SEN TARİH BİLMESEN BAŞKALARININ ANLATTIĞI MASALLARI TARİH DİYE DİNLERSİN

Bu yazımda toplumun çoğunluğunun yanlış bildiği iki konuya değineceğim. Geliniz, bu konuları birlikte inceleyelim.  Ve bunun sonucunda hepinizi okumaya, sorgulamaya ve araştırmaya davet ediyorum.

HACE BEKTAŞ-I VELİ (HACI BEKTAŞ-I VELİ )

Öncelikle Hace sözünden başlayarak konuya girelim: “HACI” değil, “HACE” Evet... Aslı böyledir ama o'nun söylemlerini ve hayat felsefesini eline, beline, diline sahip ol diyerek basite indirgediğimizden ötürü, hacılıktan, hocalıktan çok daha ciddi ve üstün bir sıfat olan "Hace" sıfatını da "Hacı" olarak dönüştürmüş bir toplumuz... Hace kelimesinin anlamı ise; Müderris, hoca, efendi manasına ilim sâhibi kimselere verilen Farsça bir unvan. Hace:  aynı zamanda şu anlamlara da gelmektedir Hoca. (Farsça) Efendi. (Farsça) Ağa. (Farsça) Sahip. (Farsça) Vezir. (Farsça). Ayrıca, İslam'ın Orta Asya'da yayılmasını sağlayan HACE AHMET YESEVİ'nin soyundan gelenlere de ''HACE'' denir.

Hacı (Hace) Bektaş-ı Veli *"ELİNE, BELİNE, DİLİNE SAHİP OL" DERKEN NE DEMEK İSTEDİ?*

Eline sahip ol: hırsızlık yapma.

Diline sahip ol: kötü söz söyleme.

Beline sahip ol: zina yapma.

Genel anlamda bu şekilde kabullenilmiş ve yaygın olarak kullanılmış bir HACE BEKTAŞ-I VELİ sözü bu.  Şüphesiz ki HACE BEKTAŞ-I VELİ’nin bu sözleri günümüzde kullanıldığı anlama geliyor olsa da aslında başka bir derinlik içeriyor, Anadolu Türkmenlerine o dönem şartlarını göz önüne aldığımızda bir mesaj veriyordu. Şöyle ki; Hace Bektaş-ı Veli’nin dönemi Anadolu’nun Moğol istilası ile yanıp kavrulduğu, ihanetin, kahpeliklerin kol gezdiği bir dönemdi.

Konya’daki Selçuklu sarayı Moğolların kuklası haline gelmiş, Moğol istilasına direnen, örgütlenen Türkmenler devlet eliyle katledilir olmuştu. Bunun en bilinen örneği Karamanoğlu Mehmet Bey’dir. Karamanoğlu Mehmet Bey,  Selçuklu sarayının Farsçayı resmi dil yapmasına karşılık; "BUGÜNDEN SONRA DİVANDA, DERGÂHTA VE BARGÂHTA, MECLİSTE VE MEYDANDA TÜRKÇEDEN BAŞKA DİL KULLANILMAYACAKTIR... “ Fermanı yayınlamış ve yıllarca Moğol istilasına, işgalci Moğolların kuklası olan Selçuklu sarayına ve Selçuklu sarayının kukla olmasında ve de devletin resmi dilinin farsça olmasında büyük rolü olan Mevlana ve çevresine karşı mücadele etmiş ve şehit olmuştur.

Moğol –Selçuklu - Mevlana, üçlüsüne karşı bayrak açan sembol isimlerden biri de

AHİ EVRAN” dır. Ahi Evran (evren) da tıpkı Mehmet Bey gibi Türk ve Türkmen düşmanı bu şer ittifakıyla mücadele etmiş ve şehit düşmüştür... *

İşte, Hace Bektaş-ı Veli’nin bu sözlerinin altında bir ulusun kavgası, bir milletin mücadelesi yatar.

*"ELİNE SAHİP ÇIK" İFADESİNDEKİ "EL", "İL"DİR. *YANİ YURT, VATANDIR... İLİNE VATANINA SAHİP ÇIK DEMİŞTİR HACE...

