Kahramanmaraşlı Kardeşlikten Yana

Kahramanmaraşlı  Kardeşlikten Yana
Kahramanmaraş olayları, yerel basından sonra, ulusal basında da geniş yer buldu

Geçtiğimiz hafta,  Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız’ın Maraş Olaylarının 32. yıl dönümünde kentimize gelerek yaptığı basın açıklaması ve sonrasındaki olayların yankıları sürüyor. Balkız’ın; Alevilerin-Sünnilerle, Sünnilerin ise Alevilerle bir sorunu olmadığı ve olaylara zemin hazırlamak amacıyla 12 Eylül ihtilalini yapanların yargılanması gerektiğini söylediği basın açıklamasındaki; katliam ifadesi ve  daha çok yer seçimi eleştiri konusu oldu.  

3.20101225095156.jpg

Kahramanmaraşlı Vatandaşlar; “ Kahramanmaraş katliamı” ifadesinin kendilerini çok rahatsız ettiğini ve benzer bir etkinliğin olmaması için de yetkililerin dikkatlerine çekerek, daha çok ortak kültürümüzün öne çıkartılarak kardeşlik bağlarımızın güçlendirilmesi gerektiği üzerinde durdular.

YEREL YAZARLARIMIZ VE SİYASETÇİLER TEPKİLİ

Tabi konu yerel basında uzun uzun konuşuldu. Hatta tartışmaya MHP Genel Başkanı, Eski Milletvekili Ökkeş Şendiler, Ülkü Ocakları, sivil toplum örgütleri de katıldı. Bu tartışmaları yaranın kaşınması olarak değerlendirenler olduğu gibi, konuşup suçluların ortaya çıkartılmasını ve gerekli cezanın verilmesi gerektiğini söyleyenlerde oldu. Konu ulusal basına da taşındı, birçok internet sitesinde yer aldı. Tabi tüm bu haberler lehimize değildi.  Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yüzbaşıoğlu, Maraşlının hassas yapısına dikkat çekti, bir daha olmaması için gerekli tedbirlerin alınması üzerinde durdu.

 4.20101225095214.jpg

Tuncay Kazancı, tarihi bir fırsatı kaçırdığımızı ve gelenlere kent halkı olarak hoşgörü göstermemiz durumunda, Türkiye’nin gündemine gireceğimizi belirtirken. Mehmet Taş, 12 Eylül virajına dönüş yeri olarak şehrimizin seçildiğini. Fatih Erdoğan, 32 yıl öncesinin endişelerini yeniden duyduğumuzu. Bekir Doğan, kışkırtıcılıktan uzak durulması gerektiğini ifade etmiş yazısında.

5.20101225095238.jpg

Bugün Gazetesi Yazarlarından Cevdet Alperen Türkiye de alevi –sünni çatışmalarının suni olarak yaratılmış olduğunu bilmeyen var mı? Bu olayları çıkartanların kim olduğu  bilinmesine rağmen  halen birileri bunu   Maraşlı insanların yaptığı,bir katliam gibi körüklüyor. Bu çok çirkin bir söylemdir…” derken. Mehmet Doboğlu; “ Alevi ve Sünnilerin ortak kültürlerine dikkat çekerek, seneye Hz. Hüseyin’i beraber anıp, Aşure Çorbasını beraber pişirelim, birbirimize yaklaşalım…” dedi.

 

ULUSAL BASIN OLAYA GENİŞ YER VERDİ

 Zaman Gazetesi Cuma günkü sayısında Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Balduk, Osman Gemci ve Milletvekili Fatih Arıkan’ın bu konudaki görüşlerine yer verdi. Zaman Gazetesinin iki ünlü yazarı da konuyu köşelerine taşıdılar.

 

BEJAN MATUR, YAŞANAN ACININ KANIRTILMASINDAN YANA DEĞİLİM DEDİ.

Zaman Gazetesi Yazarı Bejan Matur; “Ne zaman konuşacağız” başlıklı yazısını aynen yayınlıyoruz.                   

“ Maraş'ı henüz konuşmadık. Şairin söylediği gibi 'henüz çok taze mezar toprağı'. Cumhuriyet tarihinin en acımasız olaylarından biri yaşanırken, insanlar satırlar ve baltalarla doğranırken oradaydım.

İçinde değildim belki ama Maraş'a 25 km mesafedeki köyümüzde 'bizi ne zaman öldürecekler?' kaygısıyla bekleyenler arasındaydım. Öldürülenler arasında tanıdıklarımızın olmasını geçmek isterdim. Ama geçemediğim bir doğmamış bebek ve oyun arkadaşı var. Suna ailesinden öldürülen yedi kişiden biri oyun arkadaşımız Ali'ydi. Diğeri ailenin dokuz aylık gelini. Otopside karnındaki ceninin vücudundan saçmalar çıkarılmıştı. Serçe vurmak için kullanılan saçmalardan reva görmüşlerdi henüz doğmayan, doğamayan cenine.

