Vay benim memleketim!

.

Zaman zaman bu şehirdeki ilgisizliğe, vurdumduymazlığa, aymazlığa kızar şu kadar param olsa hiç durmam bu memlekette çeker giderim derim. Oysa kazın ayağı da hiç öyle değil.

Bazen şehir dışına çıktığımda, gittiğim şehirlerin havası beni boğar, sokaklarını sevmem, sevemem… Yüzüme toz bulaşan mahallemin sokakları, şehrimin sokakları burnumda tüter, burnumun direği sızlar. Hemen Kahramanmaraş’a dönmeyi canım ister.

Zaman zaman Güneydoğu illerine gittiğimde, gece yarılarında yola düştüğümü, bir gece bile olsa memleketimden ayrı kalmaya gönlümün razı olmadığını yol arkadaşlarım bilirler.

Gittiğim şehirlerde yapılan restorasyonlara bakarım, esnafın vitrin düzenlemelerini incelerim, insanların giyim kuşamları ile şehrimi karşılaştırırım. Gözlemlerim, gözlemlerim. Bu gözlemlerim neticesinde hep şunu söylerim;

“ilgisiz, sahipsiz, nemelazımcı bir zihniyet”

Bunları yazarken siyasi düşüncesini sevemediğim ancak arı duru Türkçesine ve şiirlerine âşık olduğum merhum Nazım Hikmet’in gurbet yıllarında yazdığı memleket özlemi ve memleket tasvirleri ile ilgili şiirlerini her fırsatta okurum. İşte ondan bir şiir; bu benim memleket özlemi ve sevgimi de içine alıyor…

“Memleketim, memleketim, memleketim,
ne kasketim kaldı senin ora işi
ne yollarını taşımış ayakkabım,
son mintanım da sırtımda paralandı çoktan,
şile bezindendi.
Sen şimdi yalnız saçımın akında,
enfarktinda yüreğimin,
alnımın çizgilerindesin memleketim,
memleketim,
memleketim.” (Nazım Hikmet)

***                                    ***                                  *****

Dün Serdar Erdoğanyılmaz beyin ofisinde Aksu Tv’de Kibar Özdemir hanımefendinin sunduğu programa konuk olarak katılan Zeynep Arıkan Hanım efendinin konuşmalarını dinledim.

Her ne kadar pozitif düşünmeye çalışsamda gördüğüm aksaklıkları dile getirdiğimde, getirdiğimizde meseleye yaklaşım biçimi çok iğrenç bir hal alıyor. Zaman zaman bizlere iftiraya varıncaya kadar saldırılar yapılıyor. Ve bu saldırılar karşısında da sahipsiz kalıyor, yediğimiz hançerler yanımıza kar kalıyor. Böyle sığ ve basit bir anlayışın hakim olduğu bir şehirde ve siyasi ortamda ancak lay lay lom şarkıları söylemek ve tabiri caizse de yalakalar korusuna dahil olmaktan başka da bir çıkar yol kalmıyor…

Tabii erkekliğinin üzerine toz kondurmayanlar oysa kelimenin tam anlamıyla mini etekli erkekler bizim bu yaptığımız özeleştiriyi yapacak yüreği ve gücü olmadığı için birde onların açık olmayan mışlı, muşlu iftira saldırılarına da uğruyoruz doğal olarak….

Söz konusu o proğramda ballandıra ballandıra anlatılan Kurtuluş Müzesi için seçilen yer doğru değildir. O cadde de otopark sorunu, yerin darlığı ve çevrenin görüntüsü gibi birçok faktörleri ard arda sıralayabiliriz. Oysa restore edilen konaklardan biri daha makul ve mantıklı bir yaklaşım ile Kurtuluş Müzesi olarak tanzim edilebilinirdi.

Çok uzağa gitmeye gerek yok. Komşu Gaziantep’de bunun nasıl yapıldığının örnekleri var…

Ben yaptım oldu, biz ne istersek olur gibi dar ve sığ bir anlayış söz konusu burada…

Arkadaşlarımız bizi yanlış anlamasınlar amma ajanstan alınacak olan bu paranın daha kullanılabilir bir mekânda aynı amaçlar için harcanmasını öneriyorum…

Başka da bir şey gelmiyor elimizden….

