Tansu Çiller gelsin, canla başla çalışırım

Tansu Çiller gelsin, canla başla çalışırım
inşaat sektörünün yüzakı, mükemmel bir aile reisi Abidin Doğanay ile yapılan bu sohbette, Mehmet Fiskeci sordu, o da aynı içtenlikle cevap verdi: Son sorunun cevabında şu vardı;

Kültür ve sanat dünyasının tanınmış siması, basın dostu, gönül adamı, inşaat sektörünün yüzakı, mükemmel bir aile reisi Abidin Doğanay ile yapılan bu sohbette, Mehmet Fiskeci sordu, o da aynı içtenlikle cevap verdi: Son sorunun cevabında şu vardı;

Bu şehir, özellikle inşaat camiası,  kültür ve sanat dünyası Abidin Doğanay ismine yabancı değil. Bir özgeçmişini istedik. İstedik ki bu bölgenin insanları daha yakından tanıma fırsatı bulsun. O da anlattı; “15.03.1960’da, Afşin’de, eski adı Mehre olan Ortaklı köyünde doğdum. Babam Elbistan ve Afşin çevresinde inşaat ustası olarak, kendi halinde, reklamı sevmeyen ama bu gün daha iyi anlaşılan bir halk şairidir. Dokuz çocuğu var ki, ben ailenin 4.  çocuğuyum. Diğer kardeşlerim, beş kız kardeşime ilaveten Emin, Sedat ve Gürdal. Ben Gürdal’ın büyüğüyüm, diğerleri abimdir. Ayrıca Fırat, Çağlayan, Halil ve Çelebi diye dört oğlum ve Nesil, Işılay isminde iki kızım var. İlkokulu Elbistan İsmet Paşa’da okudum. Daha okul bitince, baba mesleği olan inşaat işi ile ilgilenmeye başladım. Rahmetli babam bu günlere beni adeta özel olarak hazırladı. Yaşımın gereği küçükken kalp tahtalarından çivileri sökerek başladım işe. Daha sonraları kalıp çakmak, duvar yapmak, kendi atölyemizde kapı ve pencere yapmaya başladım. İşçilerle babamın yaptığı çalışmalardan esinlenerek irtibat kurarak iş nasıl başlar programa göre nasıl devam eder, yardımcı eleman olarak devam ettim. 1979 yılında maliyeye kaydolarak resmen mükellef ve esnaf oldum. Daha 19 yaşında askerliğini yapmayan bir esnaftım. Askerliğimde, komutanlara özel şoförlük yaparak özellikle Erzurum’da dış dünyayı tanımamda ayrı bir pencere olarak tecrübeyle döndüm.”

Doğanay renkli bir sima.  İşi için, aşı için, memleketi için heyecan duyan adam. Müteahhitliğe ne zaman ve neden başladı, bu işin neresinde. Sorduk, o da şu cevabı verdi; “Rahmetli  babamın sağlığında ilk firmamı yani DOĞANAY İNŞAATI 1996 yılında kurdum. Ülke genelinde ve özellikle Kahramanmaraş çevresinde yaklaşık elli kadar okul yaptım. Karakol binaları ve sağlık ocakları yaptım. Özellikle ANKARA/KAZAN ilçe emniyet müdürlüğü ve Gölbaşı felaket kurtarma binası ile Nurhak hastanesi bunlardan bazılarıdır. Nurhak ilçesine yaptığımız hastane bölgede değil ülke genelinde sıralamaya girecek vasıfta gururla adını andığımız bir eserimizdir. Ayrıca baba mesleği olarak özel inşaatlarımız da var. 2002 yılında Fırat İnşaatı ve 2006’da Bizimhane İnşaatı kurarak üç firmayla inşat şirketi olarak devlet taahhüdü ağırlıklı mesleğimizi icra ediyoruz.”

 

MESLEK VE MESLEKTAŞI HAKKINDA NE SÖYLER?