*“BELİNE SAHİP ÇIK" İFADESİNDEKİ "BEL", "TOPRAK" TIR... TOPRAK TÜRK MİLLETİ İÇİN KUTSALDIR. *TOPRAK BELLENİRSE YANİ İŞLENİRSE ÜRÜN VERİR. İŞİNİ, TOPRAĞINI BOŞ BIRAKMA, UĞRAŞINDAN GERİ KALMA, TOPRAĞINI İŞLE, TOPRAĞINA SAHİP ÇIK DEMİŞTİR

*HACE... "DİLİNE SAHİP ÇIK" İFADESİNDEKİ "DİL", AĞZIMIZIN İÇİNDEKİ ORGAN DEĞİL, KONUŞTUĞUMUZ DİLDİR, LİSANDIR.*

Lisanına, güzel Türkçemize sahip çıkın ki Farsçanın resmi dil olması karşısında dilimiz, lisanımız kaybolmasın demiştir  Hace...Ne de güzel söylemiş, lakin manasını kavrayan çok az kişi olmuştur. İşte Hace Bektaş-ı Veli’nin bu sözlerinin anlamını kavrayanlardan biri de; vatanına, toprağına, lisanına sahip çıkmak için 19 Mayıs 1919'da Samsun’a çıkan ve milli mücadeleyi başlatan ulu önder MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’tür. Amasya, Erzurum ve Sivas kongrelerinde vatanın düşman işgalinden kurtarılması için çalışmaları başlatan ve örgütlenmeyi sağlayan ulu önder, işte bu sözün manasını kavradığı için Ankara’ya gelişinden önce 22 ve 23 Aralık 1919 tarihlerinde Hacı  Bektaş’a uğramış, Hace'nin dergâhında 2 gün kalmıştır.*

O zaman;

*Ahi Evran gibi ol, beline sahip çık...*

*Karamanoğlu Mehmet gibi ol diline sahip çık...*

*Mustafa Kemal gibi ol, eline/iline sahip çık...*

*Eline, beline, diline sahip çık, Türk milleti...*

Sonuç: Sen tarih bilmesen başkalarının anlattığı masalları tarih diye dinlersin..

Faydalanılan kaynak: Mustafa Nihat Özön,  İnkılap Kitapevi VIII. Baskı,

TARİH, SADECE GEÇMİŞİ ANLATAN BİR BİLİM DALI DEĞİLDİR AYNI ZAMANDA TARİH BİLİMİ BUGÜNÜ ANLAYABİLMENİN ANAHTARIDIR

Bu sözden yola çıkarak günümüzde bazı mankurtlaşmış kesimler Osmanlı Devleti'ni azıcık eleştirince hemen diyorlar ki “Niye Osmanlı düşmanlığı yapıyorsun? Niye Osmanlı Devletini sevmiyorsun?” Bu klişeleşmiş yaklaşımlarla bizim gibi gerçekçi bakanlara sözde eleştiri yapıyor.   Sayın mankurt…Bizim Osmanlı'yı eleştiriyor olmamız, onu sevmediğimiz anlamına gelmez...  Biz Osmanlıyı olduğu gibi kabul ediyor, olduğu gibi seviyoruz: sevabıyla, günahıyla, borcuyla... Kısaca Osmanlı ecdattır. Ecdada hamasetle değil, realiteyle sahip çıkmayı öğrenelim. Öğrenelim ki masalcılara, sömürgecilere meydan vermeyelim.

Sözde Osmanlı tarihi hayranı, Osmanlıyı asıl sevmeyen sensin!

Atatürk düşmanlığı yapabilmek için hayalinizde bir Osmanlı Devleti yarattınız. Siz o tozpembe Osmanlıyı seviyorsunuz.

Ancak; binlerce yıldır Anadolu'nun coğrafyasında yeşeren bazı irili ufaklı devletlerle ecdat bağlantımız var. Hem de Osmanlılardan çok fazla. Bizim sahte sözde tarihçilerimiz onları hiç yazmaz. Onun yerine okumayan, sorgulamayan gençliğe gerçek Osmanlıyı değil, uyduruk Osmanlı tarihini anlatmaya devam ederler. Ancak, her şeye rağmen Osmanlıyı bugünün penceresinden bakıp yargılama doğru değil. Öyle ise o dönemin şartlarına göre değerlendirerek sorgulayalım. Çünkü " Tarih bilmeyen yönetici, pusulası olmayan gemi kaptanına benzer. Onun için azıcık gerçekleri dinlemeye, öğrenmeye çalışınız, biat kültürü ile tarih öğrenilmez. . Özellikle bazı diplomalı cahillerin gerçeklere tahammülü bile yok. Ne üzücü bir durumdur ki maalesef bu türlere çevremizde bolca rastlamaktayız.

Yüzünüzden gülümseme, cebinizden paranız, bedenizden sağlık eksik olmasın…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan GÜLLÜ Arşivi