Türban İçin Görüşmeler Başlıyor

Türban İçin Görüşmeler Başlıyor
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın parti kurmaylarına verdiği talimat doğrultusunda, üniversitelerdeki başörtüsü sorununu çözmek için TBMM'de grubu bulunan siyasi partilerle yapılacak görüşme çarşamba günü gerçekleşecek.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü Hüseyin Çelik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın AK Parti grup başkanvekillerine, üniversitelerdeki başörtüsü sorunun çözümü için diğer siyasi partilerin grup başkanvekilleri ile görüşme talimatını hatırlatarak, bu görüşmelerin bu hafta içinde TBMM'de gerçekleşeceğini söyledi. Çelik, bu konuda bir taslak dayatması yapmayacaklarını da belirterek, "İyi niyetle yaklaşılması halinde çok rahatlıkla bu konu Türkiye'nin gündeminden çıkar ve biz de enerjimizi bu konuda tüketmemiş oluruz" diye konuştu.

Çelik, AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sürdüğü sırada bir basın toplantısı düzenledi. Çelik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın AK Parti grup başkanvekillerine, üniversitelerdeki başörtüsü sorunun çözümü için diğer siyasi partilerin grup başkanvekilleri ile görüşme talimatını hatırlatarak, bu hafta içinde TBMM'de grubu bulunan üç siyasi partiden randevu isteyeceklerini ve bu konuda neler yapılabileceği hususunu görüşeceklerini söyledi. Çelik, "Burada da yine bir taslak dayatması söz konusu olmayacak. Bizim kendi mutfağımızda ürettiğimiz bir çözümü götürüp siyasi partilere sunma şekelinde bir temas olmayacak. Neler yapılabileceği ile ilgili görüşmeler olacak. Ümit ediyorum ki herkes bu meseleye yapıcı bir tavırla yaklaşır ve meseleyi TBMM zemininde çözmüş oluruz, bu konu da Türkiye'nin gündeminden kalkmış olur ve yıllardan beri kanayan bir yara tedavi edilmiş olur" dedi.

"OLMAYACAKLARI GÜNDEME GETİRMEK İPE UN SERMEKTİR"

Bir gazetecinin, 'Dayatmamız olmayacak dediniz. Ama CHP'nin beklentileri var. Üniversitelerin dışında başörtüsünün serbest olmayacağı yönünde bir taahhütle mi gideceksiniz?" sorusu üzerine Çelik, "Biz Türkiye'de özgürlük alanlarını genişletmeye çalışıyoruz. Aslında üniversitelerdeki eğitim-öğrenim özgürlüğünden söz ediyoruz. Bundan söz ederken olmayacakları gündeme getirmek aslında ipe un sermektir. Biz eğer AK Parti'nin binasından, AK Parti'deki işleyişten söz ediyorsak, 'CHP'de de şunlar olmalı, şunlar olmamalı' demek, topu taca atmaktır. Bu çok mantıklı bir şey değil" dedi.

Yıllardır üniversitelerde kılık-kıyafet sorunu yaşandığını kaydeden Çelik, şöyle konuştu:

"Bunu bilmeyen yoktur. Gündemde olan ve konuşulan da budur aslında. Efendim 'şu olur mu, şu olmaz mı?' Şimdi Cumhurbaşkanlığındaki resepsiyonunu bile böyle bir sebebe, böyle bir şarta bağlamak açıkçası bizi hayretler içerisinde bırakıyor. Sayın Cumhurbaşkanı cumhurun başkanıdır. Sayın Cumhurbaşkanı bir davette bulunuyor. Ana muhalefet partisinin içinde bulunduğu durumu da hep birlikte izliyoruz" dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı olarak okul tabelalarındaki görüntü kirliliğini önlemek için, okul tabelalarına bir standart getirildiğini hatırlatan Çelik, amblemlerde olmasına rağmen, 'Türkiye Cumhuriyeti' ibaresi olmadığı gerekçesiyle bu uygulamanın CHP tarafından protesto edildiğini anlattı. Çelik, "Türkiye Cumhuriyeti bir yere kaybolmadı, bir yere gitmedi. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı bir davette bulunuyor. Türkiye cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül size davetiye gönderiyor. Siz diyorsunuz ki, 'Burada

Türkiye Cumhuriyeti yok'. Cumhuriyetin olmadığı yerde cumhurbaşkanı olur mu? Orada sultan mı, kral mı, melik mi yazıyor? Konuyu saptırmayalım, konuyu zemininde tartışalım. Mesele neyse, gündemimizdeki konu neyse ona yoğunlaşalım. CHP'ye de MHP'ye de, BDP'ye de gideceğiz. Grup başkanvekillerimiz onların kapılarını çalacak, yarın, belki sonraki gün, yani hafta içinde onlardan görüşme talebinde bulunacaklar. Neler yapılacağı konusu da konuşulacak. İyi niyetle yaklaşılması halinde çok rahatlıkla bu konu Türkiye'nin gündeminden çıkar ve biz de enerjimizi bu konuda tüketmemiş oluruz."

"CHP, MESELEYİ GÖLGELEMEYE ÇALIŞIYOR"

Çelik, basın toplantısında gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. CHP MYK Sözcüsü Hakkı Suha Okay'ın, 'Hakim ve savcılardan ileride türban takan olacak mı? İktidar bunun yanıtını net biçimde verebilir mi?' şeklindeki sorularının hatırlatılması üzerine, şöyle konuştu: "İleride şunlar olacak mıdır, olmayacak mıdır? Abesle iştigaldir bunun adı. CHP öyle bir şartlanma içindedir ki Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Anayasa

bellidir, yasalar bellidir, işleyiş bellidir, cumhuriyetin ilkleri bellidir ve hangi iktidar gelirse gelsin buna göre hareket etmekle mükelleftir. Laikliğin tanımı bellidir. Biz bu laikliği hayata geçirdiğimiz sürece hiçbir problem olmaz. Laikliğin de halkla hiçbir problemi olmaz, halkın da laiklikle hiçbir problemi olmaz. Aslında vatandaşın böyle bir derdi yok."

Yasal olmayan hiçbir şey olmaması için bütün hükümetlerin bugüne kadar üzerine düşeni yaptığını ve kendi hükümetlerinin de böyle davrandığını belirten Çelik, konu neyse o çerçevede görüşülmesi gerektiğini kaydetti. Çelik, şunları kaydetti: "CHP'deki esas sıkıntı şu: Bir söz verdiler. Fakat parti içinde ciddi anlamda buna karşı direnç var. CHP kendi evinin içini düzene sokamadığı için meseleyi başka türlü tartışmalarla gölgelemeye çalışıyor. 'Aslında biz bunu söyledik, ama yapamıyoruz' diyemiyorlar. Bu sefer 'Efendim hakimler savcılar da şöyle yapacak mı? Kamuda olacak mı? İlkokul öğrencileri de başını kapatacak mı? Bu liselerde de geçerli olacak mı? Şimdi konuştuğumuz konu bu değil. Dolayısıyla bu tartışmaları geride bırakmamız gerekiyor. Şu anda Türkiye'nin önünde üniversitelerde eğitim özgürlüğü meselesi var. İnsanları saçından, sakalından, başındaki örtüden dolayı, giydiği pantolon veya ceketten dolayı onu eğitim hakkından mahrum bırakmak, çağdaş, modern, kendine güveni olan bir devletin yapabileceği şey değil. Biz lüzumsuz bir şekilde yıllardan beri maalesef böyle bir yasağı sürdürüyoruz."

Çelik, başörtüsü yasağı ile ilgili yeni bir anayasa değişikliği hazırlığı olup olmadığının sorulması üzerine de, "Bir Anayasa değişikliği mi yapılır, bir yasa değişikliği mi yapılır, bunu oturup, ilgili grup başkanvekilleri kendi aralarında müzakere edecekler. Başta Ergun Özbudun olmak üzere bazı hukukçular bu konuda bir anayasa değişikliği yapılmasına gerek olmadığını söylüyorlar. Gerekirse tekrar birlikte hareket edilsin. Gerekmeyecekse bir yasa çıkarılırken de birlikte hareket edilsin. Hiç kimse kahramanlık peşinde değil. TBMM'de grubu bulunan dört siyasi parti keşke aynı kanuna, bu Anayasa değişiklik teklifi de olabilir, bir kanun teklifi de olabilir, her gruptan bir grup başkanvekili, keşke buna bir imza atabilse ve bu meseleyi ortadan kaldırabilsek. Ama, dediğim gibi, anayasa değişikliği mi, yasa değişikliği mi, onu Meclisteki arkadaşlarımız oturup, karar verirler" yanıtını verdi.

"CHP, BREMEN MIZIKASI GİBİ

Muhalefetin, HSYK seçimlerine ilişkin eleştirilerini nasıl değerlendirdiklerinin sorulması üzerine de Çelik, şöyle konuştu: "Muhalefet partileri, başka işleri olmadığı için tabii ki eleştiri yapacaklar. Her meselede olur olmaz, eleştiri yapmak da ne kadar doğrudur, bunu da halkımızın takdirine sunuyorum. Süreç çok şeffaf şekilde işlemiştir. Anayasa değişikliği yapıldı, halkımız yüzde 58 ile bunu kabul etti. Üzerinde konuştuğumuz konu tamamen yargıyla ilgili bir konudur. Bu seçimi kim yaptırmıştır? YSK yaptırmıştır. 81 vilayette, büyük bir olgunluk içinde, yaklaşık 11 bin hakim ve savcımızın oy kullanmasıyla seçim gerçekleştirilmiş, 16 kişi seçilmiştir. Bunun iki tanesi bakanlık merkez teşkilatında çalışan hukukçulardandır.

YARSAV'ın da bakanlık merkez teşkilatında çalışan iki adayı vardı, onlar da seçilebilirdi. Onlar seçilmiş olsaydı 'Bakanlığın teklifi seçildi' demeyecekti kimse. YARSAV yüzde 18'e yakın oy aldı, diğer bir dernek, düşük oranda oy aldı. Öte taraftan bunların hiçbirine mensup olmayan, bağımsız olarak seçime giren bazı insanlar seçildiler. Burada gariplik nerede? Bize adalet dağıtmakla görevli hakimlerimizin ve savcılarımızın seçicilik özelliklerine mi inanmıyoruz? Eğer böyle bir tavır içindeysek, bu 11 bin insana haksızlık ediyoruz. Ben bunu, onlara hakaret kabul ederim. Adalet Bakanlığı, kendi amblemi altında seçime mi girdi? Yok böyle bir şey. Hakimler, savcılar, gitmişler kendi hür iradeleriyle oy kullanmışlar ve 16 değerli hukukçuyu HSYK'ya seçmişler. Gariplik nerede burada?

Ama bunu illa da eleştirmeniz gerekiyor. Niye, 'Ben şu adamı biliyorum. Benim kafama göre değil, bizim partiye yakoledik, ama yapamıyoruz' diyemiyorın bir adam da değil. YARSAV üyesi de değil'. Yapmayın arkadaşlar. Demokrasiye inanıyorsanız, iradeye inanıyorsanız, herkes bu olup bitenleri hazmetmek zorunda. Hazmetmeyi, kerhen katlanmak olarak da değerlendirmeyelim. Bunun tersi isimler de seçilebilirdi. Niçin kendi insanımıza, hatta mürekkep yalamış, hukukçu insanlarımıza güvenmeyi onlara çok görüyoruz.

Hakimler ve savcılar kendilerini yönetecek olan insanları seçmişlerdir. Hangi doğruya inanıyorlarsa o istikamette hareket etmişlerdir. Meselenin özü budur. Muhalefet, bu eleştiri kabiliyetini, kendi içine yöneltse öz eleştiri yapsa 'Biz nerede hata yapıyoruz? Biz bu halkın parmak uçlarına, sinir uçlarına niye dokunamıyoruz? Bu halk bizi niçin iktidar yapmıyor?', bu anlamda özeleştiri yapsalar, çok daha iyi olur. CHP'ye bakın, Bremen mızıkası gibi her yerden ayrı bir ses çıkıyor. Bunu siz de izliyorsunuz.

Hiçbir partinin CHP'nin durumuna düşmesini istemem. Yeri geldiği zaman, 'Biz Cumhuriyetle yaşıt bir partiyiz, kuran bir partiyiz, Atatürk'ün partisiyiz' diyorlar. Canım, Atatürk'e haksızlık yapmayın. Mesele bundan ibarettir."

ERBAKAN'IN YENİDEN SEÇİLMESİ

Çelik, Saadet Partisi Genel Başkanlığına Necmettin Erbakan'ın seçilmesi konusundaki bir boru üzerine de, "Bize, 'Hayırlı olsun' demek düşer. Ama, Sayın Başbakan kendisini arayacak mı, bu konuda bilgi sahibi değilim" diye konuştu. Çelik, AK Parti'nin Saadet Partisi'nin kongresine davet edildiğine dair bir bilgisi olmadığını da kaydetti.

Çelik, bugün başlayan KCK davasının PKK'nın eylemsizlik kararının değiştirilmesinde etkisi olup olmayacağının sorulması üzerine de, "KCK davası, adı üzerinde, adliyede görülen, yargı tarafından yürütülen bir davadır. Burada hükümetin bir şekilde müdahil olması, inisiyatif yüklenmiş olması söz konusu olmaz. Böyle bir beklentinin olduğu kanaatinde de değilim. Madem ki yargı bağımsız yargı, yargı kendi görevini yapacaktır. Netice itibarıyla orada hukukun gereği neyse bunun yapılmasını temenni ediyoruz, her meselede ve her davada olduğu gibi" dedi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.