönemlerde beklentimin şu an beklentilerime bakıldığında çok küçük olduğunu hissediyorum. Yani sadece kamuda çalışmak ya da bir iş bulup asgari ücretle de olsa çalışmak bir hayal olamaz. Yani bugün Elbistan'ı yönetmeyi hayal etmesi gerekiyor. Elbistan'daki genç kardeşimin. efendim Kahramanmaraş'ı, Türkiye'yi yönetmeyi hayal etmesi gerekiyor. Dışındaki yaş grubundaki gençlerle rekabet edebilecek bir eğitim kapasitesine ulaşmak için çaba sarf etmesi gerektiğini düşünüyorum. Biz yarın şirketleri kurup ayağa kaldırdığımızda o şirketlerde istihdam edecek o kriterde, eğitimde gençlerin hazır olması gerekiyor. Yani fabrikalar şu an için yok. dolayısıyla eğitim de yok. Böyle bir dünya olmaz. Mutlaka bizim insan kaynağımızın yetişmiş olması lazım. Ben belediyede belli mühendislik alanlarında ya da belli planlamalarda, depart nitelikli kadrolar bulmakta zorlanıyorum. Onun için çağrımı bazen ulusalda yapmak zorunda kalıyorum. Ama istiyorum ki Elbistan'daki genç kardeşlerimle yol yürüyelim. biz onların her türlü girişimci Yaklaşımlarına, üretim kapasitelerini zorlayacak yaklaşımlarına paydaş olacağımızı, onlarla beraber yürüyeceğimizi söylüyorum. Benim bir fikrim var, şehrimle ilgili bir fikrim var ya da kendimi, insanlarımı daha da ileriye götürecek, kazandıracak projelerim var diyen her genç kardeşime Elbistan Belediyesi'nin kapıları açık. Ve nerede ihtiyaç duyarlarsa, hatta Elbistan'da bile olmalarına gerek yok. Dünyanın neresinde olursa olsun Elbistanlı bir kardeşimin yanında olacağımı ben işte Londra seyahatiyle de göstermiş oldum. orada bir düğüne katıldım. genç kardeşlerimi tebrik ettim. Ve şunu söylediler. Yani rüyamızda görsek inanmazdık. Elbistan Belediye Başkanı bizim düğünümüze geldi. Ben tüm STK'larımızı oradaki işletmelerimizi, işletmelerimizi, iş dünyasını kulüplerimizi çok önemsiyorum. Her zaman yanlarında olacağıma aracılığınızla da ifade etmek istiyorum. Ve şu bir gerçek ki önce iletişim ve ekonomi arkasından insan kaynaklarının iyi yetiştirilmesi ve kaynak olarak insanın doğru yerlerde değerlendirilmesi adına gençlere muazzam bir ihtiyaç var. Siz kendinizi yetiştirin, geliştirin. Mutlaka gelecek sizin ve gelecekte çok büyük işler yapacağız birlikte diyorum. Bu konuda özellikle onların öz güvenine yapılan saldırılara hiç aldırış etmemelerini temenni ediyorum. Önemli olan şu. Siz kendinize inanıyor musunuz? Ben belediye başkanı olabilirim diyor musun? Sen kendine buna söylediğinde inanabiliyor musun? İnanıyorsun. O zaman başkalarını da ikna edebilirsin. her şeyi içeride başlıyor. O içerideki ateşi hiç sönmemesi gerekiyor. Ben de kendimi genç hissediyorum doğrusu. yapamaz, edemez, şu da olmaz denilen her konuyu yaptığımı söyleyebilirim buradan. Geriye dönüp baktığımda şunu da yapamadım dediğim hiçbir konu yok. Allahuteala size nasip ediyor bunu. Yeter ki siz samimi olarak isteyin, azmedin. Günün birinde o önünüze geliyor. Ve arkaya doğru baktığınızda diyorsunuz ki ben böyle güzel hizmetler yaptım. Şunu da başardım. Ve ben tüm genç kardeşlerimin başaracağına inanıyorum. Elbistan'da bir hanım kardeşimle tanıştım. Türkiye'den Elbistan'dan yurt dışına altı ülkeye ihracat yapıyor. Ve okuması yazması yok. Mikro krediyle başlamış. Ben ablayla tanıştıktan sonra şunu söyledim. O salondaki tüm hanımefendilere, özellikle genç hanımefendilere. Bakın dedim, şu ablanın yaptığı şey var ya, bunu hepimizin başarması lazım. Hepimizin başarması lazım. O abla ne yapıyordu? Yorgan yapıyor ya. Altı tane yakın komşusuyla beraber oturmuşlar