Doğanay, 2009 yılı vergi rekortmenlerinden. Geçmişi de vardı bu işin. Vergi rekortmeni olmak nasıl bir duyguydu, meslek ve meslektaşları için ne düşünüyordu?  Sorduk; “Mesleki başarınız ve meslektaşlarınız ile medeni ilişkileriniz hakkında ne söylersiniz?”

Cevabı da kendisinden alalım en iyisi; “Sayın Fiskeci, 2001 ve 2009 yıllarında kurumsal alanda Elbistan vergi rekortmeni oldum. Meslek hayatımda rahat olduğum günlerden çok telaşlı olduğum günler de oldu. Ancak bu işi buraya taşımamda yanımda çalışan elemanlarımın katkısı çok büyüktür. Maaşlarını ödeyemediğim zamanlar bile işimi yavaşlatmayan elemanlarıma sizin aracılığınızla da teşekkür ediyorum. Hiç bir işi almada hırs göstermedim tüm meslektaşlarım buna şahittir. Onlarla uyum içinde olmak, benim bu noktaya gelmemde önemli bir etkendir.”

Abidin Doğanay, hayatı dolu dolu yaşamayı seven insan. Özeli var mıydı, 24 saati nasıl geçiyordu, dostluk ve vefa anlayışı neydi? Bu sorunun cevabı da önemliydi. Bize; “Ben elleri nasırlı toprağı ve inşaata betonu cırmalayarak bu günlere gelen birisiyim. Benim özelim de, geldiğim katmanları unutmak yoktur. Dost, vefalı olmalı. İşçimle oturur, birlikte yemek yerim. Beni bu noktaya çalışanlarım, halkım getirdi. Çok özel toplantı ve misafirlikler hariç, halkın arasından çıkmadım ve bıkmadım. Çıkmayı, bıkmayı da düşünmüyorum. Garip guraba ya tepeden bakmadım, bakanı da sevmedim. Özellikle Türk Halk Musikisi ve sanat musikisini severim, aynı zamanda da babamdan aldığım genetik gibi, bende şairlik de var. Duygulandığım zaman, yalnızlıklar üstüne, gurbet üstüne, sevda üstüne oturur şiir yazarım. Duygularıma kâğıtlara dökerim.” dedi.

 

DUYGUSAL, MÜKEMMEL DOST VE HARİKA BİR ŞAİR

Daha önce yerel gazetelerde haberi çıktı. Şairlik tarafı mükemmel. Basın dostu, mükemmel bir inşaatçı olduğu kadar da şairliğine herkes şapka çıkartır. Çok şiir yazmış, ancak her birisi bir köşede kaybolmuş. Gerisini kendisinden dinleyelim; “Yakınım yine bir şair ve meslektaş hemşerimin ısrarlı tavsiyesi üzerine 2008 yılında yayınlanan KARANLIĞA DOĞANAY adli bir şiir kitabım yayınlandı. Vaktim oldukça hala yazarım, dayanamam. Sosyal çalkantılara ve haksızlıklara, bir kuş ölse yanımda, fırtınalar kopar kanımda. Aynı sızıyı hissederim canımda.”

Şiirlerinden birkaç örnek isteyecek olduk, kitabı uzattı bize. “Buyuru, oku!” der gibi. Hasret, sevda, haksızlık üstüne yazılmış nefis eserler. Birini alıp tercih etmek, sayfaya koymak  haksızlık olurdu. Çünkü tercihte zorlanacaktık. Birkaç kitabını aldık, her alışımızda, kitapları bir başkası alıp götürdü.  Çünkü beğenen çoktu. Zulme, haksızlığa isyan eden şiirleri de vardı. Kitabı elinizden bırakmak mümkün değil zaten. Hassas bir yüreğe sahip şairimiz kadınlara da çok saygılı yaklaşımını şu mısralarla özetliyor.

