Malik bin Ejder ve öyküsü

Malik bin Ejder ve öyküsü
Kahramanmaraş Hacı Mustafa Çiftliği köyü, Kumaşır Gölü’ne kaynaklık eden suyun çıktığı Ejderli Tepesi’nin üzerinde bulunmaktadır.

Kahramanmaraş Hacı Mustafa Çiftliği köyü, Kumaşır Gölü’ne kaynaklık eden suyun çıktığı Ejderli Tepesi’nin üzerinde bulunmaktadır.

Türbeye giriş batı tarafındaki kapıdan sağlanmakta olup betondan yapılmış iç içe geçmeli iki odadan müteşekkildir. İlk oda, gelen ziyaretçilerin dinlenmeleri ve namaz kılmaları için düzenlenmiştir.

22-027.jpg

 Odanın içerisinde çok sayıda tespih ve Kur’an-ı Kerim bulunmaktadır. İçerideki diğer odada ise üzerinde Ayet-i Kerimeler yazılı olan yeşil bir örtüyle kaplı bir sanduka bulunmaktadır. Yerden yüksekliği 1,5 m. uzunluğu ise 2,5 m. kadar olan sandukanın üzerinde çok sayıda seccade bulunmaktadır. Esas adı Malik Bin Eşter olan Malik, Yemen’de Naha adlı bir oymağın beyidir. Bundan dolayı kendisine Naha’ya nisbetle El-Nahai de denilmiştir. El-Eşter ise lakabıdır.

Rivayete göre Malik 636 yılında Bizanslılarla Suriye’de yapılan Yermük Savaşı’nda gözünden yaralanmış bundan dolayı kendisine ElEşter (göz kapakları ters) denilmiştir.

2-20181206130524.jpg

Anlaşıldığına göre Malik Bin Eşter, Suriye’den Maraş’a gelerek şehrin şimdiki güney taraflarına karargâhını kurmuş ve buradan geçitleri aşarak Bizans topraklarına akınlar yapmış ve büyük kahramanlıklar göstermiştir.

 Bu sırada yalnız olmadığı da anlaşılan Malik Bin Eşter’in buraya Meyserete Bin Mesruku’l Abesi ile birlikte geldiği ve muharebe neticesinde burada şehit olduğu da rivayet edilmiştir.

Bir rivayete göre de halife Hz. Ali, Malik Bin Eşter’i Cizre, Hz. Ebubekr’in oğlu Muhammed’i de Mısır valiliğine atar. Bu atamadan kısa bir süre sonra Muaviye Şam’da halifeliğini ilan eder ve ilk icraat olarak da Mısır valiliğine Amr İbnu’l As’ı atar. Burada kargaşa çıkar ve halk vali ‘Muhammed’e’ karşı ayaklanır. Hz. Ali ayaklanmaları bastırması için Malik Bin Eşter’i görevlendirir. Görevi kabul eden Malik, 6.000 kişilik orduyla Mısır’a doğru yola çıkar. Kalzum adlı yerleşim biriminde bir eve misafir olur ve Muaviye tarafından örgütlenen ev sahibi tarafından şehit edilir. Bunun tabii bir ölüm olduğunu zanneden askerler Malik Bin Eşter’i Kufe’ye gömmek isterler. Bunun için Kufe’ye gidilmesi gereklidir.

Ancak güneyden yol olmadığı için önce Harran’a oradan da Kufe’ye gidilmesi gereklidir. Dolayısıyla Hz. Osman’ın katlinden sorumlu olduğunu iddia eden Muaviye’nin, Malik’in cenazesine hakaret edebileceğini düşünen Malik Bin Eşter’in oğlu, babasını Filistin ve Şam topraklarına gömülmesini istemez. Onun Hz. Ali’ye bağlılıkları ile bilinen Maraş’a -şu anda bulunduğu yere- gömülmesini ister.

333-003.jpg

 Faruk Sümer, “İslam’ın Meşhur Mücahit ve Gazilerinden Malik El Eşter”, Madalyalı Tek Şehir Dergisi, 69. Yıl Kahramanmaraş Özel Sayısı, Ankara 1989, s. 16-17 8 Başka bir görüşe göre ise Malik Bin Eşter, burada şehit olmamıştır. Rivayete göre Eşter, Hz. Ali tarafından Mısır’a vali olarak atanır. Bunu öğrenen Muaviye, Arap şeyhlerinden birisine para vererek ondan Malik Bin Eşteri öldürmesini ister. Teklifi kabul eden Şeyh, Malik’in yediği bala zehir katarak onun ölümüne sebep olur

Evliya Çelebi’ye göre Malik Bin Eşter Hz. Peygamber’in silahşörüdür ve kemerini bizzat Hz. Ali bağlamıştır.

