Kahramanmaraş’ın simgesi olan Arslan Bey’i oğlu anlattı

Kahramanmaraş’ın simgesi olan Arslan Bey’i oğlu anlattı
Millî mücadelenin büyük komutanı Arslan Toğuzata Bey’in oğlu Mahmut Toğuzata “Arslan Bey’i ben bir kahraman olarak severim” dedi.

Ömrünü savaş meydanlarında, vatan savunmasında geçiren ve 7 Haziran 1963’te vefat eden Milli mücadelenin büyük komutanı Arslan Toğuzata Bey, Kahramanmaraş’ın Fransız ordusu tarafından işgaline karşı durması başta olmak üzere, verdiği kararlarla Milli Mücadele'nin önemli bir isimi olarak tarihe geçti.

Bundan tam 100 yıl önce, Kuva-yi Milliye kuvvetleri, Arslan Bey komutasında Fransızlara karşı koyarak, 12 Şubat Maraş’ın kurtuluşu olarak geçen, 22 gün ve 22 gece süren çarpışmalardan sonra Türk güçlerinin gösterdiği üstün mücadele azmi, önce Kahramanmaraş’ın kurtuluşunu, sonra da Türkiye'nin kurtuluşunu sağladı.

1886 yılında Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesinde doğan ve 7 Haziran 1963’de Pazarcık ilçesinde hayata veda eden Maraş Mücadelesi’nin komutanı Arslan Bey’in hayatını oğlu Mahmut Toğuzata’dan anlattı.

Hayatı boyunca babasıyla sadece bir kez yemek yeme fırsatı bulan Mahmut Toğuzata, babası Arslan bey için “Arslan Bey’i ben bir kahraman olarak severim” dedi.

Toğuzata, “Maraş kurtuluş mücadelesi gerçekten çok büyük bir mücadele! Dünya tarihinde eşi benzeri olamayan bir mücadele! Mustafa Kemal’in gönderdiği Kılıç Ali, Yörük Selim, Doğan Bey, Tayfun Bey. Bunların görevleri işgal edilmeyen yerlerde örgütlenecekler. Andırın, Göksun, Elbistan ve Pazarcık gibi yerlerde ve asıl görevleri de Sivas yolunun kapatılması olacaktı. Ancak Arslan Bey ‘Ülkenin bana ihtiyacı olduğunda hiç kimseden emir almadan harekete geçeceğim diye bir yemini var. O yemine uyarak, Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra ülkesine hizmet etme zamanın geldiğine inanıyor ve Trablus Şam’daki görevlerinden istifa etmek istediğini belirtir. Oranın ahalisi Arslan Bey’i göndermek istemezler, masasına birer kese altın koyarlar.  Arslan Bey kabul etmez. Eşi, kızı, atı ve bir sandık silahıyla trene biner, Maraş Köprü ağzında iner.  Şehre geldiğinde, Kayabaşı Mahallesi’nde bir eve yerleşir. Şehirde Ermenilerin çoğunlukta olduğu bölgeleri gezer ve istihbarat toplar. Savaş olursa nerelerin tutulması gerektiğini hesap eder. Evliya Efendi ve Muallim Hayrullah aracılığı ile Çuhadar Hacı Mehmet Efendi’nin hanesinde bir ziyafet verilerek, örgütlenme gerekliliği Maraşlılara anlatılır. Bu tarih Maraş’ta İngiliz işgalinin olduğu tarihtir. İngilizler halkın manevi duygularını rencide edecek çok önemli bir şey yapmazlar. Hatta o konuda Mr. Churchill derki; “Osmanlı, başını kaldırıp bakınca yenenin İngilizler olduğunu görünce derin bir nefes aldı.” Mustafa Kemal de, “ahmak Yunan İzmir’i işgal etmeseydi bizim milletimiz bir direniş gözükmeyecekti” dedi.

Toğuzata, babasından dinlediği anıları hakkında şunları söyledi: “Fransızların Maraş’a geldiklerinin ikinci günü Uzunoluk’taki Sütçü İmam Olayı meydana gelir. Kadınlarımızın peçelerini kaldırmak isteyen üç Fransız üniforması giymiş Ermeni ile Çakmakçı Sait mücadeleye girer. Çakmakçı Sait şehit olur, Sütçü İmam bunun üzerine Fransız’ın birini öldürüp birini yaralar ve şehir dışına çıkar. 

27 Kasım 1919 günü bayrağımız kaleden indirildi. 28 Kasım 1919 günü bayrağımız tekrar yerine çekildi. Bu iki olay, Maraşlının namusuna ve istiklaline dokunulacağının belirtileriydi. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurularak Arslanbey 1. Reisliğe, Rafet hoca 2. Reisliğe seçilir. Şehir 10 semte bölünerek her semte 200 silahlı nefer görevlendirilir. Grup komutanlıkları ve Mahalle komutanlıkları teşkil edilir.

“MARAŞLI HER ŞEYİNİ FEDA EDEREK ŞEHRİNİ KURTARMIŞTIR”

7 Ocak 1920 günü Türkoğlu'nun güneyinde Muallim Hayrullah'ın düşmanı bozguna uğratması ve şahadeti ile sonuçlanan savaştan 12 Şubat 1920 gününe kadar süren savaş boyunca Maraşlı her şeyini feda ederek şehrini kurtarmıştır.

13 Ocak günü Gaziantep’ten gelen kuvveti, Gaziantepli Boyunoğlu Memik takip eder ve Pazarcık’taki Yakup Hamdi gurubuna bildirir. Gelen kuvvet, pusuya düşürülüp kaçmak zorunda bırakılır. Yani Türkoğlu yolu da, Gaziantep yolu da düşmana kapatılır. Şehir içindeki savaşta Arslan Bey; ‘“Arkadaşlar! Harp başlamıştır. Allah 'ın inayeti ( lütuf ve iyilik ), Peygamberimizin ruhaniyeti ( ruh kuvveti ), din kardeşlerimizin fedakârlığı ( özverisi ) ile her şey göze alınmıştır. Vatanımız bir ferdimiz kalmayıncaya kadar düşmana teslim olmayacaktır. Gayret (çaba) bizden Tevfik (yardım) Allah'tan” diyerek harbi ilan eden konuşmasını yapar. Arslan Bey, Sarıkatipzade Hasan Efendinin evinin altını da karargâh yapmıştır. 

Maraşlılar kanlarıyla, canlarıyla her şeylerini feda ederek 22 gün ve gece süren mücadele verirler. Bu arada Şehit Evliya Efendi’nin de çok büyük gayretleriyle, ermeni kiliseleri, yetimhaneler, Amerikan koleji gibi taş binalara kurşun işlemediğinden bu binalar etrafındaki düşmanın birleşmesini önlemek ve binaların çatılarının yakılarak dışarıya çıkmalarını sağlamak amacıyla için bina aralarındaki Müslüman evleri yakılır. Evine ilk kibrit çakan Karakızlardan 2 kardeştir: Zeki ve Muharrem Karakız. 

Arslan Bey mücadelenin kritik safhalarında Mustafa Kemal’e, Maksutlu Köyü’ndeki telgrafhaneden telgraf memuru Celal aracılığıyla savaşmak ve savaşı kabul etmek istediğini bildirse de, Sivas durumun idare edilmesi, savaşa meydan verilmemesi gerektiği cevabını alır.    

Mustafa Kemal, Arslan Bey'in savaşı kabul etmek ve savaşmak taleplerini düşmanın Sivas'a geçeceği ve Milli Kurtuluş mücadelesinin tehlikeye gireceği gerekçesi ile reddetmiş. Gerçekten de Norman kuvvetleri ile General Kerret kuvvetlerinin birleşerek Sivas'a yürümeleri, Mustafa Kemal'in endişelerini haklı kılmıştı.

10 Şubat 1919’a geldiğimizde Norman kuvvetleri gelirler, Aksu Köprüsü’ne karargâh kurarlar. Bu kuvvetin karşılanması bizim Kılıç Ali kuvvetine düşerken; Kılıç Ali her nedense geri çekilir, düşman elini kolun sallayarak şehre gelir. Şehirde savaşa karşı olanlar inançlarının yerine geldiğine inanırlar. Kadir Paşa konağında toplanıp teslim olmaktan başka çare yok derler. Şehirdeki siviller de şehri terk etmeye başlarlar.

Arslan Bey’e bağlı cephe sağlam durur. Birlikleri motive ederek savaşa devam edilmesi gerektiğini söyler. Karargâha geldiğinde kendini vurmaya gelenlerin olduğunu öğrenir ve “Düşman yarın şehri terk ettiğinde beni vurmalarına gerek kalmaz” der.