Birinci sınıftır insan olarak

İncitmem onları öfke alarak

Hane dağıtmayın onu salarak

Erkeğin kolunda güzeldir onlar

Mesleki olduğu kadar da mükemmel bir toplum mühendisi olan Doğanay, iyi bir izleyici, gözlemci. Haksızlığa ve adaletsizliğe isyan eden tipten. İşte bir örnek:

Kimsenin rızkıyla oynanmaz ulan

Size de gelecek, bizlere olan!

Kötülükle var mı makamda kalan

Bu vebal ki asla çekemezsiniz!

 

YAŞAMI SATIRLARA DÖKEN İNSAN

Hayatını hep çalışarak geçiren şair saçlarının ağarması ve yılların geçmesine de adeta sitemi vardır. İmanı ve inancını hep satırlarda yansıtan şair adeta ahir ömrün tasvirini yapar gibi geçmişe atıf da bulunuyor. Bakın neler diyor?

Ömrümü sadaka verdim yıllara

Hayatın tadını almadan bitti.

Eğilmedim sahte olan kullara,

Diktiğim çiçekler solmadan bitti.

 Şairin kitabını keşke herkes edinebilse her satırında her şiirinden hayatın bir kesitinin adeta resmi çekilmiş. “Ağızdan çıkan söz namustur bana” diyen şairimiz, sitem değil şükür ettim ALLAH’a, diyerek haksızlıkların kaynağını felek diyerek başka yerde arayanların aksine o direk hedefine obje olarak insanları seçecek kadar hakiki şiirlerle aramızda yaşayan bir şairdir.

Henüz ağaran saçlarına rağmen şair kendisini adeta olgunluktan olsa gerek yaşlılık moduna yüklemiş gibidir, bakın neler diyor:

Hevesim kalmadı yaşamak boşa,

Acı gelir her şey gitmiyor hoşa

Dönmüşüm yuvası bozulan kuşa

Onu taşımayan dala kırıldım.

 

PEKİ SİYASETİN NERESİNDE?

İlimizde taahhüt işi ile iştigal edenlerin en önde gidenlerinden ve işleri rahat bir kardeşimizdir. İsterse imkânı bile her türlü zevk ve sefanın alasını yapacak konumda iken, o çocukları ve halkının arasında sade bir hayatın tadını çıkartıyordu.

Başta söyledik, şairliği, işi yanında siyasette ne düşünüyordu. Siyasette beklentisi var mıydı? Bu son sorumuzun cevabını almak istediğimizde, içtenlikle cevap verdi: İlkin demokrat bir aileden geldiğini söyledi, devam etti; “Sayın Fiskeci, 46 ruhu denen kavram, bizim de tarihimize ve tarifimize uyan bir tanımdır. Çiller döneminde, DYP yönetiminde bulundum. Ben siyaseti hizmet aracı bilirim ve hiç kimseye siyasal tercihi için gönül koymam. Hatta bazen özellikle yerel seçimde çıkarsa karşıma adam gibi adam, siyasal tercihine bakmadan destek verdiklerim bile olmuştur. Ancak şu anda biraz kendi halimdeyim. Gelirse Çiller yine DYP’nin başına, bir avuç tuz da ben koyarım DP’nin aşına veya biraz daha gerçekçi olsun; canla başla çalışırım.”

Aslında Abidin Doğanay birkaç sayfa ile anlatılacak insan değil. Sayfalara sığmayan şikâyetini dile getiren şiirleri yanında, hayatı seven, insanları (ama adam gibi adam olanları) yaşama dört elle sarılan, aslında çok da hayatı ciddiye almayan, ancak ailesine, işine, aşına ve çocuklarına düşkün bir aile reisi olarak tanıdık, bildik. Kendisine teşekkür ettik. Bu zevkli röportaj için.

O da bize teşekkür ettiğinde, ortaya bu sohbet çıktı işte.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.