Lafı uzatmayacağım. Bugüne kadar Maraş'la ilgili yazamadım. Yazmak istemedim çünkü sözün bittiği yer gibi algılıyorum hâlâ.

Yaşanan acının kanırtılmasından yana değilim. Haksız yere birilerini suçlamayı zul addederim. Suskunluğun taşıdığı anlamı, çığırtkanlığın yaydığı telaşa değişmem çünkü.

Olayı yaşayan çoğu kişinin de aynı sessizliği seçtiğini biliyorum. Aradan yıllar geçti. Bugün 'aşiret' olarak anılan Maraş Alevileri biraz da katliamın verdiği ruh haliyle sığındıkları Avrupa'dan zenginleşerek döndüler. Maraş esnafı bir zamanlar kaybettiği aşiret ahalisini yeniden kazanmış olmanın zenginliğini yaşıyor bugün. Kimsenin bundan şikâyeti yok. Sadece ticaret değil, hayat da devam ediyor. Siyasî tezgâhların bozduğunu, para çözüyor! Ama kabuk bağlayan yaranın altındaki dert dinmiş değil.

'Maraş katliamı ve söylenmeyenler' yazıma aldığım tepkiler de gösterdi ki, konuşmaya henüz layık değiliz. Hazır değiliz demiyorum, layık değiliz.

Konuşmaya layık olmak acıları yarıştırmayı huy edinmemekle mümkün çünkü. Herkesin acısı kendi dünyasında anlamlı ve derin çünkü.

Hemşerilerimden aldığım çoğu mektup 'olayda Sünniler de öldürüldü' şeklinde. Sanki 'O anmada Alevilerin yanında, Sünniler de olmalıydı, katliam birlikte kınanmalıydı' diyen ben değilmişim gibi.

Alevilerin, 'hulul' inanışı içinde olduğunu, Ermeni dönmesi olduklarını ve katlinin vacip olduğunu söyleyen bile var! Bunları geçelim...

Şunu söylüyorum; Maraş'ı konuşmak, en az Aleviler kadar Sünnilerin de konuşmaya hazır hale gelmesiyle mümkün.

Alevilerin satırlarla doğrandığı olaylardan söz etmek, kimseyi topyekün suçlamak değil. Maraş'ta vicdan sahibi insanların varlığını kimse inkâr etmiyor. Benim sözünü ettiğim, oradaki galeyan potansiyelinin sorgulanması gerektiği. Bizzat Maraşlılar tarafından sorgulanmasının anlamlı olacağı.

Ama Türkiye böyledir. Derin devlet deriz, derin oyunları tezgâhlayanları biliriz. Ama iş o derinliğe eğilmeye gelince kimseyi bulamazsınız.

Galiba asıl derinlik bu. Ergenekon'un en kirli tezgâhı Maraş katliamına hep beraber bakalım dersin, yanında ne Sünni, ne Alevi kimseyi bulmazsın. Tezgâhı yöneten akıl nasıl bir cevvallikteyse; mağdur Alevileri arka bahçe, araçsallaştırdığı Sünnileri ise sistemin mağdurları haline getiriyor. Ne mübarek bir döngü!

Aleviler hakkında söylenecek de çok şey var; her dönemin ve durumun mağduru oldukları halde nasıl bir aymazlıkla Ergenekon safında hizalandıklarını anlamak mümkün değil. Ama konu bu değil zaten. Konu, aradan geçen 32 yılda birilerinin çıkıp, yaşananları kınamasının olağan karşılanmaması. 'Burası Maraş buradan çıkış yok' sloganıyla üstelik.

Tıpkı üzerine konuşulmayan acılar gibi, 'burası Maraş buradan çıkış yok' sloganı da geçmişin kuyusunda duruyor. Lümpen olduğu iddia edilen üç-beş genç aynı sloganı hangi refleksle o kuyudan çekip alıyor acaba? Hangi duygusal destekle?

Nereye gömüldükleri bile belli olmayan, kesik başların, kopmuş gövdelerin cennetten size baktığı bir gökyüzü orası. Hesabını nasıl vereceksiniz? 'Buradan çıkış yok' diyen gençleri savunarak mı?