Arslan Bey’e bağlı kuvvetler 11 Şubat gecesi sabaha kadar Fransız karargâhını ateş altında tutarlar. Gün ışırken kışlada bir hareket görünür. Keşif yaptığı görülen Fransız askerleri ateş edilerek durdurulur. Yine düşman kuvvetinin kışlanın alt tarafından gittiği gözlenir. Dikkatli bakıldığında asker olmadıkları anlaşılır. Eşya taşıyan katırların Norman kuvvetlerine doğru gittiği, düşmanın Huruç Hareketi yaparak şehri terk ettiği anlaşılır. Zafer parolası verilir, şehir kurtulmuş, zafer kazanılmıştır. 12 Şubat sabahı beyaz bayrak çekmiş Amerikalılar, Arslan Bey’in yanına gelirler. O arada Hoylu Mustafa isimli mahalle komutanı, “Kazân mübarek olsun” der. Arslan Bey’in ayağının altına bir kafa yuvarlar. Orada bulunan Amerikalılar bakarlar, kafanın sahibi Mr. Line isimli bir Amerikalıdır. Yani Agop Hırlakyan’dır. Ancak Arslan Bey Fransız ve diğer yabancılar için güvence verir.

Mahalle komutanları gelir, Arslan Bey’e Erkan-ı Harb heyetini sorarlar. Arslan Bey, “Erkan-ı Harb heyeti yok, yalnız bendim” der.

Maraş’ın kurtuluşunu sadece bir Sütçü İmam olayı ve Bayrak olayı ile anlatmamak gerekir. Çünkü Maraşlı bu savaşta her şeyini ortaya koymuştur. Bu savaşta çok büyük kahramanlar vardır. Bunların başında Evliya Efendi, Muallim Hayrullah, Mıllış Nuri, Rüstem Çavuş, Uzun Yunus Çavuş, Medineli Abdullah Çavuş, Türkoğlu Mustafa Çavuş, ismini sayamadığımız bir sürü insan vardır.

Arslan Bey, Maraş’ın kurtuluşundan sonra Antep savunmasına katıldı. Antep’ten sonra 14 ay Adana savunmasına katıldı. Ardından Terakkiperver Partisinden meclise girdi. Mustafa Kemal’e düzenlenen İzmir suikastını “Terakkiperver Partililer yaptırdı” diyerek bir gecede partililerin hepsini tutuklayıp İstiklal Mahkemesine gönderdiler. Bunlar arasında Kazım Karabekir’den tutun da Arslan Bey’e kadar herkes vardı. Bu mahkemede asılmayan birkaç insandan biri de Arslan Bey’di. Her ne kadar beraat ettirseler de Arslan Bey, 15 yıl göz hapsi cezasına çarptırıldı.

Arslan Bey daha sonra çiftçilikle uğraştı. İsmet Paşa döneminde Arslan Bey’e özel varlık vergisi çıkartıldı. Bir ayda malının yüzde 30’unu satıp vergiyi ödemesi istendi. Tüm arazilerini satıp bu varlık vergisini ödedi. 7 Haziran 1963 yılında Pazarcık’ta yine çiftçilikle uğraşırken vefat etti.

Biz Kafkasız. Kafkaslar’da 293 yıl süren savaşlar nedeniyle baba-çocuk ilişkisi olmaz. Çocukları, sağ kalan amcalar ve yaşlılar varsa onlar eğitirdi. Biz de bir araya gelmedik. Biz, Arslan Bey ile bir kez yemek yedik. O yemeği de halen hatırlarım, bir Çerkez yemeği idi. Arslan Bey, hiçbir zaman ev halkıyla yemek yememiştir. Çünkü evde misafir eksik olmazdı. Ayrıca evimizde 7-8 tane de yatılı öğrencimiz vardı. Arslan Bey ile kan bağım vardır, babamdır; ama Arslan Bey’i ben bir kahraman olarak severim. Arslan Bey, Maraşlının çok büyük bir şansıdır.

Arslan Bey’e İstiklal madalyası verilmiştir. Arslan Bey’in milletvekili olarak cephede bulunmasından dolayı da yeşil şerit eklenmiştir, kırmızı şeride. Cephede milletvekili olarak savaşan insan olarak da Arslan Bey tektir. Bu madalya babadan oğula geçiyor. Ben bu madalyayı özel günlerde takıyorum ve gurur duyuyorum.”
 
 

Kaynak:SON

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum