Okumuş’tan “Gavur Gölü”
Kahramanmaraş’ın yetiştirdiği Şair, Yazar, Eğimci Mustafa Okumuş’un eserleri arasına şimdide doğa harikası ve saklı cennet olarak bildiğimiz (KAFİR) gölü olarak bilinen Gavur gölünü anlatan değerli eser yayına hazırlandı.
“GÂVUR GÖLÜ HAVZASI”
Gâvur Gölü Havzası” Şair, Yazar, Eğimci Mustafa Okumuş’un üç yıllık emeğinin ürünü. Eser, sabırlı, emek yoğunluklu, titiz bir çalışmanın başarılı sonucu. Gâvur Gölü, onun doğasını yaşamış bir insanın nostaljik anlatımına konu olmuş. Dünya ekosisteminin en önemli ayağı, dünya kuş göç yolu üzerinde önemli bir kuş popülasyonuna milyonlarca yıl ev sahipliği yapan bu cennet köşesi gölümüzün, çevre ekolojisi, ekonomisi ve turizmi için taşıdığı yaşamsallığına vurgu yapılıyor. Bu doğal ortamın sualtı su üstü varlıklarına, çevredeki flora ve fauna zenginliklerine dikkat çekiliyor.

1950-1960 aralığında kurutulan Gâvur Gölü’nün bu doğasal işlevselliğine son verilmesi, getiri ve götürüleri iyi hesaplanmamış, dar ufuklu bir tasarruf olarak algılanıyor ve kınanıyor. Arazi kazanma ve sivrisinek amacıyla kurutulan Gâvur Gölü’nün yerinde oluşan arazinin, (Sağlık Ovası) tarıma açıldığı, ancak ilk yıllarda organik yoğunluklu verimli topraklardan alınan ürünün arakasının gelmediğine, daha sonra Sağlık Ovası’nda kod düşüşü, çanaklaşma nedeniyle eski göle dönüştüğüne işaret ediliyor. Artık Gâvur Gölü’nün göllüğünü anımsadığı, mısır, akdarı dışında birçok ürünün( buğday, pancar, pamuk, çeltik, soya) ekimine olanak vermediğine vurgu yapılıyor. Son dört yılda çiftçinin toprağına giremediği, örneğin: 2007-2008’de kuraklık, 2009-2010’da aşırı yağışlar nedeniyle gölleştiği için burada tarım yapılamadığı, yöre çiftçilerinin mağdur edildiğine dikkat çekiliyor.
Çözüm için Kılavuzlu Sulama kanalı projesi ve eski Gâvur Gölü’nün en düşük kotunda hazine + Tigem’den alınacak bir parsel birleştirilerek on bin dekarlık sulak alan-kuş cenneti (orta yol projesi) öneriliyor. Böylece, dünya ekosisteminin çöken ayağını tekrar kaldırmış,
göç yolundaki kuş popülasyonun hizmetine sunmuş, doğadan özür dilemiş, gelecek kuşaklara yaşanabilir, sağlıklı bir doğa ve çevre bırakmış olabileceğimiz düşüncesi ağırlık kazanıyor.
Eser’in, tarih bölümünde G. G. Havza’sının prehistorik dönemden başlayarak Halaf, Hitit, Asur kolonileri, Gurgum krallığının Havza’yla ilgisi işleniyor. Daha sonraki tarihi devirlerle ilgili kronolojik ve sistematik kısa bilgiler sunularak konu, Maraş Kurtuluş Savaşı içinde Bababurun Savunmalarına bağlanıyor.

Ekonomi bölümünde, Havza ekonomisi başlangıçtan bu yana yalın bir anlatım, tablo, harita, istatistiki bilgi ve belgelerle desteklenerek verilmektedir. Kafir Gölü köyü ve Kemer nahiyesi yerleşim birimlerinde timar sistemine dayalı gelirlerin, 1526- 1563’de yapılan sayımlarla vergilendirildiğine işaret ediliyor. Günümüzde ekonomik değeri olan kurumlar sıralanıyor; Havza’nın kuzey ucunda yer alan Kılılı beldesi ve Türkoğlu ilçesi organize sanayi kurumlarının üretim ve istihdam kapasiteleri tanıtılıyor..
Dördüncü bölümde Havza’da yerleşim birimlerine ve nüfus yoğunlaşmasına dikkat çekiliyor. Gâvur Gölü’nün kurutulmasının havzada nüfus yoğunluğuna etkisi irdeleniyor ve dört sayımın sonuçları istatistiki bir değerlendirmeye tabi tutuluyor. Cumhuriyet dönemi G.G.Havza’sında okullaşma ve eğitimin gelişim verileri değerlendiriliyor.