O gençlerin evlerine dönmesi ve sokakların katliam korkusundan arınması için ne yapmalıyız ona bakalım hep beraber. Çünkü orası hepimizin toprağı. Kimse kimseden ne mezhebi, ne de kimliğiyle üstün. Birilerinin sesinin daha yüksek çıkmasına bu ülke artık izin vermemeli. [email protected]

 

MÜMTAZ’ER TÜRKÖNE KATİLLERİ BIRAKIP, KAHRAMANMARAŞ GİBİ SOYLU BİR ŞEHRİ YARGILAYANLARA ŞÖYLE SESLENDİ.

İşte Türköne’nün “ Maraş’ın Söyledikleri” başlıklı yazısı “Maraş, yedi kat yabancı birinin bile ilk gördüğünde hissedeceği derin ve oturmuş kişiliğe sahip bir şehir. Şehirler insanlar gibidir. Hafızaları vardır.

Maraş katliamı, bu şehrin hafızasında karanlık bir sayfa. Böyle bir kıyımın belki de en son yaşanabileceği yer Maraş olmalıydı. Belki de onun için seçilmişti. Katilleri bırakıp bu soylu şehri yargılamaya kalkanlar, bilerek ya da bilmeyerek oyuna geliyorlar.

1978'de, 111 kişinin hayatına mal olan Maraş katliamı, Maraş'ın değil Türkiye'nin ayıbı. Ölenler bizim canımız. Dökülen bizim kanımız. Hiç kimse, hiç kimseyi 'bu senin acın değil' diyerek dışarda tutamaz. Biri diğerinin duygularına set çekmeye kalkamaz. 1978'in Aralık ayında Maraş'ta olanları içi burkulmadan hatırlayanlar -inançları bir kenara bırakın- insan olamaz.

Aradan 32 yıl geçti. Neticelenen davalar dışında, birçok tanıklıklar ortalığa çıktı. Bu kadar büyük bir vahşete kafa yormayan, kanaat sahibi olmayan insaf ehli kalmadı. Benim bildiklerim o günlere dair. Bugün, meşhur bir psikiyatrist olan arkadaşım, olayın ikinci günü gazeteci kimliği ile Maraş'a gitmişti. Şehrin girişinde av tüfekleri ile arabasını durdurmuşlar. Hakaret ve itiş-kakışla yüzüstü yere yatırmışlar. Ayete'l Kürsî'yi okumasını istemişler. İmam hatip mezunu arkadaşım tecvidiyle okurken, başında duran diğerine 'Doğru okuyor mu?' diye soruyormuş.

Maraş olaylarının başında MHP il yöneticilerinin ve imamların ve şehrin diğer ileri gelenlerinin, olayın büyümesini önlemek için giriştikleri insanüstü çabanın mutlaka hatırlanması lâzım. O yılların Türkiye'sini tanıyan herkes, olayların sebebini sonucundan çıkartabilir. Maraş olaylarından sonra Türkiye'nin birçok ilinde sıkıyönetim ilan edildi. Demek ki amaç, 12 Eylül'e kadar askerlerin dizginleri ele alacağı bir geçiş döneminin kapısını açmaktı. Olayların, dışarıdan gelen Millî Piyango bayileri marifetiyle başlatıldığı, bir yüzbaşının katliamın elebaşlarından biri olarak polisçe yakalandıktan sonra serbest bırakıldığı ve aynı tahrikçilerin iki tarafın arasına girerek kışkırtmalar yaptığı bugün yeteri kadar biliniyor.

Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu'nun bombalı bir paketle öldürülmesi ile başlayan bir provokasyon sürecinin netice alıcı son hamlesidir Maraş katliamı. Bugün artık bu sürecin, darbenin şartlarını olgunlaştırmak için icra edildiğini bilmeyen kalmadı. Maraş katliamı, Maraşlıların marifeti değil. Maraş katliamı Maraş'ta planlanmadı. Maraş, sadece tarihî kimliği yüzünden bir sahne olarak seçildi.

Aynı dönemde Çorum'da sahnelenen katliam, Maraş'ta uygulanan şablonun aynısıydı. O tarihte Çorum'da bulunan güvenilir birinden dinlemiştim. Biri Alevî mahallesine gidip, Sünnilerin baskına geleceğini haber veriyor. Aynı kişi Sünni mahallesine gidip Alevilerin camileri basacağını söylüyor. Daha sonra akciğer kanserinden ölen bu provokatörle konuşmuş olan bir arkadaşımdan dinlemiştim. İcra edilen, bir devlet projesiymiş. İcra eden de devlet görevlileri.

Alevî-Bektaşi Federasyonu'nun Maraş'ta düzenlediği miting bir meydan okuma değil. Ali Balkız'ın konuşması Maraş katliamının sebebini es geçmekle beraber kışkırtıcı bir konuşma değil. Ama gönül isterdi ki, bu anma toplantıları acıya ortak olanlara kapıları açık tutsa. Ali Balkız'ın kendisi de, yakın zamanda benzer bir provokasyonun hedef seçtiği kişilerden değil miydi?