Rivayete göre ise Hz. Peygamber, Malik Bin Eşter ile Osman Dede’yi Maraş’ın fethine görevlendirir. Her iki sahabe de Maraş’ın dışında bir çeşme başına gelir ve yorgunluktan oracıkta uyuyakalırlar. Uyandıklarında etraflarının düşman askerleri tarafından sarıldığını görür ve savaşmaya başlarlar. Aralarında çetin bir muharebe olur.

Bu sırada Osman Dede günümüzde mezarının bulunduğu yerde şehit olur. Malik Bin Eşter ise yaralı halde Kumaşır Gölü’nün olduğu yere kadar ulaşır.

O sırada Kumaşır Gölü yoktur. Gölün olduğu yerde Hristiyanların yaşadığı bir köy vardır. Malik Bin Eşter, içmek için köylülerden su ister. Ancak köylüler ona su vermez, aksine onu köylerinde istemez ve üzerine köpeklerini salıverirler. Bu duruma çok üzülen Malik Bin Eşter, kılıcını çeker ve köyün doğusunda yer alan kayaya vurur. Aynı anda kaya birkaç parçaya ayrılır. Bu sırada parçalanan kayaların arasından su kaynamaya başlar, kısa sürede köy sular altında kalır ve bu günkü Kumaşır Gölü oluşur.

Bir başka rivayete göre Malik Bin Eşter köylülerden su ister onlarsa bu isteği yerine getirmezler. Bunun üzerine O, yakınlarda bulunan suya “Ak su, Ak su!” diye seslenir ve su kendisine doğru akmaya başlar. O günden sonra nehrin adı “Aksu” kalır.

Köyün helak olduğunu gören Malik Bin Eşter ise o sırada -günümüzde kendi adıyla anılan- tepeye çıkar, orada şehit olur ve aynı yere defnedilir.

Halk arasında Malik Bin Eşter adına anlatılan yaygın inanışlardan birisi de onun bedduası ile ilgilidir. Anlatıldığına göre o, savaş sırasında Maraşlılardan kendisine yardım etmesini istemiş, ancak kimse onun yardımına gelmemiş, bunun üzerine “Maraşlılar iki yakanız bir araya gelmeye” şeklinde beddua etmiş olduğudur.

Bu rivayetin sıhhati tartışma konusu olsa da şehirde olumsuzlukla ilgili bir sohbet açılsa Maraşlıların: “Bizim üzerimizde mübarek zâtın bedduası vardır.” dediklerine şahit olunur.

Günümüzde göl “Kumaşır Gölü” adıyla anılmaktadır. Köylüler balık avlamak için göle daldıklarında gölün metrelerce altında Hristiyanların evlerine ait duvar kalıntılarının hâlen var olduğunu söylemektedirler. Diğer bir rivayete göre ise Malik Bin Eşter Maraş’ta küffarla savaşırken yaralanır. Yaralarının iyileşmesi için kendisine ıssız bir yer arar ve türbesinin olduğu tepeye gelir. Bu sırada susamış olan Malik içinden “Bir su olsa da içsem” diye geçirir. O anda tepenin doğusunda Aksu Çayı ve batısındaki Kumaşır Gölü, Malik Bin Eşter’in bulunduğu tepeye doğru akmaya başlar. Malik Bin Eşter tepenin her iki yönünden kendisine ulaşan sulardan doyuncaya kadar içer. Bir süre sonra sular tekrar mecralarına döner.

Günümüzde türbenin 200 m. doğu ve batısında bulunan su izlerinin o döneme ait olduğu söylenerek buralar da ziyaret edilir.

İfade edildiğine göre Malik Bin Eşter, Millî Mücadelede yeşil sarığı ve aksakalı ile halkın arasına girmiş onlara moral vermiş ve yeşil sarıklılardan oluşan ordusu ile düşman askerlerine de gözükmüştür. İnanışa göre Hacı Mustafa köyünün kurucusu Hacı Mustafa Efendi, Maraş Harbinde Malik Bin Eşter’in türbesine çıkar. Oraya vardığında türbenin yanında iki atın beklediğini görür. Atların sahipsiz olduğunu düşünen Hacı Mustafa Efendi, onlardan birisini yakalayıp evine getirir. O gece rüyasında “Bizim atımızı götürdün, onu geri getir, yoksa sana zarar veririz.” diye uyarılır.

Yaptığına pişman olan Hacı Mustafa Efendi, atın Malik Bin Eşter’e ait olduğunu anlar ve ilk işi atı serbest bırakmak olur. Yaptığı bu yanlıştan dolayı da Allah’a tövbe eder. Ancak kısa süre içerisinde iki oğlundan birisi sebepsiz yere ölüverir. Mezarın üzerine türbe yaptırmak isteyen zamanın Maraş mutasarrıfı, Malik Bin Eşter’in cesedinin çürüyüp çürümediğini merak eder. Bu amaçla mezarı açtırır. Gördüğü şey karşısında şaşırır. Zira ceset çürümemiş, yalnızca yaralı parmağının üzerindeki bez parçası sararmıştır. Mutasarrıf, yaranın üzerindeki bezi çıkarır; parmağı, yeni bir bezle sarar. Ancak o gece rüyasında “Parmağımdaki bezi neden çözdün, onu tekrar parmağıma bağla!” şeklinde bir nida duyar. Rüyadan uyanan mutasarrıf ertesi gün gider mübarek zâtın parmağına yeniden eski bezi bağlar. Son yıllara kadar türbenin başında Mutasarrıfın başından geçen bu olayı anlatan bir levhanın olduğu, ancak levhanın zaman içerisinde kaybolduğu anlatılmaktadır.

Kendisinin bir sahabe olduğu ve türbesinde yapılacak duaların kabul olacağı inancından dolayı Malik Bin Eşter’in ziyaretine Kahramanmaraş ve ilçelerinin yanı sıra Gaziantep, Adıyaman, Malatya, Kayseri ve Osmaniye gibi çevre illerden de ziyaretçiler gelmektedir.

Burası çocuğu olmayan kadınların yanı sıra sakat çocukları olanlar, çocuğu olup da ölenler, sınavlarda başarılı olmak isteyenler, hasta olanlar, kocaları tarafından terk edilenler ile bir evi olmasını isteyenler tarafından ziyaret edilmektedir. Özellikle çocuğu olmayan kadınlar yanına birkaç kişiyi de alarak sabahın erken saatlerinde ziyarete gelir, çocuğunun olması için iki rekât namaz kılar dua ederler. Sair amaçlar için gelen ziyaretçiler dilek tutup mezarın baş tarafındaki mezar taşına tükürükle küçük taş yapıştırırlar. Şayet taş yapışırsa dileğin kabul olacağı, yapışmazsa da kabul olmayacağına inanılır. Köylüler eskiden ağaçlara çaput bağlama geleneğinin olmadığını söylemişlerdir.

Ancak günümüzde türbenin etrafındaki dikenli çalılar ile palıt ağaçlarına çaput bağlayıp dilek tuttukları bizzat gözlemlenmiştir. Ziyarete genellikle yedi cuma devam edilir. Ziyaretin son gününde burada bulunanlara bisküvi, lokum, şeker ve meşrubat dağıtılır. Eğer dileği yerine gelmişse doğan erkek çocuğa “Malik”, “Ejder” veya “Malik Ejder” adı verilir. Bu isimlerin Kahramanmaraş nüfusuna kayıtlı en yaygın isimler arasında olduğu bilinmektedir. Türbede kurban da kesilmektedir.

Eskiden kurbanların türbeden birkaç yüz m. aşağıda olan Kumaşır Gölü’nün kenarında kesildiği, bununla yemek yapıldığı ve yoldan gelip geçenleri sofraya davet edip yemeklerden ikram edildiği, sonrasında ise türbeye çıkılıp türbenin etrafının üç kere dönüldüğü ve namaz kılınıp dua edildiği anlatılır. Günümüzde kurbanlar göl kenarında değil türbenin olduğu alanda kesilmekte ve aynı işlemler burada tekrarlanmaktadır. Yöre insanı Hz. Ali’nin komutanlarından olan Malik Bin Eşter’i savaşlarda gösterdiği üstün başarının yanı sıra birkaç kişi ile küffar ordusuna galip gelmesi dolayısıyla çok sevmiş ve onu Hz. Hamza ile birlikte pehlivanların piri saymıştır. Bundan dolayı Kahramanmaraş’ta yaygın karakucak güreş müsabakalarından önce güreş takımlarının Malik Bin Eşter’i ziyaret edip dua ettikleri bilinmektedir. (Kaynak: Kahramanmaraş ve Çevresinde ziyaret yerleri Doç. Dr. Hamza Karaoğlan)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum