YAŞANTIMIZDA TEHLİKELER VE KISTASLAR

.

İnsan yaşamı boyunca nice imtihan, sıkıntı, tehlike, hastalık, kazalar, yoksulluk, geçim meşgalesi geçirmektedir. Çünkü dünya imtihan dünyasıdır. Bazen imtihanlar zor bazen kolay geçebilir. Hatta sıkıntılarımız ötelenebilir veya büyük olacak musibetleri kolay atlatabiliriz. Kaza, kader ve tedbir  iç içe girmiştir. Onurlu kalmak, makam sahibi olmak, zenginlikten yoksulluk, nefsin gel geç zevkleri, karakter zayıflığı, yalnızlık  gibi hayatımızdaki  badireleri  çoğaltabiliriz.

Yaratan tarafından topluma gelen musibetler salgın hastalıklar, deprem, sel gibi afetler de farklı bir ceza ve insanlığın terbiye edilmesi olarak değerlendirilmektedir. Çevrenin kirletilmesi, suyun ve gıdanın yapısının bozulması, savaşların çıkarılması gibi insanoğlundan kaynaklanan tüm olumsuz olayların yaşanması kıyamete kadar hep sürecektir. Kimileri yaptıklarının cezasını hem dünyada hem ahirette görecek kimisi, ahirette görecektir. Bunlar bilinen gerçeklerdir.

Günümüz mütedeyyin ailelerin çocukları dahi namazını bazen kıldıkları ve fıkhı esasları tam bilmedikleri ortadayken esas  mevzumuz; Müslüman olduğumuz halde cahilliğimizden anlık ve günlük tehlikeleri bilmeden yaşadığımız iki hususa dikkat çekmek isterim.

1)HÜRMET-İ MUSAHARE:

Hurmet-i musâhare ne demektir ve bunun neticesinde ne olur?

Herhangi bir kadın ile zinâ etmek veyâ o kadının herhangi bir yerine şehvet ile dokunmak, unutarak veyâ yanılarak bile tutsa, Hanefi ve Hanbeli mezhebinde Hurmet-i musâhare sebeb olur. Yanî, o kadının nesep ve süt ile olan anası ve kızları ile o erkeğin evlenmesi, kızın da, oğlanın oğlu ve babası ile evlenmesi ebedî harâm olur.

Yani erkek veya kız veya kadın, şehvetle birbirlerine dokunurlarsa, hurmet-i musâhare olur. Bu ve benzeri sebeplerden dolayı genç kızların, kadınların, kendilerinden emîn olsalar da, yabancı erkeklere dokunmaları câiz değildir. Çünkü şehvet ile dokunurlarsa, hurmet-i musâhare hâsıl olur. Kızın ve ihtiyârların şehveti, kalbinin meyil etmesi demektir. Şehvete sebep olmıyacak derecede ihtiyâr kadınla müsâfeha etmek, tokalaşmak ve elini öpmek, kendinden emin olana câiz ise de, yapmamak dahâ iyidir.

Bu hususta dikkatli olanlar daha detaylı bilgiyi araştırarak öğrenebilirler.

Aile yapımızda böyle dini vecibeler varken flört etmek, enişte baldız tokalaşması, kuzenlerin birbiriyle kucaklaşması ve tokalaşması maalesef normal görülmektedir. “Benim kalbim temiz “ deyip geçiştirilmektedir. Oysa farkında olmadan aile yapımız yara almaktadır. Diğer taraftan evimize gelen misafirlere haremlik selamlık uygulaması da artık yapılmaz oldu.

Yine aile yapımızı bozan “İstanbul Sözleşmesi”ni savunanlara yukarıdaki hususlar vız gelmektedir. Zira sözleşme ile feministlerin, eşcinsellerin sözde hakkı savunurken dini aile bağımız arka plana atılmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı bu hususta Cuma hutbesinde  ve vaizlerde daha fazla gündeme getirerek bilgilendirme yapmalıdır.

2) ELFAZ-I KÜFÜR;

Dini hususlarda Müslümanın bilerek veya bilmeyerek kötü söylediği sözlerdir. Bu sözleri söylemek, Kişiyi imansız hale getirir. Hemen tevbe etmeli, imanını , nikahını da yenilemelidir. Bunu bir çok cahil Müslümanlar bilmiyor. Mesela “Kahrolsun şeriat” demek, Kumar oynayana selam vermek, Allah’ın hiç işi kalmamışta bunlarla mı uğraşıyor? Demek, “Allah gelse seni benim elimden alamaz” demek.

Bir mü'mini küfre düşüren sözler üçe ayrılır. Bunlar:

1. İstihza; dinin esaslarından birini alaya almak.

2. İstihfâf; inanılması gereken ve zarurat-ı diniyye denilen prensipleri küçümsemek, hafife almak.

3. Bir islâmî hükmü açıkça inkâr etmek veya dince mukaddes olan şeylere küfretmektir.

Allah Teâlâ'nın zatî, sıfatları, fiilleri, isimleri, emirleri, yasakları hakkında şaka yollu da olsa alay ederek konuşmak, bunları küçümseyici sözler söylemek ve Allah'a sövmek kişiyi dinden çıkarır. (Fetâva-yı Hindiyye)

Elfaz-ı küfrü söyleyenin yeniden imanını tazelemesi ve  nikahını yenilemesi gerekmektedir.

Sinema, tiyatro ve  dizilerde bazen din ile alay ediliyor veya dini hususlar alaylı şekilde taklit ediliyor ki bu husus tehlikeli olup, kişiyi imandan çıkarabilir. Hatta film icabı kıyılan nikah dahi gerçek sayılabilir. Nikah şakaya alınmaz. Nikahta söz geçerlidir. Söz önemlidir. Söz ile insan dinden çıkar, söz ile kişi Müslüman olur. Tıpkı Müslüman olmanın şartı Kelime-i şehadeti alenen söylemek gibi.

Bu hususta daha fazla bilgiyi araştırabilirsiniz. Yine Diyanet İşleri Başkanlığı bu hususları Cuma hutbesinde  ve vaizlerde daha fazla gündeme getirerek bilgilendirme yapmalıdır.

Öyle bir zamandayız ki; kişi sabah imanlı kalkıyor, akşam evine imansız dönüyor. “İmanı elde tutmak, kor ateşi elde tutmak” gibi zor dönemden geçiyoruz. Bu itibarla şu karantinalı günlerde dini bilgileri daha fazla öğrenmeli ve ailemizin kıymetini daha iyi korumalıyız. Hürmetler.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri