Uluslar Arası Sınavlarda Başarısızlık Sorunları konuşuldu

Uluslar Arası Sınavlarda Başarısızlık Sorunları konuşuldu
Kahramanmaraş Türk Ocakları’nın geçen hafta sonu gerçekleştirdiği Ocakbaşı Sohbeti’nde “Dünya Standartları Işığında Eğitimimiz ve Sınavlarda Başarısızlık Sorunları” konuşuldu.

Kahramanmaraş Türk Ocakları’nın geçen hafta sonu gerçekleştirdiği Ocakbaşı Sohbeti’nde “Dünya Standartları Işığında Eğitimimiz ve Sınavlarda Başarısızlık Sorunları” konuşuldu.

KSÜ Eğitim Fakültesi, Temel Eğitim Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Evrim Ural’ın yaptığı konuşmada hem TIMMS ve PISA gibi uluslar arası sınavlarda, hem de YKS’de (Yükseköğretim Kurumlar Sınavı) apaçık ortaya çıkan başarısızlık sorunları ele alındı.

Doç. Ural konuyu çok temel nitelikte şu sözlerle takdim etti: Bilim ve teknolojinin büyük bir hızla ilerlediği dünyada var olabilmenin tek yolu, bilgi üreten bir toplum olmaktan geçer. Çünkü bilginin üretilemediği bir ülkede, kurulan tüm fabrikalar ve üretilen tüm ürünlerden elde edilen gelirin büyük bir kısmı, bilginin satın alınması için harcanmaktadır. Bilgi üreten toplumlar eğitim meselelerini çözmüş toplumlardır. Ne yazık ki, biz eğitim meselesi üzerinde hâlâ tartışmakta, hâlâ deneme yanılma yoluyla, el yordamıyla ilerlemekteyiz. Eğitim çok bileşenli karmaşık bir sistemdir. Bu nedenle var olan eğitim sorunlarının çözümü, bunların üzerinde dikkatle düşünmeyi, uzun ve detaylı araştırmalar yapmayı gerektirmektedir.

Doç. Ural, konuşmasına özetle şöyle devam etti: Eğitim sistemimizdeki sorunların en belirgin göstergesi hem uluslar arası kuruluşların düzenlediği TIMMS ve PISA gibi sınavlarda, hem de ulusal bazda yapılan lise ve yüksek öğrenim kurumlarına giriş sınavlarında öğrencilerin aldıkları puanlardır. TIMMS, PISA, LGS (Liselere giriş sınavı) ve YKS (Yükseköğretim Kurumlar Sınavı) sonuçları sırasıyla incelendiğinde, bu sınav sonuçlarının birbiri ile bağlantılı olduğu açıkça görülmektedir.

Bu sınavlardan ilki, 4. e 8. sınıf düzeyindeki öğrencilerin matematik ve fen bilimleri alanlarındaki bilgi ve becerilerinin değerlendirildiği ve dört yılda bir düzenlenen TIMSS Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması TIMSS (Trends in International Mathematics and Science Study), sınavıdır. Bu sınavın genel amacı, dünya çapında matematik ve fen bilimleri alanlarında öğrenci başarısındaki eğilimleri izlemek ve ulusal eğitim sistemleri arasındaki farklılıkları belirlemektir. Çalışma kapsamında öğrencilerin matematik ve fen bilimleri alanlarındaki performansları, eğitim sistemleri, öğretim programları, öğrenci özellikleri, öğretmen ve okulların özellikleri ile ilgili bilgiler toplanmaktadır. Ülkemiz, 1999 yılında ilk kez bu sınava sadece 8. sınıf düzeyinde katılmıştır. 2003’de sınava katılınmamış, 2007’de yine sadece 8. sınıf düzeyinde, 2011 yılında ve 2015 yılında hem 4. sınıf hem de 8. sınıf düzeyinde katılınmıştır. 8. sınıflar için fen başarısı: 1999’da 433 puan (38 ülkeden 33.), 2007 yılında 454 puan (50 ülkeden 31.), 2011 yılında 483 puan (45 ülkeden 21.) ve 2015 yılında 493 puan (39 ülkeden 21.). Başarı puanı aralıkları incelendiğinde, orta düzeyde yer aldığımız görülmektedir. Bu sınavda en yüksek puan alan ülkeler ise, Kore, Japonya, Çin, Hong Kong, Singapur gibi uzak doğu ülkeleridir. 4. sınıflarda fen başarısı: 2011 yılında 463 puan (52 ülkeden 36.), 2015 yılında 483 puan (47 ülkeden 35.). Puan aralıklarına bakıldığında, 475 puanın altı, 4. sınıf fen başarısında alt düzeydir, görüldüğü üzere 2011 yılında bu barajın altında kalınmış, 2015 yılında ise 475 sınırını geçerek orta düzey seviyesine geçilmiştir. Ancak artış miktarı fazla değildir ve ülke sıralamalarındaki yerimiz ise oldukça gerilerdedir. Matematik başarısında ise 4. sınıflarda 2011 yılında 469 puan, 2015 yılında 483 puandır. Bir yükseliş söz konusudur, başarı seviyesi orta düzey bandındadır. Ancak matematik alanında 8. sınıflarda durum oldukça vahimdir. Puanlar, 1999 yılında 429 puan, 2007 yılında 432 puan, 2011 yılında 452 puan ve 2015 yılında 458 puandır. Puanlarda bir artış görülmekle beraber 2011-2015 yılları arasındaki artış oldukça azdır. Matematik başarısında, 8. sınıflar alt düzey bandındadırlar. Matematik alanında, 2015 yılında Türkiye 4. Sınıflarda 49 ülkeden 36., 8. sınıflarda 39 ülkeden 24. sırada yer almaktadır.

Uluslar arası alanda diğer önemli sınav PISA’dır. “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” olan PISA, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırmadır. PISA’da okuma becerileri, matematik okuryazarlığı ve fen okuryazarlığı alanları yer almaktır. Son PISA 2016 yılında gerçekleştirilmiştir. Katılan ülkeler aşağıdaki tabloda görülmektedir

Tablo 1. PISA 2016-Katılan ülkeler

PISA’ya 9. ve 10. sınıf öğrencileri katılmaktadır, son PISA’da örneklemin % 72,9’unu 10. sınıflar oluşturmaktadır. Tablo 2, Tablo 3 ve Tablo 4’te yıllara göre PISA ‘da aldığımız puan ortalamaları verilmektedir.

e.ural-egitim-4nisan-019-1.jpg

Tablo 2. Yıllara göre fen okuryazarlığı ortalama puanları

Tablo 3. Yıllara göre okuma becerileri ortalama puanları

Tablo 4. Yıllara göre matematik okuryazarlığı ortalama puanları

PISA’da fen okuryazarlığı ortalama puanları 2006’da 424 puandan, 2009’da 454’e, 2012’de 463’e yükselmiş, 2015’de ise 425’e düşmüştür. 2015 yılındaki bu düşüş üzerinde ciddi bir şekilde düşünülmelidir. (İlk akla gelen, 2012 Öğretim yılında 4+4+4 sistemine yeni geçilmiş olmasıdır.) Puan ortalamalarının yanı sıra ülkeler sıralamasındaki yerimiz 2006’da 57 ülke arasında 47. iken, 2015 yılında 72 ülkeden 54. olmuştur. Son PISA’da OECD ülkeleri ortalaması 493 puanken, ülkemiz ortalaması 425 puandır. Bu puan tüm ülke puanları ortalamasının da oldukça altındadır. Okuma becerileri ortalama puanları 2009’da 464, 2012’de 475 iken 2015’de trajik bir düşüşle 428’e inmiştir. Matematik okuryazarlığı puanları ise 2009’da 445, 2012’de 448 ve 2015’de 420 puandır. Bir önceki döneme göre 28 puanlık bir düşüş olmuştur. Matematik becerilerinde de tıpkı okuma becerilerinde olduğu gibi ciddi bir gerileme vardır.

PISA sonuçları, büyük oranda 10. sınıf düzeyinde, fen, matematik ve okuma becerilerinin düzeyi hakkında bilgi vermekte ve diğer ülkelerle kendimizi karşılaştırma olanağı sunmaktadır. Yıllara göre sonuçlar, ne yazık ki bir düşüşe işaret etmektedir. Uluslar arası sınavlar 4., 8., 9. ve 10. sınıf düzeyindeki başarı durumu hakkında ciddi bilgiler vermektedir.

10. sınıflardan sonra 12. sınıfların girdiği YKS (Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı) da incelenirse zincirin son halkası da tamamlanmış olacaktır. ÖSYM’nin 2018 yılına ait YKS sonuçları incelendiğinde, sınavın ilk basamağında (TYT) matematik Türkiye ortalaması 5,6 net, fen bilimleri ise 2,8 net; sınavın ikinci basamağında (AYT) matematik Türkiye ortalaması 3,9 net, Fizik 0,46 net, Kimya 1,1 net, Biyoloji 1,6 nettir. Değinilen tüm sınavların sonuçları, matematik ve fen alanlarının eğitiminde ciddi problemler olduğunu ortaya koymaktadır.

Öğrencilerin yukarıda değinilen sınavlardaki başarısızlıklarının çeşitli nedenleri vardır. Bu nedenlerden bir tanesi öğretim programlarıdır. Öğretim programlarında 2000, 2004, 2011 ve 2017 yıllarında büyük değişikliklere gidilmiştir. Ara dönemlerde de bazı küçük değişiklikler yapılmıştır. Örneğin fen bilimleri öğretim programı incelendiğinde, yıllar içersinde öğrenme kazanımları ciddi oranda azaltılmıştır. Az bilgi özdür anlayışı ile programlarda sadeleşmeye gidilmiştir. Verilen bilgi miktarının azaltılması, öğrencilerin daha kolay öğrenmesini mi sağlayacaktır? Yıllar içindeki sınav sonuçları, bilgi miktarının azaltılmasının, programların hafifletilmesinin pek etkili olmadığını ortaya koymaktadır.

Eğitimde en önemli bileşenlerden bir tanesi öğretmendir. Öğrencilerin fen ve matematik alanlarındaki başarısızlıklarının temel nedenlerinden bir tanesi de öğretmenlerdir. Öğretmenler söz konusu olduğunda eğitim fakültelerinde verilen eğitimi, öğretmen eğitimi lisans programlarının içeriğini ve öğretmen atamalarının nasıl yapıldığını konuşmak gerekmektedir. Bu bağlamda, tersten başlanacak olursa, eğitim fakültesi mezunu olmayan pek çok lisans mezunu formasyon eğitimi alarak öğretmen olma hakkını kazanmıştır. Örneğin kimya bölümü mezunu birisi formasyon eğitimi alarak, kimya öğretmeni olmaya hak kazanmaktadır. Kimya öğretmenliği bölümünde yer alan kimya eğitimi alanındaki derslerle, verilen formasyon programındaki dersler karşılaştırılacak olursa, aradaki farkın oldukça büyük olduğu görülmektedir. Bir diğer sorun, mezun olan bir öğretmenin, atanabilmek için sınava hazırlanması ve kontenjan dahilinde gereken puanı alabilmek için uzun bir zaman dilimini sınav hazırlığına ayırması gerekmektedir. Öğretmen adayı bu dönemde mesleğinden uzaklaşmakta, pek çok bilgiyi unutmaktadır. Son olarak öğretmen eğitimi lisans programları incelenmelidir. 2018-2019 eğitim öğretim yılından itibaren yeni programlar yürürlüğe girmiştir. Yukarıda, TIMSS sonuçlarına geri dönülecek olursa 4. sınıflarda fen başarısının alt düzey bandında olduğu görülmektedir. Sınıf öğretmenlerinin aldıkları fen dersleri incelendiğinde Fizik (2 saat-tek dönem), Kimya (2 saat-tek dönem), Biyoloji (2 saat-tek dönem), Fen ve Teknoloji Laboratuar Uygulamaları I/II (2 saat-2 dönem) olduğu görülmektedir. Eski programda yer alan bu ders saatleri, öğretmen adaylarına temel düzeyde fen bilimleri eğitimi verebilmek için son derece yetersizdir. Burada, fen eğitiminde zorluk yaşanmasının bir diğer sebebi, sınıf öğretmeni adaylarının lisede eşit ağırlık alanında eğitim görmesidir, yani öğretmen adayı lisede sadece 9. ve 10 sınıfta fen derslerini görmüş olarak gelmektedir. Yeni öğretim programı incelendiğinde ise, sınıf öğretmenliği lisans programında zaten az olan fizik, kimya ve biyoloji dersleri kaldırılmış, yerine ilkokulda fen bilimleri dersi (1 dönem-3 saat) konmuştur. Laboratuar dersi ise 2 dönemden tek döneme indirilmiştir. Bu durum, sınıf öğretmenliği programında zaten zayıf olan fen bilimleri eğitimini iyice zayıflatmıştır. Benzer durum, fen bilgisi öğretmenliği, fizik-kimya-biyoloji-matematik öğretmenliği programlarında da görülmektedir. Fen bilimleri ve matematik derslerinin sayısı ve saatleri azaltılmıştır. Laboratuar derslerinin de sayısı azaltılmıştır. Laboratuar uygulaması olmadan fen eğitimi düşünülemezken, önümüzdeki dönemlerde mezun olacak öğretmen adaylarının nitelikleri bu değişimlerden ciddi şekilde etkilenecektir.

Doç. Ural, sözlerini şöyle tamamladı: “Başlangıçta da belirtildiği gibi, eğitim karmaşık bir sistemdir, bu sistemin pek çok parçası olmakla beraber öğretmen ve öğretim programlarının niteliği sistemin başarısında oldukça önemlidir. Sınav sonuçlarını objektif bir şekilde değerlendirip, sorunların nasıl çözüleceği üzerinde ciddi çalışmalar yapılmalıdır. Sistemde yapılan bir değişikliğin sonuçlarını geriye döndürmek mümkün olmamaktadır. Bu nedenle aceleye getirilmiş, dikkatle araştırılmamış çözümlerden kaçınılmalıdır. Uzak doğu ülkelerinin neden sürekli olarak ilk 5’de yer aldıkları düşünülmeli, kendi ülkemizin özellikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.”

Doç. Dr. Evrim Ural’ın fevkalâde çarpıcı açıklamalar yaparak sunduğu ve tecrübeli eğitim yöneticileriyle birlikte öğretmen, eğitim sendikacısı, üniversite öğrencileriyle Türk Ocaklıların ilgiyle izlediği program soru-cevap faslının ardından sona erdi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.