Son bölümde, bu güne değin yerel ve ulusal basında yayınlanmış, Gâvur Gölü’yle ilgili yazılardan alıntılar yer alıyor. Eser, kaynakça, kısaltmalar ve sözlük bölümüyle son buluyor.
Sonuç: Nostaljik, yalın bir anlatımın yanında eserin içeriği, yüzlerce renkli resim, tablo, harita, istatistiki bilgi ve belgelerle oldukça zenginleştirilmiştir. Mutafa Okumuş’un hazırladığı bu eser, Gâvur Gölü kurutulmadan öncesiyle ve kurutulduktan sonraki konumu mukayeseli bir anlatımla işlenerek, doğanın dengesini bozmanın kimseye yararı olmayacağı, fikri verilmeye çalışılıyor. Okumuş, doya egemen olma yerine, onunla barışık yaşamanın yollarını aramalıyız, demeye çalışıyor, Yakında yayınlanacak olan bu eser, sulak alan ve doğa dostlarının ilgisine sunulur.
Yazar Mustafa Okumuş’un Eseri Hakkındaki
ÖNSÖZ’Ü
Benim, çocukluğum ve gençliğimin bir bölümü, (kurutulmadan önce) Gâvur Gölü’yle iç-içe geçti. Ne var ki bu doğa harikası, dünya ekosisteminin en önemli ayağı çökertildi. Dünya kuş göç yolu popülâsyonunun barınağı bu göl, dar görüşlü bir ufuksuzluğa kurban edilerek 1950-1965 aralığında kurutuldu. Dünya ekosistemi, Çevre ekolojisi, ekonomisi ve turizmi bundan dolayı büyük kayıplara uğradı.
Bu yüzden ki 1970’li yıllardan sonra Gâvur Gölü bende nostaljik bir özleme dönüştü. Kuşkusuz bu özlemi benimle paylaşan doğa ve çevre dostlarım da vardı: Bunlardan biri de merhum Osman Sayındı. Osman Sayın, aynı zamanda bir fotoğraf sanatçısıydı. Yılda bir kez yayınladığı, Madalyalı Tek Şehir Kahramanmaraş dergisi de O’nundu. Dergi daha çok yerelde araştırma içerikliydi. Her sayıda mutlaka Gâvur Gölü’yle ilgili bir veya birkaç konu işlenirdi. Yerelden, yaşlılarla söyleşiler yapar, konuyu gündemde tutmaya çalışırdı. Bir gün bana:
- Yahu Hocam, senin Beyoğlulu olduğunu öğrendim. Doğumuna baktım. O yörede Gâvur Gölü kurutulmadan önce yaşayan biri olarak gölle ilgili anıların olmalı. Denemelerini yayınlıyorum. Onlar da güzel. Ancak, gölle ilgili anılarının daha ilginç olacağını düşünüyorum. Bunları yazarsan, dergimizde yayınlamaktan mutluluk duyarız
- Osman Bey, sizin bu konudaki duyarlılığınızı, çabalarınızı yakından izliyorum. O nedenle, özellikle benim için bunun bir görev olduğunu düşünüyor ve kabul ediyorum.
Aradan yıllar geçti. Ben her sayıda Gâvur Gölü’yle ilgili anısal nostaljimi dile getirip yazıya döktüm. O’da bu yazıların, göl resimleriyle görselliğini tamamladı. Bir gün kendisine:
- Osman Bey! Bu yazı dizisinden, (Havzayla ilgili diğer bilgileri de eklersek) bir kitap doğacağını düşünüyorum. Ne dersiniz?
- Çok iyi olur Hocam. Hemen başla. Biz, her zaman yanındayız.
Son günlerde hastalığı nedeniyle İstanbul’da tedavi görüyordu. Arada bir K.Maraş’a geliyordu. Son görüşmemizde, yanımda değerli dost Mehmet Temizdemir de vardı. Daha fazla yormamak için izin alıp ayağa kalktığımızda, “Hocam, benden yazacağınız kitap için Gâvur Gölü’yle ilgili resimler istemiştiniz. Sizin için bir flâş doldurdum, takdim edeyim” demişti. Sanki içine doğmuştu. Gitti, on gün sonra ölüm haberini aldık. Allah rahmet etsin.
Benim yaşım hayli ilerledi. Bizim kuşaktan sonra Gâvur Gölü’nün unutulmasını istemiyorum. İstiyorum ki, yeni kuşaklar burada bir zamanlar bir gölün olduğunu anımsasınlar. Bütün doğasal işlevselliği (ekosistem ve çevre ekolojisindeki yeri-önemi), çevre ekonomisi, turizmi açısından yöre için taşıdığı yaşamsallığı, dünya kuş göç yolunun çok işlevsel bir koluna(kuş popülâsynu), bu gölün ev sahipliği yaptığını, ayrıca sivrisinek-sıtma olumsuzluğu gibi konularda da bilgilensinler, bilinçlensinler.
Dünün Gâvur Gölü bugünün Sağlık Ovası’nın, tümüyle ve eski şartlarıyla bir sulak alana dönüştürülmesi mümkün değildir. Devletin de böyle bir politikası yok. Geriye, özel mülkiyete dokunmayan, önemli bir hukuki sorun içermeyen “ORTAYOL” Projesini ayağa kaldırmak kalıyor. Bu projenin içeriği: Halen Büyük göl alanında en düşük kotta yer alan Tigem mülkiyetindeki 644 parselde, 6520 dekar alanla, bitişiğinde aynı kotta yer alan 3780 dekar hazine arazisinin birleştirilmesiyle 10 300 dekarda bir sulak alan (kuş cenneti) oluşturmaktır. Bu projenin ikinci ayağı Bababurun önünde eski Gâvur Gölü’nden kalma tek anı dişbudak ormanlarını da içine alan bir milli park, bu park içinde bir hayvanat bahçesini içermektedir.
Özelleştirme önünde 2005’de Vilâyetçe gündeme alınan ve hayli mesafe kaydedilen bu proje; (yaşanılabilir bir çevre kazanımı, ekosistemin kırılan ayağının tekrar canlandırılması, çevre ekolojisine, turizmine, ekonomisine katkı sağlama, uzak vadeli geleceğe, çocuklarımıza-torunlarımıza armağan edebileceğimiz), ilimizde belki de bir ilkti. Bu işin yarım bırakılması, Kamu ve Yerel Yönetimleri, ilgili sivil toplum örgütlerini, geleceğe karşı sorumluluklarını yerine getirememe gibi ağır bir vebal altında bıraktığını sanıyorum.
1994’de “Ramsar Sözleşmesiyle” girdiğimiz taahhütler doğrultusunda er ya da geç söz konusu sulak alanın( kuş cenneti) gerçekleştirileceğine inanıyorum. Böylece Kahramanmaraş’ın turizmine, ekonomisine, ekosistemine ve çevre ekolojisine verdiğimiz zarar nedeniyle doğadan özür dilemiş olacağız. Sayın Valimiz M. Niyazi Tanılır, bir söyleşide: “ Doğaya hâkim olmaya çalışmak yerine, doğayla uyumlu hale gelmeliyiz.”diyor. Bu sözün, Gâvur Gölü’nün başına gelenlerin veciz bir ifadesi olduğunu düşünüyorum.
Bu konudaki geleceğe dönük beklentilerimiz, umutlarımız hep diri kalacaktır. Bu davanın bir neferi olarak çalışmalarımı sürdüreceğim. Bunu yöremin ve ülkemin geleceği ve doğaya saygım nedeniyle yapacağım. Dün ve bugün nasıl radyo, TV. programlarıyla, yerel gazete ve çeşitli dergilerdeki yazılarımla bu konuya destek verdim, gündemde tutmaya çalıştımsa; yarın da bu işlevselliğime ömrüm elverdiğince devam edeceğim.
Kuşkusuz bu konuda Gâvur Gölü Havzası’nda yaşayan bir ilçe, üç belde ve on köyün belediye yöneticilerine, mahalle ve köy muhtarlarına, parti başkanlarına, çok önemli görevler düşüyor. Bunun için biraz günlük çıkarlardan arınmak, geniş ufuklu, uzak görüşlü olmak yeter. Bu yörede yaşayanlar, öncelikle sorunlarına sahip çıkma bilincine varmalılar. Yörede bugün bizler, yarın çocuklarımız, öbür gün torunlarımız yaşayacak. Onlara sağlıklı bir çevre, zengin bir doğa bırakmak, bugünün yetişkinlerinin en önde gelen görevleridir demeye çalışıyorum.
İşte bu amaçlar ve sorumluluklarla Gâvur Gölü’yle ilgili bilgilerimi, anılarımı ve nostaljik duygularımı toplumla paylaşıma açma gereği duydum. Böylece kurutulmadan önceki Gâvur Gölü, sonrasında Sağlık Ovası ve sorunları, Havza’nın tarihi, ekonomisi, nüfus ve eğitimini de içine alan bu eserin yayını uzun, sabırlı, özverili bir uğraştan sonra gerçekleşti. Bu konudaki duyarlılıklarıyla vesile ve destek olan tüm dostlarımı saygıyla anıyorum. Allah’ın yardımıyla geleceğe sorumluluğumu bir nebze yerine getirebildimse, bunun mutluluğu ve iç huzuru yeter bana.
Mustafa OKUMUŞ

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.