Umutsuz Ev Kadınları

.

Ben onları çok iyi bilirim. Nasıl mı? 3-5 sene öncesine kadar onlardan biriydim. Hatta ben yüksek ev hanımıydım. Ne iş yaparsın? Yüksek ev hanımıyım. Bildiğin komedi.

Türkiye versiyonunu yeni çevirdikleri için pek çoğunuzun yalnızca dizi olarak izlediği, ama şehrimizde de sayıları hiç az olmayan kadınlarımızı konuk aldık bugün ki köşemize.

Umutsuz ev kadını ne yapar?

Çok iyi börek yapar

Çok güzel ütü yapar

Yemekleri muhteşemdir

Çocuk bakımında ve yetiştirmesinde bir numaradır

Misafir ağırlamak için yaratılmıştır

Öyle beri benzer temizlik, toz alma, silip süpürmede neymiş hepsini yapar

Daha nece marifetler

Ama

Bunları yardım için eve aldığı kadına yaptırır, umudu ile birlikte tüm bu görevler ona bırakılır..

Geriye de sarayını döşemek,kendine bakmak, yani her toplantı için ayrı kıyafet ve saç düşünmek, şoförlüğünü ilerletmek, yemek menüsünü belirlemek, kocasına hazırlanmak ha birde aldığı fazla kilolar için hayıflanıp spor yapıyormuş gibi yapmak kalıyor.

Bazılarında azıcık umut vardır, hiç değilse sınıf annesi olmuştur.

Burada iki konu üzerine dikkatinizi çekmek isterim.

Bir.ev hanımlarının da görevleri vardır. Günahlarını almayayım hele de bugünlerde hemen hepsinin sohbetleri de var ve bence hayatlarında ki en doğru şey, çıkıp o toplantılara katılarak düşünülecek ve aktif hale geçebilecek bir enerjiye sahip olabiliyorlar.

Başlangıçta anlayamadığım ama sonra çok takdir ettiğim bir olayda bizim kadınların imece usulü ve masrafları eşleri tarafından karşılanan inanılmaz güzel yemekler yaparak bunu kermeslere götürmesi sonra o hanımın eşinin gelerek yapılan ürüne tekrar dünya kadar para vererek alması.

Ne kadar anlayışsızmışım. Bu sosyal hareketliliği nasıl fark etmemişim. Suç bende değil sağ elinin verdiğini sol elin görmeyecek diye öğretende.

İki. Okursan yırtarsın.Tatil sabahları orman dairesinin orada ki fırından alınan ekmekle kahvaltı yapmaya bayılıyor bizimkiler. Ekmek erken tükendiğinden ben de erken uyandıysam diğerleri uyanmadan gidip alıyorum onlar mutlu olsun diye. Radyoda da çok büyük tesadüf eseri Kahramanmaraş köylerinde gezerek ses kayıtlarının yapıldığı bir belgeseli dinliyorum yine erken saatte ve 95.4 frekansında.

Çataloluk köyü sakinleri ile konuşuyorlar. Yaşı epey biri annesinin 7 kardeşine ve kendine yaptığı yemekleri ve diktiği elbiseleri anlatıyor.

Aynı köyün kadınları diyor ki kızlar artık hep okuyo iş miş yaptırmıyoruz biz onlara. İsterse kaynanası yapsın.

Ah benim güzel analarım hiç iş yapmasın diye kız okutulur mu? Beceriksizdir o başka. Ama ne olur şehre bu adeti sokmayın demekte geç mi kaldık ki.

Umutsuz olmak ne fenadır. Hep başkalarını beklersin. Hep unutulma korkusu yaşarsın. Hep geleceği hedeflersin bir süre sonra yalnızca geçmişle yaşarsın. Yani ya gittiğin ya da yaptığının uğraşı ya da gelecekte tasarladığının.

Oysa umut andadır. Çalışmaktadır. Kitap okumaktadır mesela. Şarkı söylemektedir. Akşam yemeğini hoş bir yerde yemektir aile ve dostlarınla. Anında sevdiğin birini ziyaret etmen ya da sana gelmesidir.

Hepimiz biraz sonra anlayacağız. Saraylarda yaşamak için dünyaya gelenlerin baba olarak bir padişaha ana olarak sultana ihtiyaçları olduğunu. Ve yüzyıllardır kelle koltukta.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri