YAKINLAŞAN BİR DÜNYA SAVAŞI VE TÜRKİYE'NİN POZİSYONU

YAKINLAŞAN BİR DÜNYA SAVAŞI VE TÜRKİYE'NİN POZİSYONU
TÜGVA Afşin Temsilcisi Ahmet Murat Çolak bugün ki yazısında şu konuyu ele aldı:

 1. Dünya savaşı 1914 yıllarında başlar. Fakat 1. dünya savaşı öncesi durumu anlamak 1.dünya savaşının analizini yapmanın en önemli şartıdır.

 1914 yılında başlayıp 1918 de sona eren savaşın sonunda Alman-Avusturya-Macaristan-Rus ve Osmanlı imparatorlukları yıkılmış dünyanın neredeyse baştan sona haritası değişmiştir.

 1914 yılı öncesi Osmanlı devletinin çevresi adım adım kuşatılmıştır. 1911 yılnda başlayan balkan savaşlarıyla Osmanlı’nın avrupa ile olan bağı kesilmiştir.

1912 yılında Trablusgarb ve Libya elimizden çıkmış Akdeniz de Osmanlının eli zayıflatılmıştır.

 1914 yılına kadar İngiliz Ajanı Lawrence Ortadoğuyu fellik fellik gezmiş tüm Arap aşiretlere altın ve krallıklar dağıtmıştır.

1914 yılına gelinip kaçınılmaz savaş başladığında Osmanlı Devleti gibi savaşın kaderini değiştirecek bir güç esir alınmış, kafese konmuş bir aslan gibidir.

Hamle yapamaz halde yalnız savunma cephelerinde başarı gösterebilecek hale düşürülmüştür.

 2017 yılına gelindiğinde durumun pek de farklı olmadığını analiz edebiliriz. Kuzeyimizde bir Rus hegamonyası güneyimizde ise Amerikan destekli Terörist gruplar YPG-YPJ-PYD-PKK ve ne idüğü belirsiz Amerikanın işgal etmek istediği yerleri açmaya yarayan bir DAEŞ anahtarı.

 Mısırda bir darbe ile görevden uzaklaştırılan Mursi ve Koalisyon güçlerine göbekten bağlı bir Darbeci General Sisi ki halkından korkan liderler, koltuğunu korumak için Koalisyonun uşağı olmaya razıdır.

Bir arap baharı silsilesi Kıbrıs çıkarmasında bizi destekleyen tek lider olan Kaddafi’nin hazin sonu ve sınırları değiştirilen onlarca ülke. Suriye’yi söylemeye ne hacet.

Peki bunca karmaşa ne için?

Asıl soru ve sorun bu!

 Dünya savaşının 100. yılında derinleşen ve gerilen krizlerin ortasında jeostratejik satraç tahtasında gelecek hamle ne olacak?

 Kuzey Kore bahanesiyle Çin üzerine bir operasyon mu? Suriye ve Güney Azerbaycan vesilesiyle İran’a yeni bir harita çizmek mi? Eldeki demode silahların çıkarılması için Rusya ile bir gerilim mi?

  Akdenizde bulunan dev doğalgaz rezervlerinin garantiye alınması için düşünülen bir siyonist savaşı mı?

Yoksa başarısız darbe girişiminin ardından Türkiye üzerinde bir oyun mu?

Tezgahlanan oyun ne olacaksa olsun; Uluslar arası şer koalisyonu bizi kendi içimize hapsetmeye çalışıyor denebilir.

Bizi din-dil-ırk-siyasi görüş yada kukla karakterlerle iç dünyamıza hapsetmek isteyenlere karşı sürekli aktif ve hareketli bir politika ile bağlarımızı güçlendirmeliyiz. Eğitim, Sağlık, Teknoloji, İletişim ve Sosyal kurumlarımızı bir zırh gibi örüp geliştirmeliyiz. Onlar bizi içerde tutmaya çalıştıkça biz daha uzağa hamle yamalıyız. Bize oynadıkları her oyunu onların sokaklarına taşımalıyız.

 Bu defa hazır olmalıyız...

  Kusura bakmasınlar ama papaz her gün pilav yemez...

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.