bir yer kiralamışlar. Sonra mikro krediyi aracılığıyla tanıştıkları birisi onlara bir pazar açmış. Avrupa pazarına açmış. Siparişi internetten alıyorlarmış. Buradan satıyorlarmış yurt dışına. Ve gelirlerinin de çok iyi olduğunu söylediler. Bir hanım kardeşim mesela bana şunu söylemiştim. Türkiye'de kim ne üretiyorsa hanımların evde kurutmalıktır, tarımsal ürünlerin işlenmesiyle ilgili çalışmalarda Başkanım hepsinin üstüne çıkabiliriz dedi. Nasıl yapacaksınız dedim. Bize güvenin dedi. Ya yeter ki destek verin. Yine bir hanım kardeşim geldi. İstanbul'da tekstil atölyesi varmış. Tekstil atölyesiyle ilgili benden sadece bir elli bin liralık destek istedi. Bu elli bin lirayı verin bana. Ben inşallah önce küçük bir atölye kuracağım. Arkasından da işletme olarak büyüteceğim dedi. Yine gelinlik yapan Elbistan'da kaftan yapan bir kardeşimle tanıştım. Eskişehir'de bir fabrikası varmış. Onu almış, Elbistan'a getirmiş. yaklaşık on bir ülkeye ihracat yaptığını söylüyor. ve Kahramanmaraş'ta geçen yılın en çok ihracat yapan firmalarına baktığınızda ilk üç sıraya Elbistan firmalarının girdiğini görürsünüz. Aybaxlar gibi yirmi altı ülkeye ihracat yapan bir firma. Ve Türkiye'de bazı tarımsal ürünlerin rekoltesinin yüzde yetmiş ve doksan bandını tek başına Türkiye rekoltesini Elbistan karşılıyor. Çin mısırında patlatmak kuru yemişli mısırda efendim kuru yemişlik ay çekirdeğinde olduğu gibi alternatif ürünler Elbistan'da deneniyor. Yani kısacası şunu söylüyorum. bu insanlar önce hayal ettiler. Sonra çaba sarf ettiler Ondan sonra da bunun ürünlerini alıp bütün dünyaya dediler ki biz başardık. Genç kardeşlerim de bunu yapabilir diye düşünüyorum. Özgüvenlerine yapılan hiçbir saldırıya aldırmamaları gerektiğini düşünüyorum. Kulaklarını kapatarak inandıkları ve bildikleri yolda ilerlemelerini tavsiye ediyorum."
"BİZLER MÜSLÜMANIZ. KUR-AN'IN İLK EMRİ 'OKU' OKUMAMIZ LAZIM” 
Başkan Gürbüz, açılmasının sonunda ise, "Aslında tabii ilk akla ne geliyor biliyor musunuz? Bizler Müslüman olduğumuz için Kur'an-ı Kerim'in ilk emri okudur. İncil'in ilk emri tevdir, sevgidir efendim. Tevrat'ın ilk emri bildiğim kadarıyla yaşat. Biz çok doğru anlamıyoruz galiba. Çünkü okuma oranlarının çok düşük olduğunu görüyorum ben. Hem şehrimizde hem de ülkemizde. Dolayısıyla Mehmet Akif'in bir yanlış hatırlamıyorsam o veciz sözüyle de bu konuyla  ilgili görüşlerimi sonuçlandıracağım. Hiç okuyanla okumayan bir mi? Diye başlayan o meşhur sözü var ya gerçekten ölümle hayat gibi. Yani yaşamın olmaması ve yaşam gibi ifade edilebilir. İnsana çok farklı ufuk araştırdığı gibi zihnini ve düşünsel gücünü de yükseltiyor. hedeflerini ona göre belirliyor. Dolayısıyla Elbistan'dan bakıp bütün dünyayı görebilmek istiyorsa bir genç mutlaka okumalı. Bu vesileyle de ben hem kütüphanecilerin hem de okuma haftası olarak değerlendirebileceğimiz kütüphanelerin kıymetini bilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bütün okullarda kütüphane kurmakla ilgili bir mücadelemiz var. bulduğum her fırsatta da gençlerle ilgili hem kafeteryalar oluşturuyorum. Mesela millet bahçemizdeki genç kafeteryalarımızda, bizim genç kafelerimizde genç tüm ürünler ücretsiz olarak sunuluyor. Ve hepsi kütüphane. Elbistan'da oluşturduğumuz, belediyemizin oluşturduğu tüm kütüphanelerde ikramları ücretsiz veriyoruz. İnterneti orada ücretsiz veriyoruz. Tek amacım gençlerimize rahat yaşanılabilir bir sosyal çevre oluşturabilmek” değerlendirmesinde bulundu. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.