Birinin canına inancından dolayı kasteden kişi bir başka inancın mensubu olamaz. Sadece katil olur. Alevî-Sünni düşmanlığı, Türkiye'de askerî darbe planlayanların kaşıdığı ve kaşıyarak  kanattığı bir iktidar gerekçesinden ibaret.

32 yıl sonra katliamın sorumluluğunu Maraş'a yıkmak, sadece gerçeğin üstünün örtülmesine hizmet eder. Acılara saygı ve gelecekte benzer vahşetlerin yaşanmaması, katliamın sorumlularının Maraş dışında bir yerde aranmasına bağlı. Arayanlar, bu vahşetin sorumlularını Ankara'da bulacaktır.” Dedi.

Biz Bugün Gazetesi olarak Maraşlı’nın hassas yapısına dikkat çekip, kardeşlikten yana olmamız gerektiğinin altını bir defa daha çiziyoruz.

 

 

DİZLEK: ''BU ŞEHİRDE DOSTÇA VE
KARDEŞÇE YAŞAMAK İSTİYORUZ''

Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Narlı İş Adamları Derneği (Paniad) Başkanı İsmail Dizlek, Maraş Olaylarının 32. yıl dönümü dolayısı ile yapılan açıklama öncesi, provokatörlerin, cep telefonlarına mesaj attıklarını söyledi.

 

Pazarcık Narlı İşadamları Derneği (PANİAD) Başkanı İsmail Dizlek, bu memlekette dostça ve kardeşçe yaşamak istediklerini söyledi.

Dizlek, Kahramanmaraş olaylarının yıl dönümü dolayısı ile yaptığı açıklamada, Alevi Bektaşi Federasyonu'nun yaptığı açıklamanın onların en doğal hakkı olduğunu savundu.

32 yıl önce yapılan olaylar sonrasında bir çok büyük iş adamlarının Gaziantep'e göçtüğünü belirten Dizlek, şunları kaydetti:''Bu göç, Kahramanmaraş ekonomisine zarar verdi. Olaylardan sonra Kahramanmaraş'ın üzerine kara bulutlar çöktü. Bu kara bulutlar hala kalkmadı. Gittiğim her yerde Kahramanmaraşlıyım dediğimiz de ha şu katliamın yapıldığı kanın döküldüğü Maraş mı? Sözlerine muhatap olmaktan bıktık. Bu memleketin isminin kanla şiddetle anılmasını istemiyoruz artık bunlar bitsin istiyoruz. Biz bu memlekette dostça kardeşçe yaşamak istiyoruz. Biz etle tırnak gibiyiz. Biz birbirimizden ayrılamayız. Biz PANİAD olarak il ile iyi ilişkiler kurup Alevilik Sünnilik mezhep çatışması din ekseninde olmasın istiyoruz. Maalesef son olay buna çok zarar vermiştir. Kahramanmaraş'ta ki kanaat önderlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının başkanları çıkıp bu olayı tenkit etmelerini istiyoruz. Bu olayların Kahramanmaraş halkıyla alakası yok. Bu olaylar bu memleketin gelişmesini istemeyenlerin oyunu. Bizler bu oyuna gelmeyeceğiz. Ben isterdim ki 19 Aralıkta bütün Maraşlılar bu olayı kınayıp basın açıklaması yapmak için gelen gurupla kol kola yürüseydi.''

Bu etkinliğin tamamen bir provokasyon olduğunu iddia eden Dizlek, "Bu son olaydan birkaç gün öncesinden bazı lise öğrencilerinin cep telefonlarına mesajlar gönderilmiş. Sünni kardeşlerimize gönderilen mesajlarda 'bu etkinliğe karşı çıkalım, izin vermeyelim' ifadeleri kullanılmış." dedi.

Sünnilerle etle tırnak gibi olduklarını kaydeden Dizlek özlerini şöyle sürdürdü: "Biz dernek olarak hep iyi dostane ilişkiler kurulsun, olumsuz şeyler yıkılsın gayreti içinde olduk. Kahramanmaraş'ta birçok sivil toplum örgütü ilimizi daha nasıl cazip hale getiririz gayreti içindeyken maalesef yaşanan bu son talihsiz olay bu gayret ve çabalara hepten zarar verdi. Keşke bu son olay yaşanmasaydı. Olaya karışan gençlerin çoğu 32 yaşından küçük, birçoğu o yaşanan acı olaya tanık bile değiller. Bu son olay bir provokasyondur. Onun için bu olayı kınıyorum. (Haber Merkezi)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.