***                                ***                                      ***

Ortak akıl çalıştayı sona ereli üç gün oldu. Toplumun farklı kesimlerinde tek tük de olsa tartışılıyor, konuşuluyor.

Yüce Mevla’dan hayır istersen hayır, şer istersen de şer verir. Biz Mevla’dan hayır talebinde bulunarak, bu işinde sonun hayırda olmasını temenni ederken aklıma gelen bir konuyu biraz olsun açmak istiyorum.

Gazetelerde ve bu sitede de (alıntı) bir haber yayımlandı. Başlığı ise “aldırmaz düşündü Kahramanmaraş’ta gerçekleşti” gibiydi.

Zihni Aldırmaz Adana Büyükşehir Belediye başkanvekili. Vali İlhan Atış beyi ziyaret ettiğimiz bir günde, Öğle yemeğinde Sayın Belediye Başkanı da masamızda oldu.

Sayın Başkan, Adana’nın çok büyüdüğünü, sağlıklı bir yönetim ve sorunlarının çözümü noktasında iktidar-muhalefet, sivil toplum örgütleri ve vatandaşların bile katılımının olduğu ortak akıl ile çözülebileceğini ve buna benzer cümleler kurmuştu.

Sanırım Sayın Aldırmaz’ın bu bağlamda birkaç açıklaması da gazetelerde haber olarak yayımlandı.

Her halde buradan olacak ki, haberi yapan arkadaşlarımız, şehrimizde yapılan ortak akıl çalıştayı ile bunu bu şekilde değerlendirmeye almışlar ve bu toplantıya daha derin bir anlam yüklemeye çaba göstermişlerdir.

Durumun bundan ibaret olduğunu düşünüyorum….

***                    ***                                  ****

Bu sabah çok erken saatlerde çarşıya indim. Arabayı otoparka koyduktan sonra Ulu Camii yönüne doğru yürüdüm. Sokakta tek tük insanlar, esnaflar birer ikişer darabalarını indiriyorlar.

Rüzgârın sağdan soldan getirip bıraktıklarını saymaz isek tertemiz cadde ve sokaklarımız.

Birazdan insanlar caddelere dolmaya başlayınca bu temizliğin eseri kalmaz. Buna sebep etrafta çok çöp kovalarının olmamasını da söyleyebilirim. Çünkü Maraşlı eski Maraşlı değil. Elinde tuttuğu bir sigara izmaritini atacak yer arayanlarda var burada…

Dün Ethem Sünbül kardeşim aradı beni. Diyor ki; “Belediyenin yıktığı ortahalin her tarafına rast gele kaldırım dahil araçlar park edilmiş, yolda yürünmüyor. Belediyeyi, sağlık müdürlüğünü aradım herkes bir yerlere topu atıyor” deyince bende BİMER’e yazmasını önerdim.

Neyse sevgili yetkililer, sevgili vatandaşlar biraz anlayış ve hoşgörü diyorum. Bu arada Belediye de orada ne yapacak ise bir anca yapmalıdır. Çok çirkin bir görüntü var. Lütfen artık bitirin bu işi… Şehir merkezine yakışmıyor…

Neyse; Kopmak isteyip ancak kopamadığımız, eşsiz bir güzele, güzelin kaprislerine, aldatmalarına, horlamalarına rağmen karşılıksız olarak aşkımızı hep yüreğimizin çoook derinliklerine mahkûm ettiğimiz gibi sevdiğimiz bu güzel şehrimizde, insan manzaralarına, kent manzaralarına bakarak sadece of. Çekerek günlük yaşamımızı devam ettirmeye uğraş veriyoruz..

***                                       ****                                                 *****

Kahramanmaraş’ta bir şeylerin değişmesi için zihniyet değişikliğine ihtiyaç vardır.

Ben yaptım oldu mantığını bir yana bırakmalıyız. İnsanların eleştirilerine bakmalıyız. Bu eleştirilere salt muhalefet mantığı içinde değil de; ya bu adam ne söylemek istiyor şeklinde yazılanlara bakılmalı ve sağlam bir akıl ile değerlendirilmelidir.

Bu şehir kimsenin babasının tapulu malı değildir. Bu şehirde yaşayan herkesin konuşmaya ve söz söylemeye de haklarının olduğunu ifade ederken, ortaya çıkan insan ve memleket manzaraları ile sizleri baş başa bırakıyorum. Esen kalın dostlar!...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri